Son ‘Gezi Parkı’ olayları münasebetiyle polisimiz gene ‘günah keçisi’ hâline getirilmeye çalışıldı. İçlerinde parlamenterlerin de bulunduğu bazı kişiler polise alenen küfür ettiler. Polisimizi savunma mevkiindeki kişiler dahi sorumluluktan kurtulmak ve göstericilere şirin görünmek için polisin ‘orantısız güç kullandığı’ ithamlarını desteklediler.
Başbakan Erdoğan‘ın polisi sahiplenerek ‘Polisimizi yedirtmeyeceğiz!’ sözünden sonra yüreğimize su serpildi.
Herşeyden önce şu gerçeği unutmayalım ki, polis demokrasinin teminatıdır. Milletin, huzur ve asayişinin sağlanmasında sığınacağı başka bir melce yoktur. Türk Polisi, milletimizin bağrından çıkmış, milletimize hizmet vermek için fedakârca çırpınan, inançlı, idealist, iyi ahlâklı ‘bizim’ insanımızdır.
Bizim yabancılaşmış aydınımız ve medyamız polis konusunda saplantılıdır. 27 Mayıs‘tan başlayarak polisi horlamaya ve küçümsemeye çalışırlar.
Şuur altlarında solcu militan iken soğuk savaş dönemine ait yaşadıkları vardır.
Polisi boğaz tokluğuna çalıştırır, mesaisini ödemeden sabaha kadar koşturur, sonra da en ufak tökezlemesinde ‘tu kaka’ edersiniz… Polis güvenliğimiz için canını verir, şehit olur, yaralanır, dayak yer, kafasına kaldırım taşı atılır, anasına avradına küfredilir, arabası yakılır; aldıran olmaz. Lâkin yasa dışı bir şiddet gösterisinde birisini coplarsa kıyamet kopar, manşetler atılır, köşe yazıları döşenir ve politikacılar ahkâm keserler.
Jakoben oligarşi artıkları, polis olarak Muammer Karaca ve Nejat Uygur‘un karakol polisi tiplemesine takılıp kalmışlardır. Halbuki bugün Türkiye‘deki 252.194 polisimizin yüzde 90’ından fazlası yüksek öğrenim görmüştür. Siz, üniversite haricinde en fazla yüksek lisans ve doktora yapan kişi sayısının polis mesleğinde bulunduğunu bilir miydiniz? Poliste 250’si doktora ve 4.369’u yüksek lisans yapan tam 4.619 kişi mezuniyet sonrası akademik kariyere sahiptir.
Hocaları olmakla şeref duyduğum ‘Polis Akademisi’, gene hocaları olmakla iftihar ettiğim ‘Kara Harp Okulu’ seviyesinde eğitim yapmaktadır. Polis Akademisi‘nde ve polis okullarında hukuk derslerine ağırlık veriliyor. Birçok polisimiz aynı zamanda Hukuk Fakültesi mezunudur. Siz hiç Polis Akademisi‘nde ‘İnsan Hakları’ ve ‘Orantılı Güç Üzerine Polis Savunma Eğitimi’ dersleri okutulduğunu işittiniz mi?…
Ayrıca, Türk Polisi, çeşitli kriterlere göre dünyanın en başarılı polisleri arasında başta gelmektedir. İnterpol‘e göre, asayişe müessir fiilleri aydınlatma oranı ve özellikle narkotikle mücadele konusunda dünyanın en başarılı ülkesiyiz.
***
Hiç düşündünüz mü? Gezi Parkı gösterilerinde, provokatörlerin güdümündeki bu tencere tava çalan, yakan, yıkan göstericilerle, onları hukukî çizgiye çekmeye uğraşan çilekeş polisi, insan kalitesi, terbiyesi ve ahlâkı bakımından mukayese edebilir misiniz?…
Toplumdaki herkes uluorta polisi tenkit etmeyi marifet zanneder. Lâkin, ‘Bu polisin ne derdi var?’ diyene pek rastlanmaz. Polisin maaşında, bizim 1984’te yaptığımız personel reformu haricinde, henüz gelir artırıcı bir düzenleme yapılamamıştır. Genellikle eşleri de çalışmayan polisler, gecekondularda oturmakta ve doğru dürüst geçimini sağlayamamaktadır. Gece gündüz demeden ve ‘fazla mesai’ almadan çalışan polislerin büyük kısmı, son 15 günden beri evine dahi gidememiştir. Hele genç yaşta emekliye ayrılan polislerin hâli içler acısıdır; birdenbire aylıkları üçte bire inmekte ve perişan olmaktadırlar.
***
Ben, ‘Türk Milleti’nin bağrından çıkmış polisimizi çok seviyorum.
Demokrasiyi savunanlar şu gerçeği bilmelidir ki, asayişin, huzurun ve en önemlisi demokrasinin başta gelen teminatı, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken polisimizdir.
Biz hiçbir zaman polisimizi ezdirmeyiz ve kimselere yedirmeyiz!…