Atatürk’ün Cumhuriyetçi kadrosunda görev alanların büyük bölümü Masondur. Bir bakıma yönetim ve devrimlerin gerçekleştirilmesi Masonlara emanet edilmiştir. Fethi Okyar, Rauf Orbay, Refet Bele Paşa, Ali İhsan Sabis Paşa, Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Başbakan Hasan Saka, İçişleri Bakanları Şükrü Kaya ve Mehmet Cemil Ubaydın, Dışişleri Bakanları Bekir Sami Kunduh ve Tevfik Rüştü Aras, Sağlık Bakanları Rıza Nur, Adnan Adıvar, Refik Saydam, Behçet Uz, Milli Eğitim Bakanları Reşit Galip, Hasan Ali Yücel, Ekonomi Bakanı Sırrı Bellioğlu, Milletvekilleri Cevat Abbas, Atıf Bey, Edip Servet Tör, Yunus Nadi, Reşit Saffet Atabinen, Memduh Şevket Esendal, Hilmi Uran, Tevfik Fikret Sılay, Ahmet Ağaoğlu, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ve Belediye Başkanı Süleyman Asaf İlbay, İstanbul Valileri Muittin Üstündağ, Lütfü Kırdar, Danıştay Başkanı Mustafa Reşat Mimaroğlu, Jandarma Genel Komutanı Galip Paşa, İstiklal Mahkemesi Başkanı Necip Ali Küçüka, Amiral Mehmet Ali Paşa Atatürk’ün çevresinde ülkeye hizmet etmiş Masonlardır.
Türkiye’de Masonluk hızla gelişmeye başlamıştır. 1987’de İsrail’de Türkçe konuşan “Nur” locası, ve 1990’da Almanya-Frankfurt’ta Türkçe konuşan “Türkay” locası açıldı. KAYNAK : mason.org.tr
ATATÜRK YUNUS NADİ VE MASONLUK
YAHUDİ ŞİRKETİ ARKASINDAKİ KULAK KİMİN?
Yunus Nadi Bey’in ortak olduğu bir şirketin, Müdafai Milliye’ye çürük eğer takımlar ile diğer koşum takımları verdiği ve bunların işe yaramadığı mecliste mevzubahis oldu.
Ve Yunus Nadi Bey’in mahkumiyeti ve tazminatla mükellef tutulması için kuvvetli bir cereyan belirdi.
Atatürk, Yunus Nadi’ye çıkıştı:
“Hangi Yahudi şirketini incelersek inceleyelim, kulakların şirketin arkasında gözüküyor”
Yunus Nadi Bey bir çok eşikleri öpmekle ve bin bela ile ancak yakasını kurtarabildi. Bunun üzerine Reisicumhur kendisini çağırdı,
“Yunus Nadi Bey sen benim şerefimle oynuyorsun, hangi Yahudi şirketini tetkik edersek, kulakların şirketin arkasında gözüküyor. Sen Cumhuriyeti (Gazetesini) çıkaracak bir şahsiyet değilsin. Yarından itibaren gazeteyi çıkarmayacaksın. Aksi takdirde seni, “TOPRAK ALTI” ederim” dedi.
Ertesi gün Cumhuriyet Gazetesi kapandı.
Beş altı ay kapalı kalan Cumhuriyet gazetesini açmak için, Yunus Nadi Bey binbir eşik öptü.
Ve iki sene sonra hastalanıp Avrupa’ya gittiği zaman milyonlarca lirası bankalarda idi. Alman Harbi olduğu için kendisine döviz gönderilemedi. Ve Avrupa’da sefalet içinde öldü. KAYNAK . ahmetdursun374.blogcu.com
TANINMIŞ MASON GAZETE PATRONLARI
Yunus Nadi, Nadir Nadi,Abdi İpekçi,Sami Kohen,İsmail Cem İpekçi,Çetin Altan,Can PulakGüneri Civaoğlu KAYNAK : Burayı Tıklayın
TANINMIŞ MASON SİYASETÇİLER
İsmet İnönü Süleyman Demirel,Bülent Ecevit, DEVAMI
***
Yazıyı buraya kadar okuduğunuzda zihninizde şöyle bir resim şekillenmedi mi ? Günümüzde yaşanılan kafa karışıklığının kökeni bu galiba diye. Yavaş yavaş bilgileri toplayıp doğru bağlantıları kurup sonrasında görünen resmi analiz edelim. Burada okunması çok önemli bir yazıyı işaret edeceğim. MASONLAR TÜRKİYE DEKİ PETROLÜ KİME SAKLIYOR ? Başlıklı yazıyı mutlaka okuyun. ABD Irak’a neden çöreklendi ve Kürtlere o bölge veridi anlayın. Ayrıca PKK neden oluşturulmuş onu da anlayın. Ülkemiz neden yıllarca terörle boğuşturuldu onu da anlayın.
***
Yeni Hafta gazetesi, 11-17 Ekim 1993 tarihli sayisinda Katircioglu ile yaptigi bir röportaji yayinladi. Röportajdaki bilgiler ilginçti:
Yeni Hafta: Siz Jak Kamhi’nin Israil Mason locasina üye oldugunu ve locanin baskani olduguna iliskin bilgileri nereden aldiniz?
Katircioglu: Bu bilgileri ben 14. dereceden bir mason oldugum için dernek içerisinden almistim. Sekür Ökten’in 1985 yilinda Israil Nur locasinin açilisi için yaptigi ziyaret sirasinda çekilen fotografta onun albümünden alinmistir. Bu konu dernek (mason locasi) içerisinde yine aktüel bir sekilde konusuldu. Bazi kardeslerimiz, gerek Sekür Ökten’in Tel Aviv’de yaptigi konusmaya gerekse de Türk vatandasi olmalarina ragmen Jak Kamhi’nin de basinda oldugu bazi Musevi kardeslerimizin Israil devletine baglilik yemini etmelerine karsi çikmislardir… Maalesef siyonist egilimli kisiler dünyanin birçok yerinde yaptiklari gibi araya sizarak dernegin kilit noktalarini ele geçirmislerdir. Localar bu nedenle amaçlarindan saptiriliyor. Dolayisiyla ben Jak Kamhi ile ilgili bilgileri sadece o albüm ve fotograflardan degil dernek içerisinden de derledim.
Yeni Hafta: Jak Kamhi’nin o dernek içerisindeki statüsü nedir?
Katircioglu: Ökten 1986 yilinda baska bir kisiye Büyük Üstadligi devretti. Ökten 1981-1986 yillarinda büyük üstadlik yapmistir. Üstadligi devrettikten sonra da vefat etti. Bu konular Israil ziyaretinden önce dernek içi ve disi kademelerinde tartisilmis. Nitekim ben kisa bir süre gayrimuntazam olup daha sonra muntazam oldugum zaman bu tartismalar devam ediyordu… Fotograflarin bulundugu albüm elimizde oldugu için bu resmin fotomontaj olmadigi kesindir. Ben bu fotografin fotomontaj olmadigini hakimlere de kanitlamistim. Bu nedenle deliller son derece açik ve seçiktir. Ayrica birisi gazeteci olmak üzere iki kisi, iki üst düzeyde masonla yaptigim konusmayi paralel hattan dinlediler ve telefonda konustugum kisiler resimdeki kisinin Kamhi oldugunu teyit ettiler.
Yeni Hafta: Kamhi’nin kardesinin Mossad’la yakin iliskileri olduguna dair iddialar var. Bu iddialar ne derece dogrudur.
Katircioglu: Bu konudaki haberleri ben de önce Cumhuriyet gazetesinde, daha sonra da Zaman gazetesinde gördüm. Bu konu hakkinda bir bilgi sahibi degildim. Yalniz burada çok enteresan bir durum var. Bildiginiz gibi haberin alindigi gazete Amerika’da çikan Washington Post gazetesidir. Bu gazete Watergate Skandalini ortaya çikartarak baskan Nixon’in istifasina sebep olmustur. Çok ciddi bir gazetedir. Bu gazetenin gerçek olmayan bir konuyu haber yapmasi imkansizdir. Ikinci bir hususta Washington Post’un sahibesi bayan Catherine Graham bir musevi olmasidir. Musevilerin Israil’e bagliliklari son derece kuvvetlidir. Catherine Graham bir musevi olmasina ragmen bir Mossad ajaninin kimligini neden açikladi? Bu olay Türkiye’ye Kamhi’nin durumuna kadar uzaniyor. Kamhi bunu da reddetti ama Washington Post gibi bir gazetenin Kamhi’ye düsmanligi ne ola ki, kardesi Mossad ajanidir diye açiklama yapsin? Kamuoyunda Kamhi’nin kardesinin Mossad ajani oldugu yolunda bir imaj yerlesti. Yahudiler genellikle zor duruma düstüklerinde kendilerini güçlü göstererek hasimlarini sindirmek ve böylelikle rahata kavusmak isterler. Buradaki mesaj su; Kamhi, biz kendisinin Israil’le olan iliskilerini kesin ve net delillerle kamuoyuna açiklayinca çok zor duruma düstü. Kamhi bu açiklamalardan sonra uzun süre baskanligini yaptigi Iktisadi Kalkinma Vakfin’dan da istifa etmek zorunda kaldi. Bu Israil baglantisinin Türkiye’de hakli olarak Kamhi’nin aleyhine kullanilmasi gibi bir hava ortaya çikti. Iste Kamhi bu durumdan siyrilmak ve daha sonra yapmayi planladigimiz açiklamalardan kurtulmak ve bizi korkutarak sindirmek için kardesinin Mossad ajani oldugunu bir Musevi olan Catherine Graham’a gazetesinde açiklatti. “Benim kardesim Mossad ajanidir. Eger benim üzerime fazla gelirseniz, bu durum sizin hayriniza olmaz” seklinde bir mesajla bizi korkutup, sindirmeyi amaçliyordu…
Katircioglu, ayni röportajda Jak Kamhi suikastinin de Kamhi’nin kendisinin düzenledigi bir senaryo oldugunu söylüyor ve söyle diyordu:
Kamhi Israil’le olan baglantilari ortaya çikmasindan sonra kamuoyunda çok prestij kaybedip yiprandigi için Ugur Mumcu suikastini bahane edip laik ve liberal çevrelerin dinci aleyhtari duygulardan kendisi için yararlanmak amaciyla böyle bir suikasti tertiplemistir. Yani Kamhi, “Ugur Mumcu’yu öldüren dinciler beni de öldürmeye tesebbüs ettiler” diyerek laik ve liberal çevrelerde sempati kazanmayi amaçladi.
Yüce Katircioglu’nun Hür ve Kabul Edilmis Masonlar Büyük Locasi Dernegi Büyük Üstadi Suha Aksoy’a, Noter kanaliyla gönderdigi ihbarnamede ise su ifadeler yer aliyordu:
En Muhterem Büyük Üstadim: Bu, Ocak 1990 tarihinden bu yana Büyük Üstad’lik makamina sundugum dördüncü (4.) oylama talebi dilekçesidir. Bugüne kadar talep ettigim oylama yapilmadigi gibi dilekçelerime herhangi bir cevap da verilmemistir. Bu durum hukuken suç teskil etmektedir… Asagidaki taleplerimin, Türkiye’deki tüm kardes localarda açik oya sunulmasini tekrar talep ediyorum:
1- Tevrat’ta yer alan Tesrin bayraminin kutlanmasina derhal son verilmeli ve bunun sorumlululari cezalandirilmalidir.
2- Israil’e düzenlenmekte olan grup gezileri durdurulmali ve sorumlulari cezalandirilmalidir.
3- ABD Senatörü Robert Dole’un, Türk Masonlari tarafindan “Saygin bir Mason” olarak kabul edilemeyecegi resmen açiklanmali ve Mimar Sinan dergisinde yer alan söz konusu yazinin sorumlulari cezalandirilmalidir.
4- Sekür Ökten’in 1985 yilinda Tel-Aviv’de yaptigi o ürpertici konusma resmen kinanmali ve kendisine katilmadigimiz özenle vurgulanmalidir.
5- Jak Kamhi ve diger Musevi TC Vatandasi kardeslerimizin, Israil’e temenni ederek, “Israil Devleti’ne ve Israil Büyük Locasi’na” baglilik yemini etmelerini kesinlikle onaylamadigimiz resmen açiklanmali ve söz konusu kisiler, tebenni islemi yok farzedilerek aramizdan ihraç edilmelidirler…
Katircioglu’nun bu tür çagrilarina elbette “Hür ve Kabul Edilmis Masonlar Büyük Locasi Dernegi”nden hiçbir cevap gelmedi. Çünkü Katircioglu, Israil’in uzantilarinin, masonlugun içine sizmis bir hizip oldugunu sanmisti; oysa masonlugun kendisi basli basina Israil’in uzantisiydi…
Osmanlı Devleti’ni Ekonomik Yönden Çökerten Bir Tabaka: Galata Bankerleri. Okuyun
Ekonomik Alanda Yahudiler ve Dönmeler. Okuyun
Mumcu cinayetinin ardından Türkiye’de neler oldu ? Okuyun
Eski 2000’e Doğru dergisi, 11 Ekim 1992 tarihli sayısında bu konuya “Türkiye-İran Savaşını Kışkırtan CIA Ekibi” başlıklı haberinde yer vermişti. 2000’e Doğru’nun “Washington’da bulunan deneyimli ABD’li gazeteci”den aldığı bilgiye göre, Amerikan-Türk Dostluk Derneği içinde faaliyet gösteren CIA bağlantılı bir ekip, Türkiye’ye İran aleyhinde telkinde bulunuyor ve muhtemel bir çatışmayı körüklüyordu. Bu “savaş kışkırtıcısı” ekibin en önemli üç ismi ise şunlardı: “karanlıklar Presi” Richard Perle, emekli general James Vaught ve Barış Suyu projesinin mimarlarından Joyce Starr…
Bu üç isimden ikisinin (Perle ve Vaught) yahudi oluşları elbette ilk anda dikkat çekiyor ve doğal olarak akla bir “İsrail bağlantısı”nın olabileceğinin getiriyor. Nitekim böyle bir bağlantı var. Yazıda “savaş kışkırtıcı” ekibin ortak özellikleri şöyle sıralanıyor: “(Sözkonusu) CIA ekibi üyelerinin ortak noktaları İsrail’e çok yakın olmaları. Bir diğer ortaklıkları da Kürt sorunuyla yakından ilgilenmek.”
İsrail uzantısı CIA ekibinin savaş kışkırtıcılığı yapması, İsrail’in niyetini göstermesi açısından son derece çarpıcıdır. Ayrıca Clinton’ın Ulusal Güvenlik Kurulu’ndan bir ekibin bir Amerika ziyareti sırasında Türk yönetimine “İslami köktendincilik” tehlikesi hakkında telkinlerde bulunmaya kalkması da anlamlıdır. Cengiz Çandar’ın 14 Nisan 1994 tarihli Sabah’taki yazısında bildirdiğine göre, sözkonusu Ulusal Güvenlik Kurulu’ndan üç kişi, Jeonne Walker, Richard Schifter ve Nancy Sodenberg, bu konuda telkinlerde bulunmuşlardır. Bu üçlünün dikkat çekici bir özelliği vardır; ikisi, yani Jeonne Walker ve Nancy Sodenberg yahudidir.
Ancak İsrail’in ve onun ABD’deki uzantılarının Türkiye’yi İran’a karşı kullanma çabası, yalnızca bu tür diplomatik telkinlerle mümkün olamaz. Bir de kamuoyunun Noam Chomsky’nin “rıza üretme” dediği yöntemle böyle bir çatışmaya hazırlanması gerekir. Halkın “rızasının üretilebilmesi”, yani savaşın altyapısının oluşturulabilmesi için izlenen yol ise İsrail gizli servislerinin artık uzmanlaştığı bir yöntemdir: Provokasyonlar aracılığıyla toplumu İran ile çatışmaya ikna etmek.Okuyun
***
Buraya kadar okuyunca kafanız çok mu karıştı yoksa karışık kafanızda ampuller mi yanmaya başladı ? Evet kafamızı bulandıran açıklayamadığımız bir çok soru var. AKP ve CHP MHP neden kavgalı ? Ergenekon neyin nesidir ? Ergenekon adı altında ne tasfiye edilmeye çalışılıyor ? Hanifi Avcı HALİÇTEKİ SİMONLAR DÜN DEVLET BUGÜN CEMAAT diye kitap çıkardı ve Ergenekon sanıklarıyla birlikte yargılanıyor. Ergün Poyraz MUSA NIN ÇOCUKLARI diye kitap yazdı ve Ergenekon davasından tutuklu. Ergenekon davasında sayın Başbakan DAVANIN SAVCISIYIM dedi. Deniz Baykal da DAVANIN AVUKATIYIM dedi. AKP ve CHP neyin taraflarıdır. Kafalar gerçekten çok karışık ya da bilerek karıştırılıyor.
Başbakan ve AKP İsrail ile kavgalı gibi görünüyor Mavi Marmara baskınıyla ilgili. CHP Mavi Marmara baskını olayında İsrail’e hiç kükreyemedi. Ama diğer yandan Başbakan ABD de Yahudi lobilerinden ödüller alıp duruyor. Güneydoğy daki mayınlı arazileri İsrail şirketleri temizlesin babında az uğraşmadı. Kafalar burada da karışık. Fethullah Gülen Mavi Marmara gemisi baskınında İsrail’e hiç ses çıkaramadı. Fethullah Gülen ayrıca DİNLER KARDEŞLİĞİ projesinde Vatikan ve Yahudilerle ortak görüntüler veriyor. Kim kimdir belli değil kafalar burada da karışık. Ordu ile Gülen cemaati ters gibi görünüyor fakat sanal darbe görüntüleri AKP ve cemaate yarıyor. Bu görüntüde de kafalar karışıyor.
Siyah ceketli ve beyaz ceketli adamların fil itaatindeki kurnazca oyunu hikayesini bilirsiniz. Aynı adamlar siyah ceket giyip çukura düşürdükleri fili önce döverler sonra ceketlerini değiştirip beyaz ceketlerle fili çukurdan çıkartırlar. Fil o beyaz ceketli adamlara itaat eder. Bizde de siyah ceketli ve beyaz ceketli adamlar aynı adamlar mı acaba ? İki ayrı kavga eden parti gibiler ama ? Seçimlerde halk yine gol yiyecek sanırım.