Yeni romanımın adı umutların gölgesinde kaybolmuş hayatlar,şimdi Soma’da yaşanan felaketin içinde yer almasını istemezdim,ama ne yazık ki ülkemin içinde yaşadığı ve soma’da yaşananlara baktığımda”Başbakanın olur böyle şeyler”açıklaması,düşüncelerimi duygularımı boğazımda düğümledi,Rabia için döktüğü göz yaşını burada da akıtmasını beklerdim Başbakanın.Bir gün yaşananlar unutulacak bu ülkede daha önce yaşananların unutulduğu gibi.Ama umutların gölgesinde kaybolmuş hayatlar,sonsuza kadar asla unutulmayacak, acılar hep sevdiklerini kaybedenlerin yüreklerini yakmaya devam edecek.Yalakalar, yağdanlıklar, dalkavuklar,yine ortada dolaşacak.
Sızlayan kalbin parayla acısını dindirmek mümkün mü? ama bizim ülkemizde bunu yapmak çok kolay,301 canın, ve onları umutla bekleyen yakınlarının sızlayan kanayan yanan yüreklerine ömür boyu para bağlasan dinecek mi bu acı, asla dinmeyecek yıllarca devam edecek çünkü bitecek dinecek gibi değil.
Bugün olur böyle şeyler diyenler yine birilerini suçlayarak senaryolar üretecekler. Ama asıl suçlular kimler bunca insanın katili katilleri işte bu hep saklı kalacak, bugüne kadar da her zaman böyle olmadı mı. şimdi otoriter bir rejim anlayışıyla ülke yönetenler, bazı gerçeklerin ne zaman farkına varacaklar bilmiyorum.”Bize korku saldılar işinizden olursunuz dediler, kocalarımız ve bizler AKP’nin seçim mitinglerine zorla katılmaya zorlandık” kocasını kaybetmenin verdiği acıyla haykıran ağlayan bu acılı kadının söyledikleri gerçekten düşündürücüydü.
Peki bu korkunç felakette acaba o birilerinin hiç suçu yok mu?.Şimdi olur böyle şeyler, ve ardından taktiri ilahi diyerek inançların saygınlığına sığınmak, böyle bir felaketin acısını asla dindirmeyecektir.
İnsan hayatını bir lokma ekmek uğruna yerin metrelerce altına bırakmak, öte yandan milyarlarca doları emek vermeden saklayanlara göz yummak, sonrada yaşananlara ilahi adalet dua edelim demek, ben bunun adını koyamıyorum doğrusu.
Şimdi bakıyorum bir sürü yağdanlıklar,yalakalar, dalkavuklar çıkıp birilerine şirin görünmek adına ortalarda kendilerini yardım sever gibi sunmanın telaşı içindeler. Kim ne yaparsa yapsın, biz aslında cumhuriyetin aydınlığını orada karanlığa gömdük.Umutlar orada karanlığın gölgesinde saklanmış artık bir daha aydınlığa çıkamayacak. Şimdi yaşanan bu acı gerçeğe bakarak,”olur böyle şeyler olağan kabul etmek gerek taktiri ilahi dua edelim” diyenler, acaba hala ne düşünüyorlar merak etmiyorum, zira onların ne düşündüklerini biliyorum.
DUYARLI TÜRK HALKI…
Her zaman yaşanan acı olaylarda Türk halkı duygusal sorumluluğunu gösteriyor,ama asıl yürekleri kararmış olanlara ne demeli,nerede iktidarın yoktan var ettiği, Nerede parasının hesabını yapamayanlar?.Türkiye’de artık karanlığa gömülmüş tüm hayaller umutlar.
Kendi ülkesinin çağdaş cumhuriyete dayalı tüm aydınlık yarınlarını umutlarını, orta doğunun KABİLE demokrasisine teslim eden bir anlayışın, inanç saygınlığını kullanarak siyaset yapmaya devam etmesi, işte gelecekteki yaşanacakları gördüğüm için korkularım bunlardı. Her fırsatta kavgacı üslubundan uzaklaşmamakta ısrarlı olanlar,
Türk dili ve edebiyatına bile bir özü olmayan farklı bir dil yerleştirmeye çalışıyorlar. Peki şimdi 301 insan ölümün en acısını yaşadı, parayla ailelerini belki bir süre susturabilirsiniz, ama yarın birlikte yaşanan ömrün zaman zaman unutulmayacak anıları beyinlerde hayallerde yaşanmaya başladığında, o zaman kanayan yüreklerdeki acıyı nasıl dindirecek siniz? Başbakanın ”Olur böyle şeyler gelir geçer olağandır”açıklaması açıklanamayacak bir ifade şeklidir.
Bu ülkede yoksul halkın umutları hiç bir zaman sevince dönüşmeyecek bunu biliyorum. KARL MARX’ın Dediği gibi ”Bir ülkede toplumun hakimiyetini elinde tutmak istersen, onu din afyonuyla uyutacak sın” işte benim halkım 12 yıl aldığı Narkozun etkisinden bir türlü kurtulamıyor, bir kurtulabilse gerçekleri sorgulama cesaretini gösterebilse, belki de geleceğin karanlıklara dönüşmesi noktasında düşüncelerim korkularım kalmayacak.
Kendi siyasal geleceklerini elinde tutmak adına yalan ve korku siyaseti yapanların, toplumun kenetlenmesinden korkacakları günleri görmek mümkün olacaktır. Bu ülkede sımsıcak umutlar bir gün hayallerin gölgesinde saklanmış olarak kalmasın.
Atatürk’ün düşünce ve çağdaş fikir anlayışından bu ülkeyi koparmaya çalışanların, cumhuriyetin aydınlığında kendi karanlıklarından kurtulmak için utanacakları bir dönemi yaşayacaktır bu ülke.
Türkiye Böylesine çirkin bir siyaseti hak etmiyor. 301 madenci aydınlık yarınlar için toprağın altında kaldılar, şimdi onları karanlıklarda bırakanlar toplumun yaşarken karanlıklara alışmasını istiyorlar.” her şeye alışacaksınız” diyor Başbakan (RTE).Toplum aydınlığı, çağdaşlığı, Atatürk’ü ve cumhuriyetin değerlerini değil, karanlıkların yaşanası bir ülkede yaşamanın sancısını çekiyor bana göre. Bugün Türkiye’de düşüncenin insan hak ve özgürlüklerinin olmadığını tüm dünya
biliyor.Ama bugün Türkiye’yi Batı’nın çağdaş düşünce anlayışından koparıp orta doğunun karanlıklarında bırakmak, 301 madencinin yaşadığı kaderle aynı duyguyu yansıtıyor bana göre.Dilerim bundan sonra özgürce insanca yaşama sevinçlerimiz umutların gölgesinde kaybolan hayatlara dönüşmez.
Prof.Dr.Levent Seçer