Türkiye’de milyonlarca kızlarımız kadınlarımız okuma-yazma bilmiyor. Anne olmak için ülkemizde yılda binlerce masun günahsız kadınlarımız yaşamını yitiriyor. Berdel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri, dayak, baskı ve gelenekler kadını hedef almaya devam ediyor. Türk kadını Ülkesinde hak ettiği değeri görmüyor, korunmuyor ve yasal hakları yeteri kadar savunulmuyor. Kırsal yörelerimizdeki kadınlarımıza yeterli eğitim verilmiyor, aydınlatılmıyor, kadınlarımız halen psikolojik, fiziksel şiddet ve taciz görüyor.
“Günümüzde uluslararası insan hakları belgelerinde her insanın eşit ve özgür doğduğu, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine hiçbir ayrım gözetilmeksizin fırsat eşitliği çerçevesinde sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri benimsendi” deniliyor ama hani nerde, halen kadınlarımız ikinci sınıf vatandaş görülüyor.
Kadınlara yönelik fiziki şiddet ve psikolojik baskı devam ediyor.
Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınlarımız TBMM ye giderek orada kadınları temsil etmeyi başarabilirlerse o zaman kadın sorunları daha kolay ve çabuk aşılacaktır.. Kadın sorunlarının çözümü her zaman karşı cinse bırakıldığı sürece ne yazık ki sonuç alınamaz diye düşünüyorum. Kadın her zaman aşını, eşini, işini, yavrusunu, evini ocağını ihmal etmiyor ama bütün bu hizmetleri esnasında da eşinden, yavrusundan da destek alması gerekmektedir. Ama ne yazık ki kadınlarımız cefakârdır, fedakârdır. Her yük onun omuzlarındadır.9 ay yavrusunu karnında taşır, ılgıt ılgıt emzirir, büyütür, hayata kazandırır. Ancak tüm bu süreçte eşinden, işyerinden, çevresinden acaba ne denli destek görmüştür. Aile bireylerinin paylaşma, dayanışma sevgi ve saygı dolu bir paylaşımı aile yuvasının daha mutlu ve uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır.
O halde bence en önemlisi erkek ve bayan egemenliği zihniyetini bırakıp eşitlik anlayışı içinde olunmalı. Her iki cinste insanca yaşamalı, hem ailede hem de toplumda bir şeye karar verileceği zaman cinsiyet ayırımı yapılmadan her iki tarafa da sorulmalıdır. İşte o zaman insan olduğumuzu fark ederiz. Kadınların da kişisel duyguları önemsenmeli, saygı duyulmalı ve mutlu edilmelidir. Kadınlarımızı sadece doğuran, emziren, çocuk büyüten, yemek yapıp bulaşık yıkayan, ev temizleyen, kocaya hizmet eden bir varlık olarak görmeyelim. Onlarında mutlu olma hakkı vardır. Kadınlarımıza var olduklarını ve değerlerini hissettirmek gerekir. Eğer insan haklarına inanıyorsak o zaman bunu içselleştirirsek, her şeyin kadına da sorulduğunu görürsek o zaman kadın kadın olduğunu anlar. Aksi halde gerek toplumda ve gerekse ailesinde, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan kadın üretken ve mutlu olamaz diye düşünüyorum..
Sevgi ve saygının yaşamımızda vazgeçilmez etken olduğuna inanır ve uygularsak o zaman daha mutlu aileler ve mutlu, başarılı bir kuşak oluşur.
Kadınlarımız tarihteki kahraman Türk Kadınlarımızı örnek alıp ülkesi için çok çalışmalıdır. Çok okuyup, eğitime ağırlık verilirse, kadın emeğinin ve gücünün üstünlüğü kanıtlanırsa her türlü zorluk aşılabilir. O zaman toplumun kadınlara saçı uzun aklı kısa, sen kadınsın sus, kadın milletinin sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin, eksik etek, kadındır o ne anlar. v.s gibi haksız ve anlamsız, yanlış görüşler yok edilebilir yada azaltılabilir.
Ülkemizin her alanda hizmete ihtiyacı vardır. Kadınlarımız artık eğitimli ve güçlüdür. Desteklenip teşvik edildiği sürece her türlü hizmetin üstesinden gelecek kadar zekidir. O halde kadın, erkek, çoluk çocuk demeden, ayırım yapmadan Vatanımız, Toprağımız için, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için birlik beraberlik içerisinde tek yumruk olmalıyız diye düşünüyorum.
Ne yazık ki yaşadığımız 21.yüzyılda
TÜRKİYE’DE KADININ ADI HALEN YOK. Atamızın izinde, onun ilkelerini savunan, yaşatan ve koruyan, Ülkesine, Bayrağına, Toprağına sadık bir toplum olup, sevgi ve saygının ilke edinildiği, kadın erkek ayırımının yapılmadığı,hoşgörü,,sevgi ve barış dolu bir ülkede sonsuza kadar eğitimin önemini benimseyen, çalışkan ve üreten ,başarı dolu,sağlıklı bir yaşamı soluyan mutlu, yüzü gülen, el ele, birlik ve beraberlik içerisinde toplum olmamız dileğimdir.
Kadınlarımız her zaman mutlu olmaya, değer verilmeye layıktır. Yüzleri soldurulmayıp bir gül gibi sonsuza kadar demet demet çiçek açtırılmalıdır. İşte o zaman o anaların yavruları da daha mutlu ve başarılı olur, ülkemizi daha üretken ve çalışkan genç kuşaklarımıza gönül rahatlığı ile emanet ederiz diye düşünüyorum.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk her zaman Türk Kadınını üstün görmüştür ve “Şuna kani olmak lazımdır ki dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir” demiştir. Saygılarımla SABİHA SERİN