Terörle mücadelede on yıldır yazdığımız gerçekler ışığında, terörle mücadelenin ‘Kürt Sorunu’ ile ilgisinin bulunmadığı ve esasen teröristlerin Kürtleri temsil etmedikleri, artık PKK/KCK destekçileri haricinde herkes tarafından teşhis ve kabul edildi. Bir yandan terörle mücadele edilirken bir yandan da Kürtler konusunda ‘demokratik açılım’ yapılabileceği ve ‘Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi’ uygulanabileceği ortaya çıktı.
Devlet yetkililerinin nihayet fark ettikleri önemli bir gerçek de terör örgütlerinin, güvenlik güçlerinin mücadelesiyle etkisiz hâle getirilmeden ‘barış ve demokrasi’nin sağlanamayacağıydı. Bu arada güvenlik güçlerinin terörle mücadelede nasıl kullanılması gerektiği de gecikmeli de olsa anlaşıldı.
Bu hakikatler çerçevesinde Başbakan Erdoğan‘ın attığı cesaretli adımlarla başlattığı ‘yeni’ terörle mücadele, son üç ayda, –baştan beri yazdığımız gibi– terör örgütlerinin hem dağda hem de şehirde tamamen köşeye sıkışmasına ve tesirsiz kalmasına sebep oldu. Bugün artık İmralı-Kandil ve PKK-KCK-BDP hattı yarılmış; Kandil‘deki PKK militanları dağılmaya başlamış ve yapılan tutuklamalarla KCK yapılanması çökertilmiştir. Son KCK operasyonlarında, İmralı Cânisi‘nin nasıl gözünü kırpmadan yüzbinlere ölüm emrini verdiği, özellikle Kürt kardeşlerimiz için bir ibret vesilesi oluşturmuştur. Artık, bundan sonra ‘özerk bölge’, ‘devrim savaşı’ ve Türkiye‘yi parçalayarak ‘ayrı devlet’ kurma tasavvurları hayâl olmuştur. ***
Yıllardır teröristbaşının, avukatları ve ziyaretçileri vasıtasıyla İmralı‘dan terör örgütünü idare etmesi ve binlerce infaz emrini verebilmesi, devlet ve yöneticiler için bir zuldür. Bu rezaleti senelerdir yazıyor fakat kimselere işittiremiyorduk. Aslında teröristbaşı ve terör örgütü ile pazarlık yapmak da kolay kolay affedilemeyecek bir hatâdır. Şimdi kalkıp da Apo‘nun avukatlarını teröristbaşının ölüm emirlerini Kandil‘e ilettikleri için tutuklamak, devletin yıllar sonra bu aczini ve hatâsını itiraftan başka bir mâna ifade eder mi? Son günlerde PKK‘nın destekçileri, terör örgütünün imha edilmek üzere olduğunu görüp gene barış ve demokrasi çığlıkları koparmaya başladılar. Bir taraftan da İrlanda‘ya heyetler gönderip güya çözüm aranıyor. Bizim kalın kafalılara PKK terörünün ve Türkiye‘nin şartlarının İrlanda‘dan da İspanya‘dan da tamamen farklı olduğunu bir türlü anlatamadık.
Bizce bu meselenin kesin çözümü, PKK, KCK ve türevlerini tamamen etkisiz hâle getirmektir. Bunun için güvenlik güçlerinin ve yargının hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde görevlerini yapmaları yeterlidir. Terör örgütü, bu derece köşeye sıkışmış ve çaresiz hâle gelmişken, güvenlik operasyonlarını durdurmak, ne gerekçeyle olursa olsun ülkeye yapılacak en büyük kötülük ve ihanettir. Zira bu şekilde örgütün nefes olması ve kendini toplaması sağlanmış olacaktır.
***
Terör örgütü silahını bırakıp dağdan inmeyi kabul ederse ve KCK yapılanmasından ve eylemlerinden vazgeçilirse, daha fazla can kaybı olmasını engellemek için pazarlık yapmamak şartıyla devletin şu âtıfetleri sağlanabilir:
1. Terör örgütünün lider kadrosu haricinde, ‘pişmanlık’ çerçevesinde kısmî bir af çıkarılabilir. Ancak, terör eyleminde bulunmuş olanlar yargılanarak cezalandırılır; bu konuda hafifletici sebepler göz önüne alınır. Lider kadro cezalandırılır veya Türkiye dışında ikametleri sağlanır. Apo, bu kısmî aftan hiçbir şekilde yararlanamaz; ayrıca son itirafları dolayısıyla da yeniden yargılanması gerekir.
2. Kürt kardeşlerimizin sorunları ile terör örgütünün hiçbir ilgisi yoktur. Bu itibarla, Yeni Anayasa çalışmalarında terör örgütünün isteklerli göz önüne alınamaz.
3. KCK operasyonlarında tutuklananların yargılanmasına devam edilir. Terör süreci tamamen sona erdikten ve yapı tümüyle yok edildikten sonra bu konuda kısmî bir af düşünülebilir.
***
Terör konusunda verilecek her tâviz Türkiye‘ye çok pahalıya mal olacaktır. ‘Müzakere’ tutkunu arkadaşların bu gerçeği unutmamaları lâzımdır.
Not: Sayın Başbakan‘a geçmiş olsun diyor ve âcil şifalar diliyorum. İnşaallah en kısa zamanda yeniden memleket hizmetine devam etmesini temenni ediyorum.