TİB, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın kısaltılmış adıdır.
Bütün telefon konuşmalarının ve internet ortamının takibi, kurum tarafından yapılır.
GSM operatörleri bu kuruma bağlıdır ve mahkemece tespiti istenen telefon görüşmelerinin bilgileri veya mahkemece kapatılması kararı verilen internet sitelerinin kapatılma işlemi, bu kurum tarafından yapılır. Kurum, mahkemelerin kararına uymak zorundadır.
Her kayıt, 5 yıl süreyle bu kurum tarafından saklanmak zorundadır.
İletişim Başkanlığı’nda, yani bu meşhur TİB adlı özerk kuruluşta MİT’ten, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ve Jandarma Genel komutanlığı’ndan birer temsilci bulunur.
İşte bu TİB, kamuoyunu, halkı enayi yerine koyuyor!
TİB, tipsizlik yapıyor, çirkinlik yapıyor.
Nasıl mı?
19 Ocak 2007 yılında Hrant Dink katledildi.
Mecidiyeköy’den Şişli’ye ve oradan da Taksim’e uzanan, bölgenin en büyük caddesi olan Halaskargazi caddesinin üzerinde, Osmanbey civarında Agos gazetesinin bulunduğu binanın önünde Hrant katledildi.
Bölgedeki bazı kamera kayıtları silindi.
Bazı kamera kayıtlarında ise, Hrant’ın öldürülmesinden hemen önce bazı kişilerin cep telefonları ile görüşmeler yaptığı tespit edildi. Hatta bunlardan birisinin Osman Hayal olduğu belirlendi. Bütün bunları da emniyet ve savcı yapacağına, Hrant’ın avukatları ortaya çıkardı.
Hrant’ın avukatları, mahkemeden, cinayetin hemen öncesi ve sonrası aralığında, cinayetin işlendiği alanda yapılan cep telefonu görüşmelerinin listesini, konuşmayı yapan kişilerin kullandığı telefonların kimin üzerine kayıtlı olduğunun tespitini istediler.
Mahkeme, avukatların bu talebini kabul etti ve TİB’den kayıtların gönderilmesini istedi.
TİB’den mahkemeye gelen cevapta, Turcell ve Vodafone’un bölgede baz istasyonlarının olmadığı, Avea’nın ise bölgede baz istasyonu bulunduğu ancak, sözü edilen zaman dilimlerinde kimsenin bölgede görüşme yapmadığı yazılı.
Demek öyle!
Turcell ve Vodafone gibi iki devasa GSM operatörünün, Hrant’ın öldürüldüğü mahalde baz istasyonu yokmuş!
Demek öyle!
Bölgede bir tek Avea’nın baz istasyonu varmış, ama o zaman aralığında da, Avea hatlarından kimse görüşme yapmamış!
Ancak TİB’in yok dediği bölgede ve zaman diliminde, kamera kayıtlarından bazı kişilerin telefonlarla görüştüğü çok açık.
Bölgede onlarca baz istasyonu var.
Bu verilere rağmen TİB, kayıt bulunamamıştır diyor!
TİB’in içinde MİT’ten, emniyetten ve jandarmadan birer temsilci var!
Hrant cinayetinin fotoğrafında bu temsilcilerin kurumları nasıl yer aldılar?
MİT, Hrant’ı İstanbul Valiliğine çağırarak tehdit etmişti.
İstanbul Valisi Muammer Güler, AKP’den milletvekili seçildi!
Emniyet’in Trabzon ve İstanbul birimleri, cinayetin katille sınırlı kalması için elinden gelen her türlü çabayı canla başla gösterdi, gösteriyor.
Hatırlayınız Ramazan Akyürekleri, Celalettin Cerrahları.
Samsun emniyetinde Türk bayrağı ellerinde, polislerin ve jandarmaların katille birlikte güle oynaya verilen kahramanlık pozlarını hatırlayınız.
Trabzon Pelitli jandarmasıyla katilin ve çevresinin ilişkileri az buçuk ortaya çıktı.
TİB, kayıt yok diyor.
Kayıtlar 5 yıl süreyle saklanıyor.
Hrant’ın katlinin 5 yılı doldurmasına 5 ay kaldı.
Yani TİB, bu kayıt işini 150 gün daha sallarsa, Hrant cinayeti için belki müthiş deliller içeren telefon görüşmeleri silinecek.
Ve birileri, derin nefes alacaklar.
AKP Hükümeti de, Hrant cinayetinde yan gelip yatmaya devam ediyor!
AKP Hükümeti, kendi alanına giren araştırma, soruşturma faaliyetlerini gereği gibi yaptırmadığı için suçludur!
Suçludur çünkü TİB’in, sokaktaki insanı dahi güldürecek açıklamasına, ne oluyoruz diye sormuyor.
Bütün bu olanlar da gösteriyor ki, Hrant cinayeti, devletin kodlarında, bir yerde duruyor.
Bu cinayetteki gerçeklerin ortaya çıkarılması, hiç de darbecilerin takibine benzemiyor.
Hrant’ın katledildiğinin ertesinde yazdığım yazıda, bu cinayetin asıl merkezinin açığa çıkarılmayacağını yazmıştım.
Aslında bu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine dair bilincimin refleks haline gelmiş bir biçimiydi!