Türk Silahlı Kuvvetlerindeki Atamalar ve Bürokratik Harmonide Protokol Sıramamaları:
İçişleri Bakanı’na jandarma personeli, Milli Savunma Bakanı’na Türk Silahlı Kuvvetleri personeli hakkında verilen açığa alma yetkisi Cumhuriyet tarihinde ilk kez kullanıldı. Buna göre Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gevramoğlu açığa alındı. Haber bu.
Başbakan “Yasalar çerçevesinde hareket edildi”, derken, CHP durumu “sivil darbe” olarak değerlendirdi. Bir kere siyasetin en pis hatta iğrenç yanı, erdemlilikten uzak olmasıdır. Yani iktidar altın yumurtlasa, muhalefet gidip onu hurdacıya satar, muhalefet iktidara gül uzatsa, iktidar “dikeni batabilir, tehlikelidir” diye çöpe atar. Bu nedenle iktidar ile muhalefetin değerlendirmelerini sunduktan sonra olanı ve olması gerekeni ortaya koymaya çalışalım.
Bir kere, Türk Siyasal Hayatı “devlet ebed müddet” ilkesiyle devleti üstün gören bir paradigma üzerinden beslenmiştir yıllarca. Asırlarca varolagelen bu zihniyet algı ve argüman, dünyadaki küreselleşme eğilimleri nedeniyle ve yine dünyadaki sivilleşme eğilimlerinin etkisiyle yavaş yavaş değişmeye başlamıştır.
Bir taraftan da “asker ocağı” değer yargısı, her zaman halk kitleleri tarafından ordunun kutsanmasına neden olmuştur. Bu kutsiyet nedeniyle de ordunun bütün haksızlıklardan, adi ve/veya siyasi suçlardan berî olduğu düşünülmüştür. Bu haliyle ordu dokunulmaz hale gelmiştir.
KARIŞTIRILMAMASI GEREKEN OLGU:
Ordunun yıpratılmaması gereği nedeniyle ordunun yaptığı hataları görmezden gelemeyeceğimiz gibi, bir takım şer güçlerin dümen suyundan hareketle ordunun üfürükten nedenlerle de yıpratılması katlanılabilecek bir durum değildir.
Üç generalin açığa alınması elbette ki hukuksal bir işlemdir. Hatta son Anayasa Revizyonundan önce dahi böylesi bir atama yapılmış olsaydı, yine hukuksal bir işlem idi. Ancak artık bu hukuksal idari işlemin halk nezdinde bir meşruiyeti bulunmaktadır. Bu da siyasal iktidar açısından psikolojik hormon desteğidir. Mesele durumunu hukuksal olup olmaması değlidir sadece. Durumun bir de içerik boyutu bulunmaktadır. Yani açığa alınan üst subayların haklılığı veya haksızlığı. Zira bu subaylar YAŞ kararlarına yönelik açtıkları davaları kazanmışlardı. Ama iktidar ağırlığını koyarak “biz gerek görürsek görevden alırız” mesajını vermiş oldu. Bu işlem, düz mantıkla haklı görülebilir ancak, zamanlama açısından “şık olmayan idari icrai birel bir işlemdir. Ancak sonuçları ve yansıması açısından kamusal bir işleme dönüşmüştür.
Kamu Bürokrasisindeki Protokol Sıralaması:
Hazır bu konuya eğilmişken devlet yönetimindeki protokol çarpıklığına da değinmek gerek. Malumunuzdur, son referandum ile ve müstakbel yeni anayasa ile ordunun yani silahlı kuvvetlerin devlet yönetimindeki baskınlığı dizginlenmiştir, dizginlenecektir. Bu gelişmelere paralel olarak, bürokratik düzenlemelerde, tören düzenlerinde de protokol sıralamalarının revize edilmesi gerekmektedir.
İl, İlçe Protokolleri:
İl ve İlçelerde halihazırdaki protokol sıralaması şu an için, Vali, Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanı dır. Bu düzenlemenin DEMOKRATİK BİR DEVLET YAPISIYLA HİÇ BİR İLGİSİ YOKTUR. Bu yapı eski askercil düzenleme devrinden kalma bir uygulamadır. Sıralama askercil, merkezcil bir sıralamadır. Bu sıralamanın demokratik açıdan meşruiyete göre yapılması mantıksal açıdan ve toplumsal açıdan bir gerekliliktir.
İl İlçe Protokolleri Nasıl Olmalıdır?
İl ve ilçelerlerdeki protokol sıralaması için iki alternatif sunabiliriz.
I. Alternatif:
Belediye Başkanı, Vali ve Garnizon Komutanı
II. Alternatif:
Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı ve Vali
Ben şahsen I. alternatifin daha meşru olacağını düşünmekteyim. Zira temsil noktasında ve meşruiyet noktasında öncelikli olarak seçilmişlerin, ikinci olarak olan Hükumet kanadınca atanmış sivil temsilcinin üçüncü olarak ta, yine Hükumet tarafından atanmış olna Askeri kişinin gelmesi gerekir.
Burada Valilik veya Kaymakamlık makamlarının Garnizon Komutanlığı makamından öncelikli olarak gelmesinin nedeni ise, o makamların bizzat varolan ili veya ilçeyi temsil ediyor olmalarıdır. Ancak şu var ki, her halükarda, Garnizon Komutanının il ve ilçe protokolünde MUTLAK SURETTE III. sıraya geçmesinin gerekliliği kaçınılmazdır. Yerel yöneticinin halka en yakın yönetici olması ve en meşru kişi olması cihetiyle protokolde I. sırada olması DEMOKRATİK BİR ÜLKE İÇİN bir başka gerekliliktir.
Protokol sıralamaları ve meşruiyet konusuna ilerleyen zamanlarda yeniden değinmek ümidi ile esen kalınız.
İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde lisansını (1993) tamamladı. İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Fakültesi’nde Personel Yönetimi / İnsan Kaynakları Yönetimi Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamladı. (1996) Doktorasını M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mahalli İdareler ve Yerinden Yönetim bilim dalında, Büyükşehirlerde Kentiçi Ulaşım Hizmetlerinin Entegrasyonu ve Yönetimi, İstanbul Metropoliten Alanı İçin Bir Model Önerisi adlı teziyle tamamladı. (2004).
Halen Ordu Üniversitesi’nde (Deniz Bilimleri Fakültesi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi.
ICAM Network ve ICAM Publishing Genel Yayın Koordinatörlüğünü, OJOP Çevrimiçi Bilimsel Dergi Yayıncıları ve Editörleri Platformu Dönem Başkanlığını, KADOÇED Genel Başkanlığını, TİGAD (Türkiye İnternet Gazeteciliği Derneği) Ordu Temsilciliğini, KAŞYAD Başkanlığını, KARAV Müt. Heyeti Başkanlığnı yürütmektedir.
Eserleri:
Kent, Ulaşım, Yerel Yönetim, Bilişim Teknolojileri, Estetik, Kent Kültürü, Çevre, Kurumsal Etik, Bireysel İletişim ve Kurumsal İletişim Sistemleri, Siyaset, Yönetim Bilimleri, Mizah, Şiir ve Edebiyat, Kişisel Gelişim, Hukuk-Siyaset-Eğitim Felsefeleri alanlarında 10’dan fazla kitap, yüzlerce makale, bildiri, 1000’den fazla köşe yazısının müellifidir.
Üstad size canı gönülden katılıyorum, Devlet Milletin şemsiyesi, hükümet şemsiyeyi tutan birey, şemsiyenin altında yer alan fert ve fertlerin oluşturduğu toplumlar (Milletler) ancak yasalara bağlı kalırlarsa ayakta durur ve yaptığı işlerde muvaffak olurlar.Aksi halde kaos ortamı oluşur. Makam ve mevkisi ne olursa olsun yasalara uymak zorundadır.Hiç kimse kendi başına buyruk olamaz ve istediği gibi hareket edemez.
Devleti 1923 de asker kadronun kurmuş olması siyasi kadroların hep güdük ve çapsız olmasına sebep olmuştur.
2 dünya savaşı da bu durum devam ettirmiştir.
Siyasetçiler neden hükümet olsalar da muktedir olamıyorlar sorusu mutlaka cevap bulmalıdır.
Ordu siyasete ve siyasetçiye benzerse ne olur sorusu da cevap bulmalıdır
Kışlalar partiler gibi bölünürse ülke ne olur sorusu da cevap bulmalıdır
Bence siyasetçi başarısız olduğunda istifa etmesini bilir ve bunu bir kural haline getirirse, tutkal gibi koltuklara makamlara yapışmazsa asker zaten görevi bitince gitmesini biliyor
Yani siyasetçi sandıkta halka hesap verdiği falan yok. ABD hangi siyasi kadroyu kucağına daha iyi oturtursa o hükümet oluyor. Seçimler sadece laf salatası oluyor birde seçim harcamaları birilerine köşe döndürüyor o kadar
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.
Üstad size canı gönülden katılıyorum, Devlet Milletin şemsiyesi, hükümet şemsiyeyi tutan birey, şemsiyenin altında yer alan fert ve fertlerin oluşturduğu toplumlar (Milletler) ancak yasalara bağlı kalırlarsa ayakta durur ve yaptığı işlerde muvaffak olurlar.Aksi halde kaos ortamı oluşur. Makam ve mevkisi ne olursa olsun yasalara uymak zorundadır.Hiç kimse kendi başına buyruk olamaz ve istediği gibi hareket edemez.
Devleti 1923 de asker kadronun kurmuş olması siyasi kadroların hep güdük ve çapsız olmasına sebep olmuştur.
2 dünya savaşı da bu durum devam ettirmiştir.
Siyasetçiler neden hükümet olsalar da muktedir olamıyorlar sorusu mutlaka cevap bulmalıdır.
Ordu siyasete ve siyasetçiye benzerse ne olur sorusu da cevap bulmalıdır
Kışlalar partiler gibi bölünürse ülke ne olur sorusu da cevap bulmalıdır
Bence siyasetçi başarısız olduğunda istifa etmesini bilir ve bunu bir kural haline getirirse, tutkal gibi koltuklara makamlara yapışmazsa asker zaten görevi bitince gitmesini biliyor
Yani siyasetçi sandıkta halka hesap verdiği falan yok. ABD hangi siyasi kadroyu kucağına daha iyi oturtursa o hükümet oluyor. Seçimler sadece laf salatası oluyor birde seçim harcamaları birilerine köşe döndürüyor o kadar