Bu yazı ben ölünce çok kıymetli olacak…
Bugün pesimist günümdeyim. Bu zamana kadar hep iyimser yazılar yazdım. Ancak baktım ki herkes bize gideceği yere kadar eşlik ediyor. Yükselmek için dalımıza basanlar dalımızı kırıyor. Menfaat olmadan kimse, hatır sormak için bile selam vermiyor. İşi düşmeden arayan adamlar sanırım artık müzelerde yerini aldı. Bir Tokatlı sivil toplum Kurumu’nun başkanlığını yapıyorum. Dernekleri, vakıfları, STK’ ları, federasyon ve konfederasyonları görünce; biz amip değiliz ki bölünerek çoğalalım sözümün ne yazık ki akamete uğradığını görüyorum. Bölünmeye doyamıyoruz. Yunus Emre’nin; ‘Bölüşürsek tok oluruz bölünürsek yok oluruz.’ veciz sözünü unutmuşa benziyoruz… Hemşehri hemşehriyi gurbette kazıklıyor… Biz buna TOPRAK KAYMASI diyoruz… Herkes alırken kiberal verirken muhafazakar! Derneklerimiz belli siyasi partilerin arka bahçesi olmuş, üretmiyor, değerlerine sahip çıkan değil diğerlerini takip eden sürü dernekçiliği yapıyor. Nitelik asla önemli değil… Nicelik olsun yeter… Ortalık başkandan geçilmiyor.. Tokat’ın binlerce minik derneği var…Etki gücü olmayan yetkiyi alamayan yüzlerce dernek… Diğer illerde de öyle midir bilmiyorum ancak Tokatlı Tokatlı’ya sahip çıkmıyor. Uzayan dal bizden olsun demiyor. Ne yazık ki Tokatlı’ ya en büyük zararı yine Tokatlı veriyor. Yapma hemşehrim yapma!!! Sonumuz 15- 20 üyeli dernekçilik oynayanlar havuzunda boğulmak olacak… Erbaa, Zile, Reşadiye, Turhal, Niksar, Almus değil Tokat’tan bahsediyorum… TOKAT…!!! Alevi, Sünni değil TOKATLI’ dan bahsediyorum. TOKATLI! Did you mean Tokatlı? Bırakalım artık birbirimize çelme atmayalım. Siz “YENGEÇ SEPETİ” nedir bilir misiniz?Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır. Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu’nun çıkış noktasıdır. Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.” “Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” Anlayışını ifade eder. Örnekte görüldüğü gibi hemşehrilerinin ışığının parlamasından gurur duymak yerine ışığını kapatan az olsun benim olsun, ben olayım, hep ben ben ben diyenler yüzünden birlik ve beraberlik söylemleri asla eyleme dönüşmüyor. Tokat özelinden ülkemiz geneline açılırsak durumun çok da farklı olmadığını görürüz. Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır. İstekleri budur. Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar. Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir. Örneğin, kurumsal hayattaki tam zamanlı işinizden ayrılıp yolunuza girişimci olarak devam etmek istiyorsunuz. İş çıkışlarında kendinizi geliştirecek kurslara katılmayı planlıyorsunuz. Kilo vermeyi düşünüyorsunuz. Daha farklı, daha iyi şartlara yöneldiğinizde, değişim yapmaya henüz hazır olmayan, korkan kişilerin eleştirilerine maruz kalabilirsiniz. Kendi başarısızlık korkularıyla, sizin başarılarınıza, gelişim olanaklarınıza ket vurmaya çalışanlar; yeni bir şey denemek istediğinizde baltalamaya, caydırmaya niyetlenenler olabilir. “Ne gerek var?” ”Boşver.” ”Zaten beceremezsin, hiç uğraşma.” “Bu saatten sonra meslek değiştirilir mi?” sözlerini duyabilirsiniz. Ofis tavsiyesi kisvesi altında size kendinizden şüphelendirecek önerilerde bulunabilirler, iş stresini artırabilirler. Yengeç zihniyetine sahip kişiler, gruplarında diğerlerini aşarak başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler. Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini beklerler. Mutlu anlarda bile eleştirecek noktalar bulabilirler, ama eleştiri duymak istemezler. Empati ve merhametten yoksundurlar. Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında. “Love your neighbour as thyself.” (“Komşunu kendin gibi sev”) sözü aklınızda bulunsun.Paylaştıkça çoğalır insan. Kurbana dönüşmemek için: Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin.Jim Rohn; “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.” der. Aile üyeleriniz, çalışma arkadaşlarınız, yakınlarınız size yengeç sepeti sendromu yaşatan kişiler olabilirler. Zorunlu nedenlerle ilişkimizi tamamıyla koparmamızın mümkün olmayacağı durumlar varsa da hayatınıza yön verecek olan kişi sizsiniz. Kiminle, ne kadar vakit geçireceğinizi iyi belirleyin. Benzer hedeflerinizin olduğu kişilerle bir aradaysanız, başarınız katlanır. Durumun farkına varmak gerekiyor. Olumsuz düşüncelerle dolu ortamda kalmak yerine, enerjinizi yardımlaşabileceğiniz, birbirinize ilham verebileceğiniz kişilere yönlendirin. Yengeçlerin sizi hedeflerinizden ve hayallerinizden uzaklaştırmalarına, üretkenliğinizi azaltmalarına izin vermeyin. Bizim hayatımız, bizim seçimlerimiz… Kovadaysak da çıkmayı başarmak bizim elimizde… Ya da daha radikal söylemle kovaya hiç girme… Derneklerden uzak dur… ‘Az insan çok huzur.’ De…
* Verba volant, scripta manent. Vesselam!* Söz uçar, yazı kalır.
Erhan Ziya SANCAR