CHP’yi yazmaya devam edeceğiz. Benim tercihim, CHP’nin geçmişiyle yüzleşerek değişmesidir.
Benim tercihim, CHP’nin demokratik bir zihniyeti benimseyerek, Türkiye’nin bugününde ve geleceğinde etkin bir rol oynamasıdır.
Benim tercihim, Cumhuriyetin kuruluşunda yaşanan trajedilerle yüzleşmeyen bir CHP’nin yüzleşmesini gerçekleştirmesidir.
Benim tercihim AK Parti’nin korkak ve çekinken davrandığı koşullarda, sözlerini unuttuğu koşullarda; demokratik zihniyetin, demokrasinin, hukukun, adaletin, barışın savunucu olabilecek bir CHP’nin tarih sahnesine çıkmasıdır. Bu çıkış hem AK Parti’yi zorlayacak hem de CHP’yi iktidara taşıyacak yol haritasıdır.
Bunun dışındaki her arayış, CHP’yi bugünkünden daha aşağı çekecek bir yol haritasıdır.
Benim tercihim, ‘Şanlı tarihimiz, şanlı önderimiz, şanlı atamız’ diyerek, şanlı tarihte yaşanan kanlı sayfalarla yüzleşemeyen bir siyasi hareketin geleceğin Türkiyesi’nde ve dünyasında yer alamayacağı gerçeğidir.
Yer alır almasına da ancak bu bugün nasıl marjinal siyasi hareketler varsa ancak o kadar olur. Ondan fazlasının olması mümkün değildir.
*****
Dersim hareketini bizzat Atatürk’ün yönlendirdiği Trabzon’daki müzede açık seçik, belgeli olarak durmasına rağmen birilerinin halen Mustafa Kemal Atatürk’ün Dersim katliamında yer almadığını söylemek üç maymunu oynamaktır.
CHP’nin eski Genel Sekreteri Onur Öymen, bunu bizzat ikrar etmesine rağmen, aynen ‘O’nun yaptığını yaparız’ anlamına gelecek açıklamayı yapmasına rağmen tayyareden konularla, üç beş hamaset sözcükleri ile yapılanları savunmaya çalışmak, hatta ‘öyle olmamıştır, böyle olmuştur’ diyerek, tarihi inkar et-meye çalışmak, anlamsızdır. Birilerini salak yerine koymaktır. Birileri için bunun anlamı olsa bile sonuçta yalanı ve inkarcılığı savunmak artık mümkün değildir.
Bugün CHP’nin başında Dersim katliamına maruz kalanlarının torunu olan birinin olması ise tarihin küçük bir şakasıdır. Aslında tarihin, katliamı savunanlara ve inkarcılara nanik işaretidir.
*****
Düne kadar yeni CHP’yi savunan kahraman çocukların, okur yazarların bugün statükonun yanında yer almaları ise “bir davanın adamı değil, birinin adamı olduğunu” ortaya koyan can siperane çabalarıdır.
*****
Bugün CHP’de yaşanan kavga, zihniyet kavgası değildir. Parti içersindeki pozisyonları kaybetmeme, hatta daha iyi pozisyonlar kapabilme kavgasıdır.
Parti içersinde zihniyetlerin mücadelesi ise kongre sürecinde yaşanacaktır. Bu kaçınılmazdır. Buradan ayrı partiler çıkar mı? Parti bölünür mü?
Benim yanıtım CHP içersinden, ayrı partilerin çıkabileceği ve bölünebileceğidir.
Ancak bu olmayabilirde. Çünkü pozisyon kapmaya çalışanlar Türkiye’de ki politik ortamı da iyi bildiklerini düşünüyorum.
Yeni bir siyasi hareketin tutmayacağını ve başka bir siyasi harekete katılmanın da onları kesmeyeceğini görebiliyorum.
Buna rağmen ayrı bir parti ve var olan bir partide örgütlenirlerse de sonları bugünden hüsrandır.
*****
Bugün CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu dışında bir seçeneğin olmadığını, pozisyon kapmaya çalışanlar iyi biliyorlar. Bunun için Kılıçdaroğlu üzerinden bir muhalefet değil, statüko için kutsal olan kavramlar üzerinden muhalif bir tavır ortaya koymaktadırlar. Ara sırada Kılıçdaroğlu’na yönelik şantaj girişimleri yapmaktadırlar. Sırf pozisyonlarını korumak için… Aynen Gerçek Gündem haber sitesinde yapıldığı gibi…
Ulusalcı diyebileceğimiz kişilerin bile bu muhalefetin içersinde yer almayacaklarını bugün içinde görmek gerekiyor.
Sonuç olarak amaçları pozisyonlarını korumaktır. Yapılan tüm çıkışlar bunun içindir.
*****
Dedik ya, benim tercihim, yenilenmiş ve demokratik bir zihniyeti tercih etmiş ve geçmişiyle yüzleşmiş bir CHP’dir.
Çünkü AK Parti’nin sözlerini unuttuğu, korkak ve çekingen davrandığı koşullarda CHP’nin demokratik bir zihniyeti benimsemesine Türkiye’nin her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Her şeyden önce buna CHP’nin kendisi için ihtiyacı var.
NOT: Bu yazı 22 Kasım 2011 tarihinde Gerçek Gazetesi’nde yayınlanmıştır.