Bir dini bayram daha geçti. Ama nasıl geçti. Bir biz biliriz, bir biz. Yaktı yıktı geçti. Şehit haberleri Aydın’a Bingöl’e ve diğer illerimize düştü. Tüm illerin adları sayılıyor. Şehitlerin adları sayılıyor. Silah, saldırgan, çocuk, ölüm, nöbet, bomba sözcükleri haberlerde en çok
duyduğumuz kavramlar. Çocuk yaştakiler sokaklarda.
Kobani ateşi her yeri sardı.
Ağır günler yaşıyoruz. Soğuk bir ay, karanlık bir zaman. İnsanların hafızalarından nasıl silinecek, bu görüntüler. Çözüm süreci değil, kördüğüm süreci.
Masum insanlar var mı, yoksa hiç birimiz masum değil miyiz?
Aydınlık ülkem nerede?
Acı, gözyaşı, ateş…
Hep bir ağızdan barış türküsü söylenemeyecek mi?
Antep’im, Maraş’ım… Gaziantep’ten ve diğer illerden gelen haberler hepimizi üzüyor.
Kendi işini kendi yapan, elinde sopalı vatandaşlarımızı görüyoruz. Akıl tutulması yaşıyoruz. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi, birçok ilde. Üniversitelerde yapılan saldırılar, yurttaşlar hedefte.
Sesler titrek, gözlerde ürkek bekleyiş…
Atatürk’ün 20 Ekim 1927 tarihinde yazdığı “Gençliğe Hitabesi”
Atatürk öyle ileri görüşlüymüş ki yaklaşık 90 yıl önce net bir şekilde görmüş ve uyarmış. Defalarca okunması gerekir. Gençliği, diğer yaş gruplarından ayırmış. “ Gençliğe Hitabe” , Atatürk’ün gençliğe vasiyetidir. Can alıcı noktaları var.
“Ey Türk Gençliği!
………………
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Bunu okuyup algılamamak elde değil.
***
1920 Türkiye’sinin ruhunu yansıtan İstiklal marşımız “korkma “ diye başlar… Sözleri iyice düşünüldüğünde son derece etkileyici. İlk ve son milli marşımız olması dileğimle.
“ Bağımsızlık benim karakterimdir. “ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyorum.
29 Ekim günü, bu topraklarda kutlanan en büyük bayramımız, Cumhuriyet Bayramı kutlanacak. Yer gök kırmızı beyaz. Acının, mutluluğun, özgürlüğün kırmızısı. Bir imparatorluğun külleri üzerine kurulan cumhuriyet Türkiye’sinde coşkuyla kutlanan bayram.
Polisin ve askerin uzaktan izlediği, cumhuriyet değerlerine bağlı herkesin bayramı kutlu ve daim olsun. Millet bilincini özümseyebileceğimiz nice bayramlara… Her zaman söylediğimiz gibi, Atatürk’ü anlamak çok önemli, özellikle bu günlerde.
İnsanlık bilimle uğraşırken, ilkokullarda türban yasası çıktı. Millet bununla ilgili haberleri dinlerken ateş sardı her yeri. Ülkemin içinde bulunduğu durum bir an önce aydınlığa kavuşur umarım.
****
Resmen kaldırılan “Ne mutlu Türküm diyene” dediğimiz andımız kulaklarımda çınlıyor. Yıllarca andımızı okuyarak büyüdük. Hepimiz andımızın çocuğuyuz.
Türk çocukları elbette yurdunu milletini, özünden çok sevecek.
“Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.” derken…
Atatürk’ün açtığı yol, bağımsızlık yoludur, insanlık yoludur, bilim yoludur, medeniyet yoludur, barış yoludur, Biz yine söyleyelim andımızı yüksek sesle.
Annem, çok üzgün olduğu zamanlarda, yediği yemeğin tadını alamadığını şu sözlerle anlatırdı. ” Ne yedim? Nasıl yedim? Nereye gitti? bilmiyorum.” derdi. Bu bayram da böyle geçti.
Söyleyecek çok söz var.
Keşke toprak yaratılmasaydı. Sınırlar olmasaydı. Derin sularda akıp gitseydik hayatla birlikte… Gökkuşağı altında ”Barış Ülkesi” olsaydık. Ya da Barış Gezegeni… Tüm yaşanan olumsuz gelişmelere karşın umutlarımız sönmesin.
Çocuklar ağlamasın. Vicdanlarla birlikte insanlık, güzelliklere uyansın…
Yazara ait yazı Önce Vatan gazetesinden alınmıştır.