Bir insanın toplum içindeki davranış şekli, bilgisi ve karakteri doğrultusunda olacaktır. O hâlde kişinin kazandığı bilgiler şahsiyetini belirleyeceği için önemlidir.
Toplumdan yansıyan bilgiler arasında; paran varsa insansın, yıllardır çalışıyorsun neyin var. Para insana güven verir. Neyle geldin, uçak rahat mıydı? Yazlığın nerede gibi kişisel bilgileri sormakla, toplumsal baskı altında kaldığını hissediyorsun.
Kibir içgüdüsünün, yaşam tarzı hâline gelmesi düşüncesi materyalist felsefedir. Materyalizmi benimseyenler, manevi kavramların arkasına sinmişlerdir. Manevi kavramları ele geçirenler de ele geçirmişlikle kalmamış, onları iyi niyet görünümünde onura, refaha ve bilime karşı kullanmışlardır.
Özde materyalimi benimseyen fakat toplum içerisinde ağzına almayan, belki de farkında olmayan insanların sayısı maalesef çok fazladır. Bu tipler türemedi, toplumu virüs gibi sardı. Ne kadar maskeli de olsak işe yaramadı. İnsan yaşantısındaki gerçekleri tersine çevirdiler. Bireysel ve toplumsal olarak, belirli odaklar vasıtasıyla maddeyi kabul ettirip uygulamaya geçtiler.
Maddi olarak zenginsen, insansın. Ne kadar lüks yaşıyorsan değerin o derece artıyor. Araban marka ise aranmıyorsun. Böylece madde insanlara kabul ettirildi. Şimdi de insanlara parayı gösterip peşine sürüklüyorlar.
Adamlar vatan haini, meclisi bombaladı, önlerine çıkanları jetlerle, helikopterlerle öldürdü. Hâlâ ABD, parası için teröristlerini besliyor. Ülkemizde durum daha iyi değil ama konumuz dışı. Yani parayı veren düdüğü çalıyor.
Değişik kültürlerle yoğrulduk. Kültürel farklılıklardan doğan bilgileri çiğnemeden yuttuk. Sonuçta hazımsızlık yaptı ama olayın nerden kaynaklandığını bilemedik. Çünkü farklı kültüre ait olan yörelere geldik ve at koşturduk. At sırtından inmedik. Bizler at sırtında iken, batı yeniliğin, Rönesans felsefesini top yekûn anlamaya çalıştı. Problemlerin çözümünü gerçekleştirdi.
Rönesans ile ilgili çalışmaları bırakmadılar. Her türlü zorluğa rağmen başarı için düşüncelerini yazılı hâle getirip uyguladılar.
Osmanlıya matbaa gelmemişken, Batı nerede ise günde bir kitap basıyordu. Biz ise at sırtında kitap yazıyorduk. Yazma eserler ise ne yazdığın belli değil. Masumca söylenen yalanlardı. Bugün ki içinden çıkılmaz hâle sokulduk. Çünkü doğru ve yanlışları, ters uygular olduk. Halkın düşüncesini düzenleme yerine “Dur” demeye çalıştık.
Toplumsal değerlerin ne kadar sarsıldığını açıkça görüyoruz.