Olanlar ortada! Ortadoğu coğrafyası geri dönüşü olmayan hareketlenmiş durumda!
Yani zulüm içinde olduklarını düşünen Mısırlısı, Tunuslusu, Yemenlisi, Ummanlısı, Libyalısı yüz binler ve milyonlar mevcut liderlere, yönetime ve rejime başkaldırıyor!
Mağrip’te başlayan bu halk tepkisi, benzeri bir dalga eninde sonunda Türkiye’ye sirayet edecek mi? Türkiye’de aynı zenginleşme içinde olan, zulmü hukuka ve demokrasiye uydurarak yapan mevcut liderlere karşı da halk benzeri hareketlenme içinde olacak mı? Göz boyayıcı sahte demokrasi rejimine, hukukun lafta kaldığı uygulamalara tepki duyacak mı?
Usta gazeteci Sabahattin Önkibar’a göre; Sakın hiç kimse Türkiye onlardan farklı, burada demokrasi var, öyle şeyler olmaz demesin!
Türkiye’deki demokrasi artık şeklî yani göstermeliktir.
Öyle çünkü iktidara mensup polis gücünün muhalif isimlere komplolar kurup suç izafesi yaptığı bir yerde demokrasiden söz edilemez!
İnsanların evine, bürosuna suç unsurlarının bırakıldığı, bilgisayarlarına suç objelerinin şırınga edildiği ve daha sonra bunlar üzerinden hukuku kullanarak infazlar yapıldığı bir coğrafyada adil yönetimden bahis bile açılamaz.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü gibi uluslar arası kurumların raporları ortadadır.
Türkiye basın özgürlüğünde, alaşağı edilen Mübarek’in Mısır’ından bile geridir ki bir ülkeye demokrat demenin temel ölçütü basınının hür olması değil midir?
Parti liderinin sadece muhalefete sövgüleri içeren partisinin il başkanlarına yaptığı konuşmanın tamamı 19 ayrı kanaldan aynı andan yayınlanıyorsa ve bunun karşıtı olarak muhalefete zerre bir imkan sunulmuyorsa orada demokrasinin olduğu söylenebilir mi?
Devletin vali, kaymakam ve polislerinin yapılan konuşmaya tezahüratlarla karşılık verdiği ve seçim öncesi parti militanları gibi çalıştığı bir yerde hür rejim egemen denilebilir mi?
Beytülmal yani Hazine kaynakları ile rüşvet dağıtılıp oy satın almaya demokrasi demek en hafifinden o kavrama ihanet etmek değil midir? Seçim öncesi işe alma listelerinin hazırlanıp muhtarların ve feodal beylerin etki altına alındığı bir yerde özgür bir demokratik tezahürden söz edilebilir mi?
Konvoya sadece laf attı diye 13 yaşındaki bir çocuğu 14 yılla yargılamak, öğrencileri yumurta attı diye falakaya yatırmak ve yine talebeyi pankart açtı diye zindanlara göndermek hangi gerçek demokraside mevcuttur.
Mahalle bakkalından, orta okula giden çocuklara kadar herkesin dinleniyorum paranoyasında olduğu ve yapılan dinlemelerle montajlar yapıp insanlara komplolar kurulduğu bir yerde demokrasinin hükümranlığından söz edilebilir mi?
Türkiye’deki demokrasi artık var olan diktatörlüğün sadece örtüsü ya da kılıfıdır.
Böyle yani zulüm pâyidar olunca da mukadderat kaçınılmazdır.
Biz asla ve kat’a fiili bir kalkışma ya da isyanı önermiyoruz.
Yeni Yalta sürecinde; Türkiye’nin ayrı kalması düşünülemez. Türkiye; Ortadoğu’nun balkanların Kafkasya’nın ortasındadır. Jeopolitik konumu enerji koridorunda olması nedeniyle öncelikli ülkedir.
Zaman ayarlı diplomasi işliyor.
Türkiye, bölgesinde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyor.
Açıklama yapan batı endeksli liderler bir yandan kendisiyle çelişiyor bir yandan da dış politika alanında en küçük bir vizyona sahip olmadıklarını aleni olarak ortaya koyuyorlar.
Sorumlulukla hareket edilmeli
Türkiye, geçmişte olduğu gibi dış politikasında birilerinin peşine takılıp giden, gelişmeleri tribünlerden izleyen, akıntıya göre yol alan, en önemlisi gündemi belirlenen bir ülke!
Batı merkezlerinde bir biri ardına açıklamalar yapılırken de boş duran bir Türkiye yönetimi var. Halkı uyutmaya dayalı mavi boncuklar dağıtılıyor. Telefon görüşmelerine göre ilgili ülkeler hakkında ve gelişmeler hakkında açıklamalar yapılıyor.
İktidara gelmeden önce ve sonra akıl verenler, şimdi de ne yapmaları gerektiği konusunda aklı vererek yönlendirmesi devam ediyor. Türkiye; öncelikle bu durumu iyi anlamalı, bunun sorumluluğuyla hareket edilmelidir.
Irak’ta Afganistan da onbinlerce insan katledilirken, kentler yakılıp yıkılırken Türkiye’de ki Müslümanların tepkilerini önlemeyi başaranlar, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargah kurmuş bulunan 11 Türk askeri ve Türkmen mihmandarları, Peşmerge destekli ABD askerleri tarafından başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınan, sonra da Süleymaniye’den alınarak Bağdat’a götürülen Türk askerleri sorguya ve işkenceye maruz bırakılmalarına 60 saat ABD askerleri tarafından alıkonulmalarına ses çıkarılamamıştı.
Olayla ilgili sorulara başbakan; ABD ile Türkiye arasında oluşturulmakta olan olumlu hava gölgelenmesin, deniyordu. Genelkurmay başkanı suskun kalırken, dönemin Dışişleri Bakanı da, olayı yerel bir olay ve yerel bir ABD subayının işgüzarlığı olarak nitelendirmişti.
Türkiye’de muhtemel gelişmeler karşısında herkesin duyarlı olması gerekir.
Günün Sözü: Beslenme, güvenlik ve barınma insanın göze alabileceği üç temel gerçekliktir.