Tüketen bir toplumda tüketici durumunda isek, bu toplum “Tüketicidir.” Üretici toplumdan tüketici topluma geçiş günümüzde zorunlu hâle gelmiştir. Toplum, elemanlarını tüketici rolüyle biçimlendirmektedir.
Toplumlar; üretici ve tüketici diye ayrılsa da roller tamamen farklı değildir. Çünkü tüketimi yapan yine de üretime muhtaçtır. O hâlde iki toplum arasında eski ve yeni konusu yapılamaz. Ancak öncelikleri arasında açıkça fark göze çarpar.
Bu tür farklar kültürel değişimde de belirlidir. Tüketici olmak, sosyal yapıdaki değişikliğin seviyesi ileri derecede demektir.
Tüketim konusu, kişilerde alışkanlık hâlini alınca, alışkanlıklar da yenileriyle değiştirilme alışkanlığına dönmek isteyecektir. Böylelikle ihtiyaçlar bitmeyecek ve arzular doyurulmayacaktır. İstekler doyurulmayınca, yenisine sahip olma alışkanlığı üstün gelecek ve tüketim hanesine yazılacaktır. Bir sonrakini alma alışkanlığı, hırsı doğarken, tazelenmiş de olacaktır. Tazelenme isteğinin anında olması beklenecektir. Böylece elde edilen istekler kullanılıp eskimelidir. İşte bu istekler tüketim toplumlarında her zaman zinde tutulmaya çalışılır.
Böylece tüketim kültürü, yeni bilgiler elde etme yerine, unutma ve yerini tüketerek doldurma işlevini gerçekleştirirken, tüketim çılgınlığını tetiklemektedir.
Tüketim toplumunda, kişi tükettikçe, kendini iyi hissedecektir. Hissetme olayında, değişim ve hareketlilik de gözlenecektir. Tüketmek isteyip de bulamazlarsa, bir tür zevk alacaklar. Arama istek ve arzuları daha çok hız kazanacaktır.
Tüketim toplumunda tüketici olmak, üretimin yapılmadığı manasına gelmez. Yalnız böyle bir toplumda üretim esas olarak ele alınmaz.