Yazımı yazdığım sırada, Corona ile ilgili, ümit verici gelişmeler yaşanmaktadır. İnşallah; gevşemez, tedbirleri ihlâl etmez, sokakları doldurmaz ve tüm gayretlerin boşa gitmesine yol açmayız.
İyileşmeyen hastalık ise, politikacıların üslûbu, kavgacı tutumu, kırıcı davranışlarıdır. Halbuki;
1– Teşekkür etmekle dil aşınmaz. Teşekkür; maliyeti sıfır olan, çok değerli, gönül kazandırıcı, onore edici, bir hediyedir.
a) Konuşmasında; bol bol teşekkür ederim/lütfen vb. sözleri kullanan kişi, her açıdan kazançlı çıkar. Nitekim sevgili Peygamberimiz(SAV) , “Güzel söz, sadakadır” diye buyurmuşlardır. Yine Atalarımız, “Tatlı söz, güler yüz, yılanı bile deliğinden çıkarır” diyerek bizlere yol göstermişlerdir.
b) Sık sık, Şeyh Edebali’nin nasihatleri dile getiriliyor. Mukaddime vb. rehberlerden alıntılar yapılıyor. Ama hiç uyulmuyor. Zira hep “yönetenlerin sabırlı/müşfik/hoşgörülü/mütevazi/ adil olması” devamlı istişare etmesi, sert davranmaması, suçlayıcı olmaması, güven vermesi, baskıcı davranmaması tavsiye ediliyor. Ancak hep aksi davranışlar sergileniyor.
c) 1994 yılından bu yana, çok daha fazla tanıma imkânı bulduğum, Sn. Erdoğan’ın sert ve kavgacı üslûbuna üzülüyorum. AKP Genel Başkanı olarak değil, Cumhurbaşkanı olarak davranmasını, uzlaştırıcı ve birleştirici olmasını, ülkeye hizmet etmiş olan herkese teşekkür etmesini, her gelişmenin AKP iktidarında olduğu tarzdaki beyanlarından vazgeçmesini; arzu ediyorum.
d) Bir süre önce; İzmir’in su probleminin AKP tarafından sona erdirildiğini söylediler. Hâlbuki(âcizane) başkanlık dönemlerimde bu iş ekibimiz tarafından halledilmişti. Benden sonra da, hiç su sıkıntısı yaşanmadı.
e) Aynı hata; İzmir’e havaalanının, AKP döneminde kazandırıldığı, beyanında yapıldı. Adnan Menderes Havaalanı Rahmetli Özal’ın eseridir. (AKP döneminde yenilenmiştir.)
f) En son beyanlarında da, “ambulans hizmetlerinin, AKP tarafından getirildiği” ifade edildi. Hâlbuki İzmir dâhil, Türkiye’nin her tarafında, hem belediyelerin hem de Sağlık Bakanlığının çok sayıda ambulansı vardı. Kaldı ki ilk “Hızır Acil Servisi” Sn. Vali Vecdi Gönül ile birlikte, İzmir’ de biz başlattık. Belediye hastanesi merkez oldu. Çok sayıda, genç doktoru istihdam ettik. Günün Sağlık Bakanı merhum Mehmet Aydın da, her türlü desteği verdi. Rahmetli Özal’ın tavsiyesi ile Viyana’ya ve San Francisco’ya ekip olarak gittik. Onların bu konudaki başarılı çalışmalarını örnek aldık. Bilâhare İzmir tarihinin en büyük makina/ekipman/ kurtarma araçları/ambulans ve cenaze aracı ihalelerini gerçekleştirdik. Tüm Ege Belediyeler Birliği’nin yardımına koşacak güce kavuştuk.
Biz bunları, teşekkür için yapmadık. Görevimizi yerine getirdik. Ancak bunların görünmezden gelinmesine de gönlümüz razı gelmemektedir.
2-Bu yazımda ana konu olarak çok sevindiğim bir uygulamanın başlamasını; “Bir Milyon Bilgisayar Yazıcısı” yetiştirme projesini dile getirmek istiyordum. Zira bu benim “Digital Gençlik” adını verdiğim her iki dönemimde de üniversiteler ile birlikte yapmayı çok arzu ettiğim bir konudur.
a) Yüksek Teknoloji, Bilgisayar Programlama ve Yazılım konularında çok detaylı bilgi sahibi değilim. Ama her zamanki prensibim, “Ben bilmem, bileni bilirim” olmuştur. Bu konuda da çok şanslıyım.
b) On yıllık başkanlığım süresince devamlı destek olan, çok açık biçimde öneri ve desteklerini veren bu konularda gerçekten çok bilgi sahibi UĞUR YÜCE;
– Türkiye’nin yetiştirdiği değerlerden biri olan, ülkemize RAKS gibi dev bir teknoloji ve üretim merkezini kazandıran ancak politik kıskançlıkların ve dış baskıların sonucu bu dünya markasını kaybeden gönül dostum ASLAN ÖNEL;
-Rahmetli Özal’ın ve Ekrem Pakdemirli’nin keşfettiği verilen her görevi (DDY ve TEK Genel Müdürlükleri, TBMM-KİT Komisyonu Başkanlığı; Başbakanlık Müsteşarlığı) başarı ile ifa eden BİRKAN ERDAL…
Bu kapasiteli insanlar, beni yönlendirdiler. Hatta başlangıç olarak, İzmir’deki tüm liselere bilgisayar ve lisan laboratuvarları hediye ettik. Her türlü desteği verdik. Ama ne yazık ki,”Digital Gençlik” projemizi başaramadık. Şimdi tüm gönlümle bu projenin başarıya ulaşmasını diliyorum.
c) Mutlu olduğum ve gönülden tasvip ettiğim, bir diğer uygulama da, Hazine arazilerinin, tarıma açılmasıdır. İnşallah, gerçek ihtiyaç sahipleri yararlanır. Üretime ciddi katkılar sağlanır.
– Aslında; Devlete ait tüm ormanların, göllerin, barajların, vb. mekânların da, (sağlıklı kooperatifler kurularak) vatandaşlarımıza kiralanması gerçekleştirilmelidir. (Bergama Kozak Yaylası, bu konuda, çok güzel bir örnektir.)
-Elbette; Türk tarımına çok büyük bir darbe vuran, “Tohumculuk Kanunu’nun” ilgası; yerli tohum/ ilâç/ gübre vb. üretimlerine öncelik ve destek verilmesi; GDO’lu tohum ve gıdalara, kesinlikle geçit verilmemesi de çok önemlidir. Ve ilk yapılması gereken de, “Tarım Master Plânı”dır…
NOT: Haddini aşan Ankara Barosu yöneticilerini, şiddetle kınıyorum. Eşcinsel sempatizanı olmanız, inancımıza hakaret hakkı vermez. Bunun demokrasi vs. ile ilgisi de olamaz. (Bu arada, CHP’nin, bu densizliğe destek vermesi de, çok yanlıştır. Zaten, yıllardır din karşıtı olarak suçlanıyorsunuz. Şimdi, yeni saldırılara fırsat vermiş oluyorsunuz.)