Türkçeye her yönüyle hâkim olan Sabahattin Eyüboğlu’nun çeviri çalışmaları çok önemli bir yekûn teşkil eder.
O; Fransız, İngiliz, Rus, Yunan ve Latin edebiyatından birçok klasik yapıtı dilimize başarılı bir şekilde çevirmiştir. Son nefesini verdiği dakikalarda da Vedat Günyol ve Azra Erhat’la Gargantua çevirisini yapıyordu. Büyük bir seferberlik ruhuyla yapılan bu çeviriler arasında şunları sayabiliriz: “Einest Robert Curtis-Fransız Medeniyeti (1938), Jean Baptiste Poquelin Moliere-Kadınlar Mektebi ( B. Tuncel ile birlikte 1940), Michel de Montaigne-Denemeler (1940), J. J. Rousseau’nun-İlim ve Sanatlar Hakkında Nutuk (S. T. Siber ile birlikte 1942), Gonçarov-Oblomov (E. Güney ile birlikte 1945-1949), William Shakespeare-Antonius ve Kleopatra (1949), William Shakespeare-Troilos ve Kressida (1956), Platon-Devlet (M.A. Cimcoz ile 1959), Herman Melville-Moby Dick (M. Urgan ile 1960), Albert Camus-Denemeler (V. Günyol ile 1960), Jean de La Fontaine’den Masallar (1960), Ömer Hayyam-Dörtlükler (1961), Jean Paule Sartre-Çağımızın Gerçekleri (V.Günyol ile 1961), Carlo Levi-İsa Bu Köye Uğramadı (1961), Jean Baptiste Poquelin Moliere-Cimri (Y.N. Nayır ile 1961), Jules Romains-Dirilen Şehir (1961), William Shakespeare-Macbeth (1962), Picon Gaetan-Çağdaş Politika Sorunları (V. Günyol ile 1962), Arthur Miller-Cadı Kazanı (V. Günyol ile 1962), Bertrand Russell-Dünyamızın Sorunları (V. Günyol ile 1963), Gracchus Babeuf-Devrim Yazıları (V. Günyol ile 1963), Albert Einstein-Dünyamıza Bakış (1964), William Shakespeare-Hamlet (1965), Andre Malraux-Turan Yolu (1965), Vercors-İnsan ve İnsanlar (A. Erhat ve V. Günyol ile 1965), Jean Paul Sartre-Kirli Eller (B. Nadi ile 1965), Gaston Bouthoul-Politika Sanatı (V. Günyol ile 1967), Gustave Flaubert-Ermiş Antonius ve Şeytan (1968), Aiskhylos-Zincire Vurulmuş Prometheus (A. Erhat ile 1968), Georges Duhamel-Gece Yarısı İtirafı (S.K. Yetkin ile 1971)…vb. ”
Hümanist bir insan olan Sabahattin Eyüboğlu deyince derin dostluklar ve muhabbetler gelir akla. Çünkü o, dostluğa, kardeşliğe ve barışa yürekten inanmıştır. Bu yüzden de bütün yatırımını dostlarına ve dostluğa yapmıştır. Arkadaşı Vedat Günyol onun için “Sabahattin Eyüboğlu deyince, dostluk, kardeşlik, iyiliğe adanmış cömert bir yürek, bilgiye, bilince, yurt sevgisine gönül vermiş bir sade, bir içten, bir sıcak insan gelir akla ilkten.” diyor.
Geniş bir dost halkasına sahip olan Eyüboğlu’nun; Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu, Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Azra Erhat, Cahit Sıtkı Tarancı, Cahit Külebi, Necati Cumalı, Suut Kemal Yetkin , Âşık Veysel gibi kalem erbabıyla sıkı dostlukları ve ilişkileri olmuştur. En çok da Yahya Kemal Beyatlı, Orhan Veli ve Aşık Veysel’i sevmiştir. Özellikle Yahya Kemal’in kültür ikliminden çok etkilenmiştir.
Aydın bir insan olan Eyüboğlu, köy enstitülerinin eğitimdeki önemine yürekten inanmış ve bu uğurda çabalar sarf etmiştir. Öncelikle bu okullarda gönüllü öğretmenlik yapmıştır. Ankara’da açılan Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ünde 1939-1947 yılları arasında dersler vermiştir. Yine bu okullara bağlı olarak Köy Enstitüleri dergisini çıkarmıştır. Fakat bu okulların kapatılması üzerine söz konusu dergi ancak 8 sayı çıkarılabilmiştir. Anadolu’nun tarihi, halkımızın tarihidir” diyen Eyüboğlu, Anadolu’nun bağrından çıkan ve bu coğrafyayı hakkıyla tanıyarak ona eğitim hizmeti götüren bu kurumları her fırsatta yüceltmiştir.
Sabahattin Eyüboğlu duygusal görünse de, haddizatında akılcı (rasyonel) ve akıllı bir insandı. O; evvelâ aydınlanan, sonra da yüreğinde biriktirdiği aydınlıkla halkı aydınlatan bir kandil misalidir. Onun olduğu ortamlarda geriliğe, gericiliğe ve cehalete asla yer yoktur. Çünkü o; bilgiyi (ilmi) kendisine rehber edinmiş, daima ilmin ışığında yürümüştür. Okuyucularına da bu yolda gitmelerini önermiştir. Bu minvalde okuyucularına dönerek şu sözleri sarf etmiştir: “Bilmek, okuyucum, bütün iş bilmekte. Ama dünyanın ötesinde değil, berisinde, gözlerimizin önünde olup biteni bilmekte. Kimin gerçekten memleket hayrına çabaladığını kestirmek, memleketin gerçek hâlini bilmeye bağlı. İşe, akıl ve bilim yolu ile faldan ve hurafeden yıkanmış bir masanın başında girişmek gerektiğini biliyorum.”
Batıyla doğuyu mezceden Sabahattin Eyüboğlu aramızdan ayrılalı yarım asır oldu. Dile kolay, neredeyse yarım asır… Fakat o, aydınlık fikirleriyle ve insan sevgisiyle hâlâ gönüllerde yaşamaya devam etmektedir. Onun o Yunusça gür sesi gönül kulağımızda yankılanmaktadır.