Umudunuz Dünyadan Büyük Olsun
Umut yolunda düşe kalka ilerlerken
Neyi umdum, neleri buldum demeden
Dik duruşundan dönüşe geçmedi hiç
Al al olan yüzle ‘yavrularım! ’derken.
Eve gelirler. Gonca çok yorgun, çocuklar bitkin bir halde elleri ayakları buz gibi olmuş, içten titremedeler. Gonca gördüklerine çok şaşırır! Bütün koliler öylece duruyor, hiç birisi de açılmamış! Ayakta durmaya dermanı kalmamış durumda olup derinden bir offf çeker! Tüm bunlara karşın: ‘Yine iş başa düştü.’ düşüncesiyle hemen birkaç koliyi açar. Yatılacak yatak hazırlar, yatıp uyurlar.
Sabahleyin uyanmalarının ardından Gonca, derhal evi yerleştirmeye girişir. Akşam olduğunda yemekler yenilir. Sonrada Gonca biraz dinleneyim der. Ne ki aniden dayanılmaz sancıları başlar! Artık kendini evinde güvende hissetmektedir! Tanrıya yakarışları kabul olur ve gece saat: 2.00 sularında üç
gün gecikmeyle ebe ve hemşire yardımlarıyla bebeği dünyaya gelir! Anne karnında gününden fazla kaldığı için sorun yaşanır! Müdahale edilir, sonra bebeğim nefes alışları normale döner. Her şey yoluna girer. Gonca Hanım umudunu hiçbir zaman yitirmez. İncitirler ama o hep onuruyla yaşamayı başarır!
Veli’nin annesinin yaptığı akıl almaz olumsuzluklara karşın Gonca: “Umudum dünyadan daha büyük!” Der, kimi zaman… Hayatta her şey unutulur. Ne ki yapılan kötüler unutulmaz.
Çerkes Kızı Gonca der ki: “Evet, umudumu hiç bir zaman yitirmedi. Ben aşk kadınıyım, aynı zamanda anayım. Bir elimde Yağmur, bir elimde Gül, karnımda doğacak olan bebeğim ile gecenin 24.00’ünde trenden inip ışığı yana evlere doğru yürüdüm. Bunun ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Ya siz, bilir misiniz?” Gonca Hanım, yaşadıkları sonrası bir değerlendirme de bulunur: “Şu anda anlatılanlar, nefes alan tüm canlıların bitmemiş bir öyküsüdür…”
Zamanla Veli Bey ve kayınvalide dünyamızdan göçüp gider. Gonca Hanım, bir kentimizde ve kendi evinde özenle evlatlarını büyütür, onları ev bark sahibi yapar. “Umut dünyadan büyük!’’ Söylemine tutunarak mutlu bir şekilde yaşamını sürdürür.
Tanrı, hiç kimseyi umutla yürüdüğü yoldan hüzünle geri döndürmesin! Anlatımızla uyumlu olan bir Bedri Rahmi Eyüboğlu şiirine dönüş yaparak bölümlü yazımızı noktalamak gerekir.
***
Hele Bir Başlasın
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk! Hele bir kanatlansın ufuklar, Hele bir içini çeksin orman, Hele bir kere güneşler yansın, Kertenkeleler üşümesin, Hele bir kere toprak kansın, Mevsim demlensin, Hele bir ballansın böğürtlen dikenleri! Gelincikler bedava, Gökler sahipsiz Bahçeler zilzurna.. Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk! Dudaklarında kalın kabuklu bir portakal kokusu, Tabanlarında, kınalı keklikleri bol dağların rüzgârı karıncalansın.. Hele bir kere dallarda sallansın,
İri kalçaları şeftalilerin; Hele bir duyulsun uzaktan Yaylı çıngırakları Yıldızlar seslensin, Hele bir armut ağacı temmuzu yüklensin, Hele bir kerrecik daha yalınayak yere değsin içimdeki çocuk…
Bedri Rahmi Eyüboğlu
*