DOST…
Özellikle şu son günlerde özlemini çektiğimiz dost, dostluklar, dostlar nerede kaldılar? Eskiler bile adeta bugünleri görürcesine ‘’UNUTULMUŞ BİRER BİRER, ESKİ DOSTLAR ESKİ DOSTLAR’’ şarkısını yazıp söylemişler mi? Eski dostluklar adına o kadar söylenecek söz var ki; neresinden başlasam(k) bilemedim. Bazen yazıya dökmekte de kifayetsiz kalır sözcükler… Daha anlamlı daha yürekten olduğu için şiirlere sığdırmaya çalışırız. Şiirle sesleniriz, şiirle dindirmeye çalışırız yürek yangınlarımızı… Özellikle yolunu, izini kaybettiğimiz bir dostumuz, sırdaşımız varsa… İzini kaybettiğim ama bir gün rastlarım ümidini hiç yitirmediğim kadim dostum Trabzonlu Adem, hisset sensiz eksik yanımı, duy beni, gör beni, bul beni… Yıllar eskise de dostluğun yüreğimde hep taze bir bahar çiçeği…
Yılların dostluğumuzu eskitemediği en hakikatli dostlarımdan Trabzonlu Adem’e İthafen…
Trabzonlu Âdem
a-
Yıllar bin dokuz yüz seksenli
Beşikdağı sırtlarında maviden,
Hâkiden / hercai yeşilden
Kurduğumuz düşler uzanırdı
Türküler yaktığımız Karadeniz üstüne
Islanırdı martıların kanatlarında
Vefâya, sevdaya, aşka dâir
En kadim dostluklarımız
Ne bir kaygı taşırdık, ne bir tasa
Ufkumuza sığan düşlerden yana
Ekmek gibi paylaştığımız acıyı
Ve sevinci ve kaderi ve sevdayı
Yüreklerimize eylerdik âsa
Beraberce düş kurduğumuz
Kadim dostun Âdem’di adı
Soyu asildi tanıdığımca
Ufak tefekti boyu
Dağ yumrusunca sertti
Zâlime, zulmete, haine
Ama nerde bir güzellik görse
Kadife yumuşaklığındaydı huyu
b-
Trabzon’da Maraş Caddesi
Kaldırımları pileki taşlardan
Maraş’ta da / ince uzun /
Yolları som asvalttan
Bir Trabzon Caddesi
Kardeşane şehirlerdik /
Nasıl kardeş ise şehirler
Bizde kadim kardeştik
Hatta kardeşten de öteydik
Trabzonlu Âdemle
Uzun sokak edebinde kıvrılır
Yol alırdı “Uzun Sokak” dergisi
Can bulurdu şiirlerimizde kalem
Ve gül üstüne eylerken kelâm
Olurduk şiirlerin halkasında cem
Birde ‘İbrahim Hakkı’ vardı
Derken “Ha uşağım / Ha uşağım”
Horona tutulurdu zipkasıyla
Kıvrak adımlarla Âdem
O Trabzon /
Ben Maraş türküsü söylerdim
O’nun kıpır kıpırdı kanı
“Leyli Çoban” türküsü dilimdeyken
Titrerdi yüreği / olurdu çalkanı çalkanı
Adam gibi adamdı Trabzonlu Âdem
Dağlarca yürekliydi, yol taşırdı ötelere
Yol / yordam bilirdi her dem
İçtiği demli çaydı şekersiz
Gül sofrasıydı muhabbet çağı
Ne demeli / kısa sözün encâmı
Adam gibi adamdı Trabzonlu Âdem
Dilinden düşürmezdi anonim
“Telgrafın tellerini arşınlamalı
Yâr üstüne yâr seveni kurşunlamalı”
Yıllar oldu görmeyeli /
Hâlâ o türküyü söyler mi bilmem
Bense çoktan unuttum o türküyü
Al martini çık karşıma be Âdem
Getir kurşunlara / İstersen
Dokuz yerden vur beni
c-
Şimdi hasretteyim /
Dost elinden uzaktayım şimdi
Vira / vira Bismillahlı türküler
Horonlar, horolar, kol bastılar
Üç telli kemençeler gürgen
Maviler özgür / hercai yeşiller
Tütüyor gözlerimde şimdi
Şimdi hasretteyim /
Hasretteyim şimdi…
Celalettin Kurt