Tüm Öğretim Elemanları Derneği İstanbul şubesinden yapılan basın açıklamasında “Bizler Türk Milleti olarak tehdit ve şantajlara boyun eğmeyeceğiz. Misak-ı Milli sınırlarımıza, topraklarımızın her karesine , sularımızın her damlasına sahip çıkacağız.Suni su yolu olan ‘’ Kanal İstanbul’’u istemiyoruz, yapamayacaksınız.İstesenizde, istemesenizde EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.” ifadelerine yer verildi.
Açıklama şöyle:
“Çevre ve Sehircilik Bakanlığı tarafından Karadeniz ve Marmara Denizi arasında yapılacak olan ve ismini ‘’Kanal İstanbul’’ koydukları projenin ÇED raporu olumlu görüş ile 23 Aralık 2019 da askıya çıkarıldı. Bugüne kadar İstanbul halkı hiçbir bilimsel yanı olmayan rapor için demokratik haklarını kullanarak saatlerce kuyrukta bekleyip itiraz dilekçelerini verdiler ve vermeye devam ediyorlar.
Ak-partili Cumhurbaşkanı Karadenizi , Marmara Denizine bağlayan 33 km uzunlukta, 700 m genişlikte ve aslında hiç trafik problemi olmayan, geçişleri ücretsiz ve üstelik doğal olan bir su yoluna (İstanbul Boğazı) , hemen 25 km uzaklıkta , uzunluğu 45 km, eni ise çok daha dar 250 m olan tamamen suni, maliyetinin 75 milyar olacağı ifade edilen bir suyolu yapımını gündeme getirerek, ÇED raporuna itiraz kuyrukları da moralini bozmuş olacak ki ‘’ İsteseniz de, istemeseniz de yapılacak ‘’ dedi.
İtiraz dilekçelerine yansıyan İstanbul halkının ve Türk Milletinin geleceğidir. Topraklarının her karesi şehit kanlarıyla sulanmış Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığıdır. Bilimin yol göstericiliğinde neden hayır denildiğinin ifadeleri ve belgeleridir.
Şubemiz üyelerinden değerli bilim insanlarının kendi alanlarında yaptıkları itiraz gerekçelerini açıklamamızın hemen ekinde okuyabilirsiniz.
Bu itirazların egemenlik boyutu Boğazlarımızı güvence altına alan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş çimentosu olan Montrö Antlaşmasının tartışılmaya açılması gayretidir. Proje ekonomik, sosyo-kültürel, çevresel, biyolojik, demografik, deprem problemleri yanında özellikle ülkemizin içinde bulunduğu uluslararası güvenlik tehlikesi yaratarak, global istikrarı bozacak nitelik taşımaktadır.
Ancak Ak-Parti söylemlerinde açıkça rantın önemli olduğunu ve yıllar öncesinde suni su yolu çevresinin Katara pazarlandığını belirtmekte, yetmezmiş gibi birde tehdit etmektedir.
Bizler Türk Milleti olarak tehdit ve şantajlara boyun eğmeyeceğiz. Misak-ı Milli sınırlarımıza, topraklarımızın her karesine , sularımızın her damlasına sahip çıkacağız.
Suni su yolu olan ‘’ Kanal İstanbul’’u istemiyoruz, yapamayacaksınız.
İstesenizde, istemesenizde EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.
Saygılarımızla
Tüm Öğretim Elemanları Derneği İstanbul Şubesi
Kanal İstanbul’un deprem,uçkun ile yeraltısuyu etkisi ne olabilir?
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan,
Jeofizik Y. Mühendisi, İTÜ Maden Fakültesi Em. Öğr. Üyesi
TÜMÖD-İstanbul Üyesi
Deprem bakımından iki yönden incelenmesi gerekir;
A-Açılacak su yolu Kuzey Anadolu Kırığında bir depremi tetikler mi? Ona bir yük bindirir mi?
B-Kuzey Anadolu Kırığında olacak M7,5 büyüklüğünde bir deprem su yolunu etkiler mi?
C-Yeraltısuları Etkilenir mi?
A-Su Yolunun Depreme Etkisi;
1-İstanbul Su yolu; Marmara Denizi altından,Doğu-Batı doğrultulu uzanan Kuzey Anadolu Kırığı üzerinde değil, ona dikey Küçükçekmece gölünden Terkos’a doğru uzanan kara kesimi üzerindedir. Dolayısıyla ana depremi yaratacak kırıkla bir bağlantısı yoktur.
2-Kırıklar Üzerinde Deprem Yaratması. Küçükçekmece içinden geçen 3 tane ikincil kırıkta deprem yaratacak bir yük oluşturur mu? Oluşturmaz. Kaldı ki, yapılacak kazıyla 6 milyar tonluk kazıyla kaya kaldırılacak, bunun yerine su yoluyla 1,5 milyar tonluk su yolu ağırlığı konacağından, ek yük getirmez. Tam tersine 4 kat ağır yükü üzerinden kaldırır. Tam tersine olabilecek deprem çekincesini azaltır. Ayrıca, Küçükçekmece ile güneyinde beklenen en sığ depremin odak derinliği 5 bin metre ile 10 bin metre arasında değişir. Su yolunun derinliği 25 metre olacağından, ek yük bindirmeyeceği gibi, en az 1/200 ile 1/400 oranında yük azaltacaktır. Bu devede bir tüy bile değildir.
3-Beklenen Uçkunlar/Heyelanlar. Karadeniz’in Marmara’ya göre su yüksekliği 30 cm daha yüksektir. Dinyeper, Dinyester, Tuna, Kızılırmak, Sakarya suları ile beslenen, göreceli olarak tuzu az, ayrıca daha soğuk olan Karadeniz’in suları , Türk Boğazlarından yaklaşık 5 ile 10 km/saat hızla akmaktadır. Lodos estiği günlerde, Karadeniz yaklaşık 80 sm’e dek şişmektedir. O nedenle gemiler Karadeniz’e giderken sanki tırmanmaktadır. Karadeniz’e su getiren ırmakların beslenme çukurlarında, yağışın %10 azalması, iki deniz arasındaki yükseklik ayrılığını 25 santime kadar düşürebilir. İstanbul Boğaz’ından suyun Marmara’ya akış hızı, süremlere/mevsimlere, koşullara göre 4 ile 18,5 km/saat hızladır. Açılması düşünülen, İstanbul su yolundan geçecek su büyüklüğü 800 m3/sn’dir. Bu hız ile büyüklükte akışa geçecek bir su kütlesi, durgun, ayrıca yarı tuzlu, durgun bir su kulağı/lagün olan Küçükçekmece Gölünde, birdenbire bir devinim yaratacaktır.Küçükçekmece gölünün hem doğusundaki, Küçükçekmece Merkez, Kanarya, Cumhuriyet Mahallesi ile Menekşe kesiminde, ayrıca Batı kesimindeki Avcıların, Firüzköy ile İstanbul Üniversitesi ile Esenkent’in Turan kesimlerindeki yersel birimleri doğrudan etkileyecektir.Her iki yakada, Gürpınar birimi diye adlandırılan, yamaç duraysızlığı olan killi, kumlu gevşek, uçkun yapan topraklarla kaplıdır. Gürpınar birimi, oldukça kaygandır. Bir deprem anında ya da onu dengede tutan topuğunun aşınması durumunda %13’lük dönüşül kayma eşik değerini aşınca uçkun/heyelan oluşturmaktadır. Karadeniz’den, 4 ile 18,5 km/saat hızla Küçükçekmece’ye gelecek su, deniz kulağını dingin durumdan, etkin duruma dönüştüreceğinden, uçkun alanlarının topuklarını aşındırarak, uçkunların başta İstanbul Üniversitesi, Firüzköy ile Kanarya kesimlerine doğru ilerleyerek var olan yapılar için sakınca oluşturması şaşırtmasın.
4-Avcılar Depolama Limanını Etkiler mi?Avcıların hemen 5-10 km güneyinde yaklaşık 1000 metre derinlinde Çınarçık Çukuru yer almaktadır. Avcılar ile önündeki sığ deniz, Marmara uçkun alanının taç kesiminde yer almaktadır. Bilimsel olarak, taç kesimine yük bindirmek uçkunları tetikler. O nedenle bu kesime yapılacak dolgularla, taç alanına yapılacak ek yük, depremli ya da depremsiz durumda, Avcılar önünde deniz içi uçkunlarına neden olursa şaşırmam. Kaldı ki, 1999 depreminin Avcılar önündeki deniz içi uçurumundan yaklaşık 1 milyon tonluk bir kütleyi uçurması, bunun 1000 metrelik tabana düşmesiyle Avcılarda ikinci bir deprem etkisi yaratarak yıkımı arttırdığı unutulmaması gerekiyor.
5-Küçükçekmece Güneyinde Çatalağzı Oluşumu. Yaklaşık 10 km/saat hızıyla Karadeniz ile Küçükçekmece’den aşındırılarak, taşınacak topraklar, Küçükçekmece ağzında gittikçe genişleyen, ayrıca ağırlaşan bir çatalağzı/delta oluşturacaktır. Deniz içindeki, yamacı oluşturanduraysız Gürpınar birimi üzerine binecek bu ek yük, eninde sonunda bir deniz içi uçkununa neden olarak, kurgular için sakınca yaratabilecektir.
6-Küçükçekmece Deniz Kulağına Ne olur? İstanbul doğasının, İstanbul’a armağan ettiği iki deniz kulağı vardır. Bunlardan bir Büyükçekmece, ötekisi ise Küçükçekmece. Buraları, özellikle Arjantin’den her yıl gelerek, deniz kulağının dingin sularında yumurtlayıp çoğalan yılan balıklarının yuvasıdır. Yılan balıklarının akçal değerinin yanısıra, “depremi önceden sezen” balıklar olarak bilinirler. Küçükçekmece’ye Karadeniz sularının 800 m3/sn akmasıyla, deniz kulağı bir daha geri gelmemek üzere bozularak, deniz doğal yaşamının bozulmasına neden olacaktır.
B-Depremin Su Yoluna Etkisi Olur mu?
1-Kuzey Marmara’da, Kuzey Anadolu Kırığı üzerinde iki yerde deprem bekleniyor; biri Küçükçekmece’nin 10 ile 25 km açığında M6,4 ile M6,7, ötekisi ise Marmara Ereğilisi önünde M7,0 ile M7,2. İkisinden çıkacak toplam güre/enerji M7,3 olmasını beklemekteyim.
2-Böyle bir deprem çiftinin oluşma olasılığı %71’dir. Bu depremlerin etki alanları doğu batı yönünde 150 km, kuzey-güney yönünde 80’er km olacaktır. Dolayısıyla İstanbul Su Yolu’da öteki yapılar gibi sarsıntı etkisinde kalacaktır. Ne varki, mühendislik yapılarının deprem çekincesi, büyük bir duyarlıkla yapıldığından, yapım sırasında önlemler alınarak en az etkilenecek bir su yolunu oluşturmak bugünkü yöntemlerle güç olmayacağı kanısındayım.
C-Yeraltısuları Kirlenir mi?
1-Su yolunun 5,5 km’si Kırklareli Eosen kireçtaşları içinden geçecektir. Bu kaya birimden Trakya’da doğal uçun/gaz ile petrol sağılır. İstanbul’da ise yeraltısuyu çıkarılır. Kireçtaşları erime boşluklu, kırıklı, çatlaklı, gözenekli, ötesi içinde mağaralar bulunduran bir yapıdadır. O nedenle, Karadeniz dibinden süpürülerek gelecek kirli çamurların su yolu boyunca yeraltı sularını kirletmemesi beklenemez. Kaldı ki, İstanbul, İkitelli OSB’nin kirli sularını yüzeyden taşıyan Ayamama deresinin, İkitelli, Güneşli, Sefaköy, Yenibosna, Bakırköy dolayında yeraltı sularını kirlettiği göz ardı edilmemelidir.
2-İstanbul su yoluyla birlikte; yeraltı sularını besleyen 23 milyon m2lik orman alanı ile 135 milyon m2liktarım alanı, 2 milyar dolar çıkış değeri olan İstanbul suyunun %10’unu sağlayan Sazlıdere Büveti/barajı ortadan kalkacaktır. İstanbul su yolu açılırsa, Terkos gölü ile yeraltı suları hemtuzlanacak, hem de kirlenecektir. Sazlıdere büveti ile Terkos su biriktirme gölü ortadan kalkacağı için, Sazlıdere – Terkos birleşiminin İstanbul’un 1/3’lük kesimine, yaklaşık 5 milyon kişiye, sağladığı su kesilecektir. Bundan daha önemli bir sakınca olamaz.
Yalnızca uzmanlık konularımı kapsayan yukarıdaki açıklamalarımın yanısıra öteki nedenlerde ortaya konulursa, İstanbul Suyolu tam bir kıyım, İstanbul ile Türkiye çıkarlarını yok edici, suç niteliğinde bir eylemdir.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Prof.Dr.Melih BAŞ
TÜMÖD-İstanbul Üyesi
Öncelikle belirtelim ki, ÇED Yönetmeliği değişe değişe artık gerçek bir Çevresel Etki Değerlendirme için elverişsizleş(tiril)miştir. Kısaca söylersek muafiyetler arttırılmış, kapsam ve süreç açısından esnekleştirmelerle yönetmelik deyim yerindeyse sündürülmüştür. O yüzden bu raporlar da artık anlam geometrisini yitirmiştir.
Raporda görül(e)meyen amaçlar
Kanal İstanbul esasen süregelen inşaata dayalı sermaye birikim modelinin devamı bağlamında bir projedir. Bu irrasyonel proje düşüncesinin kapitalist rasyonel ana kaynağı da Dünya Bankası’nın kapitalizmin krizden kurtuluşu için önerdiği mega projeler reçetesidir.
AKP’nin İstanbul’u merkezden yönetme erk ve arzusuna yarayacak bu proje yeni çıkarılan Akıllı Kentler Stratejisi ve Eylem Planı ışığındaki uygulamalarla birleşince, hele bir de üstüne ABD’nin Karadeniz’i NATO gölü yapma amacına hizmet edecek biçimde Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni yararsız ve geçersiz kılma eklenince iş iyice gaflet ve delalet olmaktadır.
Ekonomik boyut
Kanal İstanbul’un gelir kalemlerinin ilk sırasında “kanal kullanım, kiralama gelirleri” değil de “gayrimenkul gelirleri”nin yer alması yukarıda vurguladığımız rant amacı somutlaştırıyor. Medyada gayrimenkul ve TC vatandaşlığı pazarlanmaktadır.
Hesaplamalarda kimi eksiklikler ve sanılgılar (sanmak+yanılgı) olduğu kanısındayız. Örnekleyelim:
Döviz kurundaki dalgalanmalar projenin tahmini bedeli olan 75 milyar TL.yi yukarı çekebilecektir.
Bu projenin fon kaynağının ne olacağı da ayrı bir soru(n)! Tasarruf mu? Olmayan vergi gelirleri artışı mı? Merkez Bankası’ndan aktarılan 79 milyar TL. kaynağa karşın 11 ayda 100 milyar TL. açık veren millî bütçeden mi? Yoksa 2020’de ödenecek 130 milyar TL. faizin, bankalarda kurtarılmayı bekleyen batıkların üstüne tuz biber ekecek kamu dış borçlanması mı? Geri ödenmesi bu kadar (25 yılı aşkın) uzun vadeli ve de çevre açısından bu denli eleştirilen projeye kredi verecek finans kurumları da bulunamayacaktır.
ÇED çalışmalarının tarihsel olarak kökeninde fayda maliyet analizi ve çevre muhasebesi yatmaktadır.
Raporda hesaba katıldığını göremediğimiz çevresel ve sosyal maliyetler vardır. Birkaç örnekle yetinelim. Yokolacak tarımsal üretim alanlarının alternatif maliyetleri, Karadeniz’in tuzlu suyu ile Akdeniz’in tatlı suyunun karışımı nedeniyle Karadeniz’de düşecek olan su ürünleri veriminin alternatif maliyetleri, deprem ya da deniz kazaları risklerinin olası maliyetleri, kanalın yapımı sonrası alınacak insan göçünün ekonomik ve sosyal maliyetleri, DSİ’nin (ilk) raporunda belirtilen su kayıplarının maliyetleri vd. bir çok husus!
Enerji naklinde boru hatlarının daha çok öne çıktığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle olsa gerek, petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tankerlerinin boğaz trafiğinde son yıllarda ciddi bir düşüş mevcuttur. Zaten tanker geçişinde hacimsel olarak Süveyş Kanalı, Bab’ülMendeb, Hürmüz, Malakka gibi boğazlardan sonra geliyor bizim boğaz. Bu yüzden gemi trafiğinin yoğunluğu, kaza riskleri vb. gerekçeler Kanal İstanbul’un yapılması için hiç ikna edici değildir.
40 yıl önceki Independenta tankeri yangınından söz edilmesi ve tesadüfen(!) 27.12.2019’da bir yük gemisi Aşiyan fenerinde karaya oturunca “Kanal İstanbul bunun için yapılıyor” denilmesi de ciddi bir hükümet tavrı olamaz.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Türkçesi İstanbul Kanalı olan garabet proje Kanal İstanbul’a niçin karşıyım?
Prof.Dr.Zerrin BAYRAKDAR
TÜMÖD-İstanbul Üyesi
Kanal İstanbul olarak adlandırılan bu proje İstanbul, Trakya, Marmara ve Karadeniz için coğrafi, ekolojik, ekonomik, sosyolojik, kentsel, kültürel yani yaşamsal bir yıkım projesidir. Bu proje ihanetin ötesinde bir cinayet projesidir. Bu gün için hazırlanmış ve halkın görüşüne açılmış nihai ÇED raporunda yazılan ancak akla ve bilime güvenen hiç kimsenin kabul edemiyeceği hususlar içinde benim özellikle altını çizeceğim hususlar şunlardır;
1-İstanbul susuzluğa mahkum olacaktır. İstanbul bu Kanal nedeni ile var olan su kaynaklarını kaybedecektir. İSKİ ve DSİ raporları bunu anlatmaktadır. İstanbul’un günlük içme su ihtiyacının %20 sinden fazlasını sağlayan iki barajdan Sazlıdere Barajı Kanal içinde kalarak devredn çıkacak, Terkos gölü ise zamanla tuzlanarak içme suyu vasfını kaybedecektir. Kanal çevresini zemini olan kireçtaşı geçirgenliği dolayısıyla açılacak Kanal’la tüm yeraltı suları tuzlanacaktır. DSİ raporunda ÇED raporunda yapıldığı söylenen sondaj sonuçlarının gerçekle ilgisi olmadığını belirttiği için Raporu ÇED’e yer almamıştır.
2-İstanbul’un Trakya yakası bu Kanal’la üzerinde en az sekiz milyon kişinin yaşayacağı bir adaya dönüşecek, iklim krizinin büyük bir sorun olduğu dünyada coğrafyanın değişimi iklim krizini tetikleyecektir. Diğer yandan depremde bu 8 milyon kişinin can güvenliği yok demektir. Ben şahsen neye hizmet edeceği belirsiz olan bu Kanal’la yaşadığım coğrafyanın ve topografyanın bozulmasına şiddetle karşıyım.
3-Bu Kanal’ın yapılması ile İstanbul’un yirmiüç milyon metrekare orman alanı, yüzotuzaltı milyon metrekare tarım alanı sonsuza kadar yok olacaktır. Böylece şehrin yaşam destek sistemi yok edilecektir. Bu bölge tabiatta bilinen en değerli kuş göç yoludur. Bu kentin balığından kuşuna sahip çıkmadan hayatta kalamayız.
4-Kimi çevrelerde yetmişbeş milyar TL, kimi çevrelerde yüzyirmi milyar TL. olarak ifade edilen Kanal’ınyapılması ile, İstanbul için en büyük yaşam tehlikesi olan deprem yatırımları yapılamaz hale gelecektir. Ülke için hiçbir getirisi olmadığına inandığım bu Kanal için harcanacak paranın ülkenin çok ivedi sorunlarını çözümünde harcanması aklın yoludur.
5-Kanaldan çıkacak en az ikimilyar metreküp hafriyatın taşınması en az beş yıl İstanbul için gerçek bir kabus olacaktır.”