İnsan, hayatta karşılaştığı birçok şeyi önemseyebilir veya umursamayabilir. Umursamadığında konu üzerine düşünmemek ve dikkate almamaktır. Bu durumda, “insan umursamadığı her şeyin galibidir”
Bunu fırsata çevirebilirsin.
Ancak, bu ifade her durumda geçerli değildir. Bazı durumlar, problemler veya ilişkiler vardır ki, umursamamak yerine dikkate almak, çözmek veya ilişkiyi sürdürmek daha faydalı olabilir. Değeceğini düşündüğün durumlar için geçerlidir.
Oscar Wilde da “Dünyada hakkında konuşulmasından daha kötü tek bir şey vardır, o da hakkında hiç konuşulmamasıdır.” Duygularıma tercüman olmuş. Olumsuz duyumların da geniş kitlelere erişebildiği düşünüldüğünde reklamın kötüsü olmaz.
Bugünlerde herkes şair gibi şiir yazar olmuş. Pardon şiir yazmak, şair olmak zekâ ve bilgi gerektirir. Yazılı şiirleri ve sözleri paylaşır olmuşlar. Kopyala yapıştır. Sosyal medyada taşlama(laf sokma) yarışına girmişler. Dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış mı diyelim, tavşan dağa küsmüş dağın umurunda bile değil mi diyelim!
Her kim olursa olsun kaybettiğini kabul etmeyen asla kazanamaz! Nedenleri ve niçinleri bir kenara bırakıp olgun ve kendine yakışır tutumla hareket etmek büyük bir onurdur. Onur neyime diyorsan tamamen kişisel çıkarların ön plandaysa gözün körleşir. Her lafı söyleme diye dilinin önünde dudağın var derler.
Kırk yıl hatırı olan kahveler, yapılan iyilikler ve ortak hareketler unutulur. En kötüsü bir kişi için bin kişi o halkanın içine girer dönerde döner. Dönsün bakalım. Sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner. Zaman içinde düşündükleriniz planlandığınız gibi gerçekleşmeyebilir.
Birlik, beraberlik ve ortak akıl çok önemli. Gözlerinizi kapatın sorgulamadan, eleştirmeden, öfkelenmeden aynı gemide olduğumuzu düşünerek hareket edin. Sakinleşin, durulun ve aklıselim düşünün……….
Çoban ve Koyun hikâyesini her okuduğumda sürü psikolojisini irdeleyip dururum.
Kasabanın birinde bütün gün dağlarda, yaylalarda sürüsüyle dolaşan bir çoban varmış. Çoban koyunlarını çok severmiş, koyunları da çobana çok bağlıymış. Bir gün çoban koyunlarını otlatırken sürüye bir kurt dadanmış. Kurdu gören koyunlar bir anda oradan oraya dağılmışlar. Kurt da boş durur mu, başlamış koyunları neşe ile kovalamaya.
Ertesi gün yine aynı olay yaşanınca çoban sürüsünü saymış, bakmış yine bir iki tane eksik koyun var. Üstelik bu sefer, çobanın en sevdiği mor koyun kaybolmuş. Çoban oturmuş, ağlamış. Bir yandan da sürüsüne kızmış. “Nasıl oluyor da bir kurdun korkusuyla dağılıyor koskoca sürü. Biricik mor koyunumum bir parçacık ekmekle sabahtan akşama kadar peşimde gezerdi. Kaval çaldığım zaman oturur beni dinlerdi, nereye gitsem benimle gelir, karşı dağda olsam beni bulurdu. Ama nasıl olduysa kayboldu gitti şimdi. Koskoca sürü bir koyunu koruyamadı!”
Artık kurdun bu saldırılarına bir dur demenin vakti geldiği için çoban geçmiş sürünün karşısına. Bolca öğüt vermeye başlamış. “Birlik beraberlik içinde olursanız, sıkı durursanız, kurt geldiğinde kaçmayıp ona göğüs gererseniz kurt sizi ayrı düşüremez.”
Koyunlar bunu duyunca cesaretlenmişler, yemin etmişler. “Bundan böyle kurdu asla aramıza sokmayacağız. Birlik olup onu kovacağız. Kaçmayıp biz onu korkutacağız!”
Çoban inanmış sürüye. Ama söz verdikleri gün sürü, uzaktan daha kurdun gölgesini görür görmez darmadağın olmuş. Ne birlik kalmış ne beraberlik.
Rahmetli Cem Karaca’nın şarkı sözleri dilime takıldı” Kavganın haklı olanı erkek dişi bilmiyor. Bütün halk birlik olmazsa kavga haklı olmuyor.”