Nasrettin Hoca misali , ağaçtan düşmeden anlayamıyoruz gerçekleri.
Türk eğitim sistemi her ferdi aynı seviyede 100 birim olarak değerlendiriyor ve o 100 birim puan baz üzerinden yoluna devam ediyor. Bu öğretmenleri genel manada ben vatan haini olarak değerlendiriyorum. Biraz ağır olsada öğretmen kadrolarımız idealist ve çalışkan değiller . Çünkü bu eğitim sisteminin dandik kalmasına sürekli tuğla taşıyanlar öğretmen kadrolarıdır. Öğretmenler meslek içi eğitim yapmamaktalar. Kendilerini yenilememekteler. Müfredat denen alçak kan emiciyi harfi harfine uygulama uğruna ”How are you ?” yazmasını beceremeyen öğrenciyi lise sondan Advanced ile mezun etmekteler. Ama , sınavların hali ortada.
Yine matematik’te çocuklar neden başarısızıda buldum. Özel hocada tutsanız eğer siz konuya hakim değilseniz işin sonunda çocuğunuz 40 soruda 3-5 soru bile yapamayacaktır. Çünkü öğretmenler ellerindeki müfredat denen alçak sisteme öyle tapınmışlarki onun 1.sayfasından 200.sayfasında gelmeleri 1 günde sürecekse 1 günde gelme , 230 günde sürecekse 230 günde gelmenin erdem olduğunu sanmaktalar. Yani ”Ben dersi veririm anlayan anlar anlamayan kendi düşünsün ” Ve aynı tempoda, hatta aynı havada olmayan özellikle ergen dönemi yaşayan bu sabiler bu hain hocaların yanlış yönlendirmesiyle özellikle fen bilimlerindeki derslerde sıfır yada sıfıra yakın puan çekmekteler.
PISA’daki başarısızlığımızda da öğretmenin kötü yönetimi 3 kabahat ise , öğrencinin kişisel durumu 1 kabahat içerir.
Özellikle matematik konusundan gidersek ki en başarısız bölüm orası çocuklar konudan konuya atlayarak hızlı ve tempolu öğrencilerin hızına yetişmek zorunda bırakılmakta ve ÖSYM denen bu alçak sistem sonucunda yukarıda 100-200 öğrenci tam puan çıkarırken alttaki öğrenciler 1-5 soruya bile cevap verememiş oluyor.
Çocuğun gelişme biçimi, dönemsel ve kalıtsal durumları dikkate almadan dıgıdık dıgıdık yarıştırılıyor. Sonuç hüsran tabi. Oysa matematikte 20 konu varsa öğrenci bir sıkala aralığında ilk 5 konuyu geçmeden, ordaki 5 konudan en az 3 konuda iyi sonuç almadan diğer 15 konuya geçmemeli. Yani öğrenmemiş , öğrenememiş bir öğrenci en üst segment öğrenci kıstas olarak yarıştırmamalıyız. Bunun gibi ingilizce eğitimini lise sonda kağıt üstünde advanced vereceğimize ; her öğrenciye bu dersi level 3 le mezun oldu, level 4 le mezun oldu, level 6 ile mezun oldu desek İngilizce’yi liseden mezun olan öğrencilerimiz kendi seviyelerinin üzerine ilave koyma imkanı bulabilecek. ”Anlıyorum ama konuşamıyorum.” durumu olmayacak.. Advanced yabancı dil kitabı okuttuğu öğrenci elementary de bile değil. Bu sistem yanlış ve işin sonunda en üst azınlık öğrenci ve altında koca bir cahiller , öğrenemememişler sürüsü.Tıpkı iş alanımız gibi. Ara eleman yok. Matematik’te öyle ; çarpım tablosunu bilmeyen öğrenciye logaritma öğretiyoruz.
Eğitim sistemimiz bir tek tip elbise diktiği gibi öğrenciyide tek bilginin merkezine yerleştirip ya iyiler yada dökülenler, kötüler diye sınıflandırmaya yarıyor. Oysa çocuklarımız parça parça da olsa bilgiye sahip olsalar zaman ve zeminde daha başarılı olurlar.
Türk eğitim sistemi maalesef iflas etti ama biz ana babalar hala bu girdabın içinde bir umut arıyoruz.
Eğitimi , teknik olarak yapmak ve her öğrenciyi ayrı bir skalada değerlendirmek olmalı. Ölçme ve değerlendirmede önce öğretmen eğitim ve öğretimde kendi yeterliliğini test etmeli sonra öğrenci test edilmeli. Öğrenciden beklenen en iyi olması değil en iyi yol alması , gelişmesi olmalı. Sonuç odaklı değil ferdin gelişmesine odaklı eğitim şart.
Maalesef Türk Eğitim sistemi zekiler, akıllılar, çalışkanlar ve yeterliler üzerine kurulu olsa da arkadaki milyonların başarısızlığı işin sonunda herkesi derinden etkiliyor.
Bu sebeple çocuğunuz bir konuyu iyice öğrenmeden ikinci konuya geçen öğretmenlerle kesinlikle kavga edin. Varsın çocuk 10 konudan 3 ünü iyi bilsin. Ama bilsin. Müfredat ayağına öğretmenler genel anlamda çocuklara hiç bir şey öğretmeden üniversite kapılarına getiriyorlar. İşin boyutu ,vehameti ortada eğitim sistemi hipodrom yarışı gibi birinci , ikinci ve üçüncü sonuç alırken nal toplayanlar ülkenin ilerde yapısal sorunu olan işsizliğin ana sebebi olmaktalar.
Ve işin sonunda baktığınızda sıfıra yakın alan öğrenci sayısı milyona dayanmış. Özel yetenekleri gelişmemiş daha da önemlisi yavaş ilerleyen öğrenci ihmal edilmiş , özel problemleri olan öğrenciler değerlendirilememeiş , anlaşılamamış.
Bu müfredat yanlış, eğitim yanlış, milli eğitim yanlış ama öğretmenler tümden yanlış.
Öğrenci liseyi bitirdiğinde bir meslek sahibi olması gerekirken , üniversiteyi bitiren öğrencininde mesleği olmuyor.Üniversite eğitimide artık Türkiye’de bir şey ifade etmemeye başladı.Biz , geleceğe matuf insan yetiştiremiyoruz.İhtiyacımızı tespit edip insan yetiştirmeyi beceremiyoruz.
Öğrencinin ağzı iki karış havada onu zaten biliyoruz.
Yeni nesil daha iyi yaşamak , avm gençliği olmak istiyor.Sorumsuz , ama gündelik yaşamı talebkar. Öğrencinin bir hayali, bir istikbal arayışı olmayınca gündelik bir yaşam iddia ve idealdende uzaklaştırıyor gençleri.
Sonunda gençler hüsran , aileler hüsran ve devletin kendisi hüsran yaşıyor. Çünkü , bu insan kitlesi kaliteye ulaşamayınca ekonomiye ve toplumun bütününe bir değer olarak dahil olamıyorlar.
emin orhan