Taksim’de trafik yeraltına alınacakmış.
Madem bu kentsel dönüşüm projesine başlamışken bir de Taksim’e Topçu Kışlası yapalım demişler.
Öyle ya, bundan daha iyi bir fırsat olmaz!
Büyükşehir Belediyesi, bırakın kolları, paçaları çoktan sıvamış durumda.
Dereyi geçmenin araç gereçleri çoktan hazırlanmaya başlanmış bile.
İstanbul Taksim’de bir topçu kışlası varmış.
Varmış diyorum çünkü 1939 yılında o günkü hükümet ve belediye elele, kışlayı yıkmışlar.
Taksim’de Gezi Parkı denilen alanın yerinde bu kışla varmış.
Oralarda daha neler neler varmış!
Örneğin büyük mü büyük bir Ermeni Mezarlığı varmış.
Onların yerine neler neler yapılmış.
Divana kurulmuş bir paşa gibi, paşa paşa Divan Oteli yapılmış falan.
Neyse, biz gezi parkındaki geziye dönelim.
İşte bu Gezi Parkının olduğu yere, yıkılmış topçu kışlasını yeniden yapmak istiyorlar.
Başbakan Erdoğan da böyle buyurdu!
Böyle buyurdu derken, zinhar aklıma “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabı gelmedi!
Başbakanımız Zerdüşt’e çok kızgın.
Belediye, ilgili kurumlar ve ilgili işadamlarıyla bu iş adamlarının ilgili mimarları hep birlikte bize nur topu gibi bir topçu kışlasını namlusuyla birlikte sunacaklar.
Bu fedakârlığın başlaması için İstanbul 2 Numaralı Koruma Kurulu, canını dişine takmış çalışıyor.
Şu fedakârlığa bir bakın: Taksim Topçu Kışlası 1939 yılında yıkılmış. Ortada yok. Ancak 2 Numaralı Koruma bu olmayan yapıyı, “korunması gereken kültür varlığı” olarak tescil ediyor!
Komedi gibi değil mi?
Önce yapı tescil edilecek, sonra korumak için o yapı aslına uygun olarak inşa edilecek.
Örülecek çorabın, pardon kumaşın ilmeği böylece atılmış oluyor.
Olmayan bir yapının korunması gereken bir kültür varlığı olarak tescil edilmesinin olamayacağını mı söylüyorsunuz?
Adam, fıkrayı anlatmış, dinleyenler de ‘uymadı ki’ demişler. Adam da, uysa da, uymasa da … demiş.
Koskoca Koruma Kurulu bu, sakın uymadı demeyin.
Büyükşehir Belediyesi, Koruma Kurulunun bu engin ve de değerli tesciline binaen yıkılan kışlanın benzerini inşa etmek için ihale açıyor.
Ne Taksim’i yayalaştırma projesi, ne Gezi Parkına Topçu Kışlası inşası projesi müzakereye açılmıyor. Şehircilik ve mimari açıdan hiçbir tartışmasının, incelemesinin yapılmadığı bu projelerin amacı ne olabilir?
Niye yıkılan Topçu Kışlasının benzeri yapılıyor?
İstanbul’un göbeğinde bir avuç yeşil alan olarak kalmış Gezi Parkının üzerine hacmi büyük bir yapıya neden ihtiyaç duyulur?
Bu park, park özelliğine halel getirmeyecek bir şekilde yeniden düzenlenemez mi?
Topçu Kışlası’nın yıkılması ne kadar yanlışsa, şimdi yapılması da o kadar yanlıştır!
Tutturdular illa da Topçu Kışlası’nı yapacağız diye!
Sanmayın ki bu ısrarın altında tarihi eserlere karşı bir duyarlılık ve saygı var.
Sanmayın ki, bir estetik ve mimari kaygı var.
Bütün dert şu: Taksim’i Yayalaştırma projesi bahanesiyle ve fırsatıyla, Gezi Parkı üzerine Topçu Kışlası görünümünde bir AVM yapmak!
Öyle ya;
AVM’lerin mimari güzellikleriyle donatılan diğer bölgelerden Taksim’in ne eksiği var?
AVM’lerin sunduğu alışveriş zevki ve mutluluğundan Taksimlileri mahrum etmeye kimin hakkı var?
Onlar da vatandaş değil mi?
Hükümet, belediye, işadamları ve ilgili kurumlar, halkı memnun ve mutlu etmenin yollarını aramaktan helak oluyorlar!
Şimdi de Taksim’i düzeltecekler!
Mimarlığı, estetiği, şehirciliği, sanatı, kültürü rantiyeciliğin arkasına takanlara da yakışır doğrusu!
Projeyi Mimarlar Odasından, Şehir Plancıları Odasından, ilgili STK’lardan kaçırmalarının ve kamuoyunda tartışma platformu yaratmadan bir emrivakiyle icra etme çabalarının arka planında işte bu zihniyet yatmaktadır.
NOT: Bu yazı, Taksim’i Yayalaştırma projesinin maketinin basında yayınlanmasından önce yazıldı. O plana baktığımızda Taksim’in yayalaştığını değil, otoban görünümlü yolların yeraltı girişlerinin yayalara hiç yer bırakmadığını görüyoruz. Ancak metrodan çıkanlar ile İstiklal Caddesinden gelenler Taksim Meydanına girebilirlermiş! Bir meydan düşünün ki, (metrodan meydana çıkışı saymazsak) bir tek girişi çıkışı var. Böyle yere de meydan değil de, iki kapılı stadyum denilebilir!