Ülkeyi yönetenlere sürekli eleştiri getiriyoruz. Bu sadece ülkeyi on sekiz yıldır yöneten Ak Parti için geçerli bir düşünce değildir. Atatürk ile başlayan bir milattan bahsediyoruz. Toplum iki kesim mutlu olanlar / mutsuzlar gibi yani… Siyasi kimlikleri ya övüyor yada sövüyoruz. Toplum olarak ön yargılı/ etiketciyiz. Bir de çok akıllıyız.
Bunca meziyetlerimiz varken gelinen durumdan toplum top yekun ilk kez nasıl bu kadar mutsuz / huzursuz / kaygılı/ umudunu yitirme noktasına gelmiştir?
Siyaset ile toplum arasında aracı köprüsü yazarlar / gazeteciler yer bulur. Bizde toplum daha başlarda iki kampa bölünmüştü solcular / sagcılar Necip Fazıl Kısakürek/ Nazım Hikmet gibi… Günümüzde birde dinciler çıktı. Bunun yanında farklı görüşlerin sözcülüğünü yapan yazar / gazeteciler de mevcuttur.
Aslında Devleti yönetmenin kararını biz verdiğimizi biliyor muyuz ? Biliyoruz. Taraflı/ yanlı yazarları biliyor muyuz? Biliyoruz. Peki bunları bilmemize rağmen hâlâ neden mutsuz ve öfkeliyiz?
Rahmetli Neşet Ertaş’ın dediği gibi ” kendim ettim / kendim buldum…” bugün hiç bir kesimin/ kişilerin/ toplumun sızlanmaya hakkı yoktur . Türk Toplumu günümüzde hak ettiği gibi yönetiliyor.
Üç kuruşluk çıkarı/ beş kuruş peşinde onurunu satan bir kitlenin söz söylemeye hakkı yoktur.
Bu toplum ne zaman bunun şuuruna erecek işte o vakit ayağa kalkacaktır.
Bu kalkış zannedilmesin ki, bir toplumun derlenip toplanmasıdır. Bu tüm dünya insanlarının ayağa kalkması anlamına gelir. Ve Adaletin temini anlamına gelir. Bunu başarmak için çok gayret gerekmiyor. Sadece dürüst olmak yeterlidir.
Dürüst olabilir miyiz ?
Ne güzel yazmışsınız; üç kuruşluk çıkar, beş kuruşluk menfaat uğruna koca bir toplumun yönetiminin içine edenlerin Allah cezasını versin ne diyelim….