Uyuşturucu, alkol ve kumarın oluşturduğu çöküntünün üzerine bir de açık saçık videolar ve fuhşa davetiye çıkaran kanallar çoğalmaya başladı. Uyuşturucu ve fuhuş sektörü her türlü rezaleti normalmiş gibi sunmaya başladı. Bir sosyal medya hastalığı türedi. Bizden olmayan bu rezil yayın organları Türk gençlerinin ahlakını Çökertme i’yi hedefliyor. Şimdilerde fuhşa davetiye çıkaran bu tür görüntüler ve videolarla aile düzenimiz bozuldu . Manevi bir çöküntüye neden olan bu tür ahlaksızlıklar ahlaki değer taşıyan insanları huzursuz etmeye başladı.
Kimileri rakamları görünce hemen “çağdaşlık” martavalı okuyorlar.
Moda ve çağdaşlık rezaletini ahlaksızlık olarak görmek istemiyorlar. Burada sorgulanması gereken Avrupa’nın “ahlak”sızlığıdır elbette… Evet, Avrupa ahlaksız olmanın bedelini kendi neslini yok ederek ödüyor. Ahlaksızlık sadece Avrupa’yı değil, geçmiş çağlarda yaşayan kavimler de cezalandırmış; bu cezayı önce kendi nesilleri ödemiş , daha sonra da toplum olarak helak olmuşlardır. Tarih ahlaksız toplumların çöplüğü ile doludur!
Ne yazık ki; günümüzde de namus, şeref, haysiyet gibi insani kavramlar yok olmaya yüz tutmuştur… Dini yaşamdan uzak bir yaşantının sonucunda vicdanlar kör olmuş, adalet, merhamet, sadakat ve vefa gibi ahlaki özellilere rastlanılmaz hale gelmiştir. Kuşkusuz bu durum, toplumların din ahlakından uzaklaşmalarının sonuçlarından yalnızca birisidir.
Ahlaksızlığın bir göstergesi de sapkın yaşam; Eşcinselliğin yaygınlaşarak toplum katmanlarına nüfuz etmesidir. Yani eşcinsel sapkınlık artık sıradanlaştır. Dün tepki gören, alay edilen ve hatta taşlanan sapık ilişkiler bugün çok normal karşılanıyor. Malumunuz evlilikle sonuçlanıyor. Bu ne sapık bir çelişkidir… Bir yandan evlilik değerlerine karşı çıkılıyor, bir yandan da eşcinsel ilişkiyi meşru göstermek için evlilikler gerçekleştiriyorlar. Bunun adı da medeniyet oluyor.
İslam ahlakına dayanan bir toplum olmaktan uzaklaşıyoruz. Ahlak dini bir kavram olmakla birlikte; hayvani hayattan insani hayata yükselişin adıdır. Aynı zamanda Ahlak manevi yücelişin bir göstergesidir. Ahlaksız toplumlar bencilleşmeye, kavgaya, düşmanlığa ve hayvani hislerini dışa yansıtmaya başlarlar.
Din ile ahlakı birbirinden ayrı düşünmek cehalettir…Dini ahlaktan veya ahlakı dinden ayırmak ve ayrı görmek ahlaksızlığın başlangıcıdır. Müslüman olmak, daha doğrusu mü’min olmak aynı zamanda İslam ahlakına sahip olmaktır, onu kendi hayatımızda yaşamak ve yaşatmaktır. İslam: “ahlaki güzellik” dini olup insanın manevi yücelişini sağlar ve kişiyi meleklerin üstünde bir varlığa ulaştırır.
Peygamber Efendimizin “huy güzelliği” diye tarif ettiği Müslümanlık, bu durumu apaçık bir şekilde ortaya koyar. İslam ahlakının sabır, şükür, af, adalet ve eşitlik gibi birçok prensibi olduğunu biliyorsunuz. Bunlar üç temel ilkeye ayrılır: hürmet, merhamet ve hizmet.
Bizi ancak ebediyetin mutlu yolcusu yapacak İslam ahlakının esasını ararsak onu mutlak varlığa aşk ile yönelişte buluruz. Ahlak insanı yaratanı ile buluşturduğu için manevi bir yüceliğe ulaştırmış olur.
Yüce Yaratan’ dan bütün eşyaya ve kainata sıçrayan aşkımız, her sahada sevgi oluyor. İşte bu sevgi dünyayı cennet kılmaya ve hayatı değerli hale getirmeye kafidir. Her varlığa çevrilen sevginin bizi bize ulaştırdığı hal, hürmet durumudur. Ahlak yapımızın ilk ve temel mayası hürmettir” der. Nurettin Topçu.
Dinin esası ve ahlakın temel duygusu sayılan hürmet duygumuz azaldı mı acaba? Toplumu çepeçevre saran bu ahlaki çöküntü, hiçbir ahlaki değeri olmayan, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi umursamayan, sadece kendini düşünen bir toplumsal yapı oluşmasına neden oluyor. Bu da bir tür toplumdan kopuş ve yozlaşmadık.
Dürüstlük, saygı, sevgi, dostluk, yardımseverlik, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlar anlamını ve önemini yitirmeye başlamışsa dinden uzaklaşmışız hayvani değerlere yaklaşmışız demektir. Bu da insanlığın tükenişidir.
Ahlaki çöküntüsün temelinde yatan neden, insanların manevi değerlerini kaybetmeleridir. Manevi değerlerini kaybeden insanlar da dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görürler ve dünyada kendileri için çıkar sağlamaya, kendi arzu ve isteklerini tatmin etmeye, mümkün olduğunca mala ve statüye sahip olmaya çalışırlar.
Manevi çöküntü içerisindeki ahlaki değerlerin yitirildiği bir toplumda sapkın cinsel ilişkilerin ve fuhuşun kısacası her türlü ahlaksızlığın yaygınlaşması ise çok normaldir. Hızla yaygınlaşan ahlaksızlıkla mücadele etmek ve ahlakı topluma hâkim kılmak dini, insani ve vicdani bir sorumluluk gerektirir.
Bu hepimiz için bir insani- milli ve İslami görevdir. Toplum yozlaşıyor, toplum yalnızlaşıyor ve toplum İslam’dan uzaklaşıyor bunun bedeni ağır öder haberiniz olsun! İslama, ahlaka ve insanlığa sahip çıkın!…