25 Eylül tarihinde sağlıkla ilgili üç haber gazetelerde ve internet sitelerinde yer aldı. 1’nci haberde Amerika Birleşik Devletlerimin Ankara Büyükelçisi David Satterfield açıklamaları yer alıyordu. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) ile ABD Ticaret Odası tarafından düzenlenen 38’inci Amerikan-Türk Konferansı’na video konferans yöntemiyle katılan ABD Büyükelçisi açıklamasında, devlet hastanelerinin ABD’li ilaç firmalarına 2,3 milyar dolar borcu olduğunu ve bu meblağın ödenmemesi halinde Türkiye piyasasından çekilmeyi düşündüklerini söyledi.
1— ABD’li büyükelçi burada yaptığı konuşmada, Türkiye’deki devlet hastanelerinin ABD’li ilaç firmalarına olan borcunun 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara yükseldiğim hatırlatıyor ve Ticaret Bakam Wilbur Ross’un meseleyi geçen yıl, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’la görüştüğünü belirterek; ödemelerin ivedilikle yapılması için düzenleme yapılacağına dair kendisine güvence verildiğini kaydediyor.
Satterfield, bir yıl aranın ardından alacaklı şirketlerden önemli miktarda borç indirimini kabul etmelerinin istendiğini belirterek, söz konusu borcun ödenmemesi veya ödemelerde kesinti olması halinde bunun sonuçlarının olacağını ifade etti. Büyükelçi Satterfield, ABD’li ilaç firmalarına atıfla, “Şirketler Türkiye’den ayrılmayışa da Türkiye piyasasında risk düşürmeyi düşünecek ki bu da Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eden bir yön değil.” ifadesini kullanıyor
2— 2’nci haber bizden başlık/ABD’li ilaç şirketlerinden sonra yerli tıbbi cihaz üreticileri de alacaklarını tahsil edemedikleri için isyan etti.
a) 20 Milyar liranın üzerinde alacak biriktiğini belirten TÜDER Başkam Mustafa Daşçı, “16 aydır paramızı alamıyoruz. Gelecek aydan itibaren sağlık hizmetleri aksamaya başlayabilir.” dedi. Tüm Tıbbi Cihaz Üreticileri Demeği Başkanı Mustafa Daşçı, Bıçağın kemiğe dayandığını ve sektörün bu şartlarda ayakta kalmasının mümkün olmadığını vurgulayarak, “Sağlık hizmetlerinin sunumunda aksaklık olmaması için bugüne kadar yıllık, 8 aylık, 9 aylık ödemelerle devam edebiliyorduk. Ancak şu anda 16 aydır herhangi bir ödeme yapılmaması sebebiyle tıkandık.” ifadesini kullanıyor ve ekliyor, “Bana göre önümüzdeki aydan itibaren sağlık hizmetlerinde aksamalar yaşanmaya başlayacaktır. Eldeki stoklar tükendiğinden bir süre sonra ameliyatlar yapılamaz hale gelecektir.”
3— 3’ncü Haber iktidardan; Türkiye, Covid-19 salgım kapsamında Pakistan, Özbekistan ve Ekvator Gine’sine sağlık alanında hibe yardımı yapacaktır. Üç ülke ile yapılan hibe anlaşmaları Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayınlandı. Buna göre, Pakistan’a 20 bin N95 maske, 50 bin tulum, 100 bin tıbbi maske; Özbekistan’a 100 bin kutu Hidroksiklorokin, 1000 kutu Favipiravir/Ekvator Gine’sine de iki adet vantilatör cihazı hibe edilecek.
a) Covid-19 salgını boyunca AKP iktidarı, Çin’den -Amerika’ya, İtalya’dan-Somali’ye 100’e yakın ülkeye sağlık yardımı yapmakla övünüp durdu. Ancak yardım ve devlet hastaneleri için alınan ilaçların ve tıbbi malzemelerin parasını ödemediğinden, İlaç ve tıbbi malzeme üreten firmalara olan borç tam 40 milyar TL’ye yükseldi. Kısa süre içinde söz konusu borç ödenmediği takdirde yakın bir zaman diliminde hastanelerimizde ilaç ve ameliyat malzemesi bulamayacağız.
b) Sağlık alanındaki yanlışlıkları bunlarla sınırlı değil, AKP iktidarının en büyük yanlışı; “şehir hastaneleri” bütün dünyanın terk ettiği bir uygulamayı sağlık sisteminin merkezine oturttular. Şehrin dışında, ulaşımı sorunlu bölgelerde hasta garantili, 1.000-1.500 yataklı hastaneler inşa ettirdiler. Şehir hastanelerine yeterli hasta bulmak için de şehir içinde yıllardır hizmet veren hastaneler kapatıldı. Sonuçta Sağlık Bakanlığı’na bağlı kuramlarda toplamda yatak sayısında kayda değer bir artış olmamasına karşılık, kamu maliyesi milyarlarca dolarlık borç yükü altına sokuldu.
c) Devletin kendi imkânları ile 2023 yılına kadar tamamlamayı planladığı toplamda 12.400 yatağa sahip olacak, 10 şehir hastanesinin yatırım bedeli 10 milyar 95 milyon TL. Buna karşılık hasta garantili olarak müteahhitlere yaptırılan 13.423 yatağa sahip, 10 şehir hastanesi için 2020 yılında sağlık bakanlığı bütçesinden ödenecek para ise 10 milyar 415 milyon TL. Bir başka ifade ile hasta garantili olarak iktidara yakın müteahhitlere yaptırılan şehir hastanesi için bir yılda ödeyeceğiniz kira ve hizmet bedeli karşılığında aynı büyüklükte bir hastaneyi devletin kendi imkânları ile yaptırması mümkün iken iktidara yalan müteahhitler devreye sokularak hasta garantili şehir hastaneleri inşa edildi
—AKP İktidarı, ilaç ve tıbbi malzeme üreten firmalara uzun zamandır borcunu ödemeyip, borcunun yüzde 25-30 oranında silinmesi karşılığında ödemeleri başlatmak için pazarlıklar yürütürken, diğer taraftan iktidara yakın iş adamlarının yaptığı hasta garantili şehir hastanelerine ise dolar bazlı kira ve hizmet bedelleri gün sektirilmeden anında ödenmektedir. Ülkenin ekonomik krizle sarsıldığı günümüzde, tıbbi malzeme üreten firmalarından borçlarının yüzde 25-30 oranında silinmesini isteyen iktidarın dolar üzerinden fahiş fiyatların geçerli olduğu, hasta garantili şehir hastanelerinin müteahhitlerinden ise kamu adına hiçbir indirim ve kolaylık talep etmemesi de tartışılması gereken başka bir konudur.
4– Bu arada; hasta sayısının ve vefat edenlerin artması endişe vericidir. Buna rağmen; halâ çok sayıda sorumsuz ve vicdansız, tedbirlere uymamakta ısrar etmektedirler. Düğünler, partiler devam etmekte maskeler takılmamaktadır. Para cezası yeterli olmamaktadır. Acaba bu tipleri (bazı ülkelerde yapıldığı gibi) kafeslere koyup teşhir etmek mi; ya da akıl hastanesinde bir süre deliler koğuşuna kapatmak mı gerekmektedir? Halay çekenler de esaslı biçimde falakaya mı yatırmalıdır?
Not: CHP’nin Kobani bahane edilerek gerçekleştirilen terör hareketleri sebebiyle yürütülen operasyonlara karşı çıkması ve HDP’ye destek vermesi, çok yanlıştır…