Umut, bin bir ayaklı
Umut, güneşte saklı
Umut, edenler haklı
Umut, insanın hakkı…
Nazım Hikmet RAN
***
Yıl 1981… Eylül ayı ortalarında Kayseri’den Diyarbakır / Bismil’e tayinleri çıkan bir ailenin yaşam öyküsü konu edilir.
Gelişmeler Gonca Hanımı pek mutlu etmez! Bu durumda ne yapacağını şaşırır! Üçüncü bebeğinin doğumuna tahminen iki ay gibi bir süre var. Bu nedenle çok ama çok tedirgin olur. Eşi Veli Bey ile konuşmaya çalışır. Ona: “Ne yapacağız canım, senin tayinin Diyarbakır/Bismil’e çıktı. Biz şu anda büyük şehirdeyiz ama nakil ettikleri yer küçük bir ilçe…” Diyerek öz düşüncesini aktarır. Evet, Bismil’in köy gibi bir yer olduğunu öğrenir ve buna çok üzülür!
Eşiyle konuşurken araya kayınvalide girer. Yine her şeyi alt üst eder. Gonca’nın buna canı sıkılır! Çünkü eşi Veli, annesinin sözünden çıkmayan birisidir. Kayınvalide ne derse evde o olur. Gonca neler söylese de bir türlü dikkate alınmaz. Umarsız kalır ve zaman zaman gözyaşlarına boğulur!
Sorunlu günler katlanarak sürer. Annesi planını açıklar: “Oğlum, memlekette ablanlar var. Ağabeyin var. Onlarda kalınır ve Gonca orada doğum yapar.” Der. Veli, annesiyle aynı düşünceyi taşır.
Gonca’yı dinleyen yok. On beş gün sonra karar verildiği gibi uygulanmaya başlar. Veli: “Nakil olduğum Bismil’e gidip görevime başlayacağım. Sonra ev tutar eşyaları almaya gelirim.” Der ve gider. Dediğini de yapar. Döndükten birkaç gün içinde eşyalar toplanır, kamyona yüklenir ve gönderilir. Veli, otobüs biletini alarak Bismil’e hareket eder.
Her zamanki gibi; Veli annesinin sözünden bir milim dışarı çıkmaz. Annesi, yani Gonca’nın kayınvalidesi: “Ben bilmediğim Bismil’e gitmem, doğumda da Gonca’ya bakmam, yardımcı da olamam!” Der. İki tane dünya güzeli, şeker mi şeker, tatlı tatlı bakan kızları var. Yağmur altı, Gül üç yaşında… Gonca’ya, annesine ve çocuklarına otobüs bileti alarak onları memleketi Hatay’a gönderir. Çünkü Veli, annesiyle böyle karar alır. Hatay’a doğru yol alırlar. Bebeğini kendi evinde dünyaya getirmek isteyen Gonca’nın boynu bükülür ve iki gözü iki çeşme olur!
Otobüsten inilir ve ağabeyin evinin yolunu tutulur. Kapıyı çalınır, kısa süre sonra açılır. Alışılmış sözcükler duyulur: “Aaa hoş geldiniz!” İçeri girerler. Gonca durumundan çok mahcup olur! Neden mi? İki çocuğun elinden tutmuş biriside karnında! O gün herkes mutludur! “Hoş geldiniz, özlemiştik.” Diye sevgi gösterisi de yapılır. Alımlı ve görkemli bir bayan olan Çerkez kızı Gonca, bunların samimi olmadığını hissine kapılır. Ama umarsızdır, kime anlatacak düşündüklerini… Orada on gün kalırlar. Yavaş yavaş ev sahiplerinin suratları asılmaya başlar.
Bir sabah uykudan uyandıklarında görürler ki; çocuklar, yattıkları yatağı kirletmişler! Veli’nin yengesi, hemen kirlileri çıkarıp ortaya kor: “Bunlar yıkanmadan size ve çocuklara yemek yok.” Der ve kapıyı kapatır, odadan dışarı çıkmaz. Bu duruma Gonca çok üzülür! Onuru incinir, yine iki gözü iki çeşme onları yıkar, kurutmak için serer, hemen çocuklarını hazırlar. Sonra kendisi hazırlanır. İki çocuğunun elinden tutarak kapıyı çeker. Kayınvalidesini de alarak yola çıkarlar.
Veli’nin ablasına giderler. Onların evinde de on gün kalırlar. Yine aynı sevgi yelleri eser. On gün sonra: “Bu gelin nerede doğuracak?” Sorular sorulur. Orada da istenmezler: “Ne orada burada geziyorsun Gonca, git evine, evinde doğur çocuğunu...” Sözcüklerini duyar. Yine onuru incinir! Verdikleri kararla hemen oradan da ayrılıp kayınvalidenin evine giderler. Ev boş ve oturulacak durumda değil. Gonca gözyaşlarına hâkim olamaz! Üzülür, ağlar da ağlar!
Bu durumlara ya da olumsuzluklara dayanamayan Gonca “Artık çocuklarımla evime gitmek istiyorum.” Der. Olanlardan Veli’nin hiç haberi yok. Nasıl haberi olacak ki? Telefon yok. Olsa haber verir belki. “Gel bizi al.” Diyerek yaşadıklarını anlatır da… Sonra: “Veli, merhamete gelirse söz dinler ve gelip götürür.” Diye düşünür. Gonca, umarsız kalır. Bir on gün de orada kaldıktan sonra artık tükendiğini hisseder. Sancıları başlar. Bütün bunlara karşın karar vermede zorlanır. Üstelik elde avuçta yeterli para da yok. Sadece yol parası var.
Sabahın erken vaktinde uyanır. Saat 05.00’te kayınvalidesine seslenir: “Artık dayanma gücüm kalmadı. Biz bugün Bismil’e gidiyoruz.” Der. Hep birlikte yola çıkılır. İşin garip yanı elinde ne evin adresi var ne de eşinin telefon numarası… Belleğinde Sadece Veli’nin iş adresi…
Hayati tehlikesi olmasına rağmen artık ok yaydan çıkmıştır. Uzun, yorucu ve zorlu bir yolculuğa çıkılır. Gonca, iki çocuğu ve kayınvalidesi otobüse binerler. Birisi de doğdu doğacak… Belki otobüste dünyaya gelecek, belki de hayata gözlerini açmadan elveda diyecek, kim bilir? Okuyup göreceğiz…