Eylül ayının yakmayan akşam güneşi.
Fethiye, Bahriye Üçok Parkındayız. Edebiyat Grubu olarak toplandık.
75 üyeli, şair, yazar, roman, öykücü ve denemecilerden oluşan Fethiye Edebiyat Grubu arada bir böyle buluşup, söyleşiler yapıyor.
Ayrıca yurt içi ve dışı daha büyük etkinliklerle de Türk ve Dünya edebiyatına katkılar sunmakta.
Fethiye Körfezinin ışıltılı esintisi yüzümüze vurmakta, demli çaylar da geldi masaya..
Konumuz; elbette edebiyat..
Romancı Turhan Güç ve değerli eşi Nalan Güç karşımda.
Bana doğru eğilip, Nalan Hanım’a de işaret ederek;
“Halit Bey, size iki romanımı getirdim, imzalayıp vereceğim, izniniz olursa..
“Ne demek, Turhan Bey; çok sevinirim, teşekkür ederim, en kısa sürede okuyup değerlendiririm, üstüne bir yazı da kaleme alırım.”
Işıklı Körfez gecesinin ilerleyen saatlerine dek söyleştik.
Taşyaka Mahallesindeki evimize döndüğümüzde başladım okumaya romanı.
Melekler Buraya Uğramadı, Günce Yayınlarından basılmış, Birinci Basım, Ankara, Mayıs 2024 tarihli ve 212 sayfalık bir yapıt.
Olaylar büyük ölçüde Fethiye’de geçiyor.
Babasının tacizine uğrayan Semanur ile eşinden ayrılıp Fethiye’ye ye yerleşen gazeteci-yazar Semih’in dramatik öyküleri..
Romanın adı nereden geliyor? Yazarına da sorabiliriz elbette.
Kanımca çocukları, güçsüzleri, iyi insanları “koruyan melekler” uğramamış bu olayların geçtiği bölgelere..
Turizm bölgesi ama koşullar çok kötü. “…insan buradaki çalışma şartlarını gördükten sonra, Köleci Tolumun asla sona ermediğini; kitapların yalan söylediğini bir kez daha anlıyor.”(sayfa 38)
Kitabın önemli ekonomi politik unsurlarından biri burada.
İnsan ilişkilerindeki incelikler, sevgi-dostluk ve dayanışmanın gücü, yaşam felsefesi, din felsefesi, güncel politik ve toplumsal göndermeler, siyasal ve hukuksal yapıyla ilgili değinmeler..
Romanın başlıca ana damarlarıdır.
Akıcı bir dil ve anlatımla yazılan romanda epeyce harf ve hece hataları ve bazı düşük cümleler de bulunmaktadır.
Bunlar sonraki baskılarda giderilmeli, yaşam ve insan felsefesi açısından örnek olacak güçlü edebi cümle ve anlayışların da yer aldığını belirtelim.
Ana öykülerin yanında küçük öykücüklere de rastlanmakta bu da kitaba olumlu bir genişlik katmaktadır.
Sağlam bir kurgu baştan sona kendini izletmektedir.
Altı Bölümden oluşuyor.
Bölüm 1 Bir Erkek, başlığıyla yer almış.
Semih gazetecidir, İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuştur. Eşinden boşandıktan sonra Fethiye’ye yerleşmiş burada hem gazetecilik ve çeviri işleri yapmakta hem de tutkun olduğu yazarlığı sürdürmekte, romanlar yazmaktadır. Son romanı ile yargılanmış, kısa süreli bir tutsaklıktan sonra aklanmıştır.
Eşini kaybeden komşusu Nasuh Bey ile iki dul olarak söyleşmektedir.
Bir gün komşunun davetine gider orada İngiliz Ketrin ile tanışır, giderek dostluk ve sevgililiğe ilerleyen ilişkisi başlar.
Bu ilişkide yazarlık, dünya romancılığını bilmesi, özellikle Ketrin ile İngiliz Edebiyatı üzerine konuşmaları da etkin olmuştur.
Sayfa 30 ve 31’de yazma tutkusu, yazı felsefesi, yaratma tutkusu işlenmiştir.
Yazmanın tanrısallığı da aşan gücünü vurgulamıştır, yeni hayatlar ve dünyalar yaratmanın zevki baş döndürücüdür.
Sayfa 34 ve 35’te de politik felsefe örneği bulunmaktadır.
Bölüm 2… Ve Bir Kadın
Semanur küçüklüğünde babasının tacizine uğramış, Ölüdeniz’de bir otelde muhasebeci, liseyi İzmir’de okur, orada Mert isimli bir gençle arkadaşlığı olur, sonra Fethiye’de Tuncay isimli biriyle de ileri düzeyde arkadaşlığı gelişir.
Semanur soruyor; “…İnsan Tanrı’yı sevmeden Ona nasıl inanabilir ki?”(sayfa 42)
Kendini, “lanetli, kalbi mühürlü, sevgisiz…” olarak niteler..
Babası, Bosnalı müslümanlara para toplayan, Kabe’yi çok kez ziyaret etmiş biri..(sayfa 42)
Bölüm 3…Çarpışma
Sayfa 67’de, Belcekız yaşantısı verilmiştir.
Sayfa 69’da yazarlık felsefesi vardır yine.
Semanur ile Semih Belcekız’da kötü bir olay ortamında tanışırlar.
Sayfa 86’da herkese ders niteliğinde bir yüce insanlık felsefesi yazılmıştır. Mutlaka okunmalıdır.
Sayfa 99 ve devamında da ülkenin dış politikası üzerine gerçekçi bir değerlendirmeye yer verilmiştir.
Sayfa 90’daki soru, “onun senin hayatındaki yeri nedir?” diye mi sorul malıydı?
Bu bölüm psikolojik verilerle tartışılmalı.
İnsanın kendisiyle ve başkalarıyla çelişmelerine örnek verebileceğimiz cümleler var.
Gerçek aydın, ülkesinden ayrılmaz, korkmaz, çıkarcılarla mücadele eder..(sayfa 108)
Bu romanda eksiklik sayabileceğimiz konulardan biri, anti kapitalist bir “mavi yolculuk” anlayışına yer verilmemiş olmasıdır.
Sayfa 130’da bir kez “mavi yolculuk” deyimi geçmiştir ama gerçek kültürel anlamdaki bu akımın başlatıcıları Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğluları anmak yerinde olurdu, düşüncesindeyim.
Sayfa 134 ve 135’te yine önemli bir konu olarak din felsefesi anlayışı güzel cümlelerle açıklanmıştır.
Bölüm 4…Ve Kırılma
Semanur’un Semih’in evinde Ketrin’i görmesi ile başlayan derin kırgınlık ve yarattığı etkiler anlatılmıştır.
Bölüm 5 Karanlık…
Semih’in yazdığı son romanında kahramanların konuşma ve düşüncelerindeki din felsefesi savcılık soruşturmasına uğrar.
Sayfa 167’de Semanur hem çocukluktan gelen travmalarının hem de sonraki yaşantısındaki acı ve dramların etkisiyle bir tekne gezintisinde kendini denize atarak intihar eder.
Bölüm 6 …Ve Şafak
Semih cezaevinden tahliye olur, Ketrin ile birlikte İngiltere’ye kitap imzaya gitmek üzere Fethiye’den ayrılma hazırlığına girişirler.
Marina’ya gelirler. Ketrin’le birlikte yarınki yolculuk için el ele yürüyerek eve doğru ilerlerler.
Ve roman burada biter..
Bazı yeni kavramlar da var romanda, örneğin; Semanur Gazeteci Semih’e; “…demek ikimiz de duluz. Sen resmi, ben toplumsal dul,” dedi. (sayfa 90)
Sürükleyici kurgusu, güncel ve temel bazı sorunlara değinisi, sağlam karakterler ve kişiler arası çatışma ve bunların bireyleri geliştirmesiyle ilerleyen romanı için yazar Turhan Güç’ü kutlar yeni çalışmalarını ilgiyle bekleriz.