Çocuklarını dağ köyündeki yakınlarına bırakmış ve evine dönmüştü. Adım atacak hâli kalmamıştı. Bombalar yakınlara düşmeye başlamış, kaçmak için birkaç parça eşya ve ineğini hazırlamıştı. Muhtar en az on gün önceden Rusların vilayetten çıktığını bildirmiş ve sahil köylerin boşalmasını istemişti. Tarih tahminen 1912 idi.
İneği çıkartmış, ipini bağlamıştı ki, patlamayla birlikte çatılar yıkılmış, evler dört duvar kalmıştı. Acı ve korku dolu saatlerde, tepeyi arkaya devirmek isteniyordu. Yün çoraplarını ve çarıklarını giymiş, atkısına sarınmıştı. Silah sesleri adımlarını hızlandırıyordu. Yorgunluğu unutmuştu. Yolda komşulara rastladı. Kurşunlarla ara kesme oynuyorlardı. Öğleyin olmadan tepeye vardılar. Tepenin arkasındaki kayalar onlara perde oluyordu. Orman alanı genişti, artık onları kimse bulamazdı. Ormana dağıldılar, geceyi burada geçireceklerdi.
Köy ateş altındaydı. Evler yanıyor olabilirdi. Ana, kendi kendine konuşuyordu. “Büyük oğlum yardımcı olabilirdi” dedi. Herkes, panik hâlindeydi. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Kolay değildi, kurşunun önünden kaçmak. Çünkü silahlar susmuyordu. Silahlar tek taraflı mı atılıyordu yoksa ilerleyen düşmana karşı, silah kullanılıyor mu bilen de yoktu.
Köyleri döven top atışları, sinirleri tahrip ediyordu. Ailelerde ayakta duracak hâl kalmamıştı. Zamanında tepeye sığınamayan aileler yollarda, kalmış çok zarar görmüşlerdi. Muhtar o kadar yalvardım, gece kaçın, beklemeyin, dedim.
Muhtar ve yardımcıları, o gece köyün akıldan noksan gencini, düşman içine gönderirler. Genç, zayıf, normal boylu, sarışındı. Doğuştan anormaldi. Köyde kentte dolaşır, tanıdıklarının verdiğini yerdi. Yabancıdan bir şey almazdı. Muhtar ne derse onu yapardı. Muhtar, onu birkaç gündür eğitiyormuş.
Köylerde kalan olmamıştı. Yoğun top atışları, köyleri hallaç pamuğuna çevirmişti. Rusların, tepeye bile gelmelerinden korkuluyordu. Muhtarın gençle dere boyu gittiği görülmüştü. Sabaha karşı, kasabanın deniz tarafında, patlama oldu. Patlama sesi tepelerde yankılandı, köyler adeta ışıdı.
Tepede korku ve telaş hat safhaya çıktı. Kaçmaya hazırlandılar. Kaçarken güvenli yol tartışıldı. Sabaha karşı yola çıkmayı düşündüler. Muhtardan haber alamamaları da farklı bir üzüntü yarattı. Dağlara mı, batıya mı kaçalım diye tartışıldı. Batıya gidelim diyenlerin geriye dönmeye niyetleri yoktu.
İneği ile yalnız kalan ana, dağlara ve çocuklarına gidecekti. Çünkü dağ köylerinde akrabalarıma sığınabilirim düşüncesindeydi.
Bu bekleyişte zaman durmuştu. Hiçbir bilgi alınamıyordu. İneklerin sağım işlerini yaptılar. Sütler kaynatılıp içilecekti. Dillerde muhtar ve genç vardı. Büyük patlama neyin nesiydi. Sahilden bilgi alınamıyordu. Kimse eli ayağı tutan çocuğunu sahile haber için göndermiyordu.
Gün ışıdı, silah sesleri kesildi. Bu defa korkuya neden sessizlikti. Muhtar ve arkadaşları ne yapmışlardı. Kahvaltı için süt içildi. Haber beklenmeye başlandı. Yukarı köylerden tepeye haber için gelenlerde beklemeye başladılar.
Sabah sisi kalkınca sahilden dumanlar çıkmaya başladı. Evler yanıyordu. Yalnız dumanın sahilde olması yangının kasabada olduğunu gösteriyordu. Bu arada tepeye yakın düşen bir bomba moralleri sıfırlamaya yetti. Öğleyin olmadan, muhtar ve arkadaşları geldi. Büyük kayanın arkasında toplandılar. Muhtar, gece gencin, silah depolarını dinamitlediğini söylediğinde gözlerinden yaşlar aktı.
Cephanelik çevresiyle birlikte havaya uçtu. Dere kaşından olayı takip ettik. Büyük patlama askeri birlikleri de kırdı. Çevrede asker kalmayınca, araçlarını depolarını kurdukları barakaları yaktık ve kaçtık. Takviye kuvvet gelmesinden korktuk.
Kolaylıkla kendilerine gelemezler. Fakat yeni kuvvetlerin gelmemesi için sahil yolunu ve köprüleri bu gece yıkacağız. Yerleştireceğimiz mayınlarla ilerlemelerini durduracağız. Şimdilik burada kalmamız gerekiyor. Silah sevkiyatının durdurulmasına yardım edecek üç kişi gerekiyor, dedi.
Akşamı beklememiz gerekiyor. Yine dereden inecek ve köprüleri dinamitleyeceğiz. Mayın kurmaya zamanımız olursa onu da yaparız. Yarına kadar bekleyelim ve ona göre dağa veya batıya gidenler, yollarına devam edebilir.
Dere vadisinden sahile yaklaşan muhtar ve ekibi, Kasabayı ve giriş çıkışları gözetlediler. Görebildikleri kadarıyla yaralarını sarıyor ve toparlanmaya bakıyorlardı. Kasabaya giriş ve çıkış köprülerini uçuracaklardı. Ayrıca yolların uygun yerlerine de mayın döşeyeceklerdi.
Muhtarın korku nedir bilmeyen ekibi, karanlıkla işlerine koyuldular. Önce kasabada yangın çıkartılar. Yangını, küçük oğlu çıkartmıştı. Düşman askeri yangına koşunca köprüler dinamitlendi ve mayınlar döşendi.
Karar ettikleri gibi kaçtılar. Nerede bir araya geleceklerini biliyorlardı. Sabaha karşı birlikte tepeye geldiler. Muhtar, sonuçlarını bekleyeceğiz dedi.
Ana, çocuklarına ulaşmak için, yola çıkmak istedi. Yalnız göndermediler. Muhtardan gelecek haberlere göre, dağılacağız, dediler. Allah’tan havalar iyi gidiyordu. Muhtar, kasabadan çadır bezi kaçırmıştı. Yağmur durumunda çadır kuracaklardı.
Muhtar bir türlü beklediği haberi alamadı. Acaba yeğeni yakalanmış mıydı? Kontrol için bu gece de kasabaya ineceklerdi. Muhtarı düşman askeri komutanları görüşmeye çağırdığı için, kıyafetini değiştirecekti. Muhtarı alelusul çoban gibi giyindirdiler ve gönderdiler. Tepede yeni ve umutlu heyecan başlamıştı.
Korktukları olmamıştı. Tepeye yaklaşırlar ve bombalanırlar diye uydurulan dedikodu tutmamıştı.
Muhtar ve arkadaşları kasabanın yakınına kadar gittiler. Kasabalıların büyük bir kısmı kaçmış olduğu için, kimseyle görüşememişler. Hükümette çalışan hizmetliyi evine giderken önüne çıktılar. Hizmetli bir şey bilmiyorum ama yakınlarda kimse kalmasın yoğun hazırlık yapılıyor dedi. Muhtar bu bilgi bile yetti dedi ve gerekirse senden bilgi öğrenebilir miyiz? Diye sordu. Hizmetli bu saatlerde çocuk gönderin dedi. Bu bilgilerle ayrıldılar.
Muhtar tepeye çıktığında hava kararmıştı.
Bu sabahtan itibaren, gidiyoruz. Burada kimse kalmıyor. Gittiğiniz yerlerde size haber göndereceğim.
Ana köylüleriyle vedalaştı. Onunla iki aile daha dağ köyüne gitmeye hazırdı.