Davetimizi kabul etti. Sandalyesini çekti ve oturdu. Sıkıntılıydı önündeki kâğıda baktı. Nasılsınız? Diye sorduk.
Ne kadar iyi olabilirim. Çocukluğumdan beri tekel bayii işletiyorum. Geçen hafta bildiğiniz gibi büfemi dalgalar götürdü. İlk defa bir iş yerini dalgalar alıyor, diyerek güldü.
Büfeyi niçin parkın yanına götürdün, bu aklı kimden aldın? Dedik.
Yaz mevsimi akşam oturmaya gelenler tekel ürünleri, alırlar, diye düşündüm. Yanlışlığım yaz boyu büyük yağmur yağmaz fikrimdi. Büyük hata ettim. Hiçbir şey kurtarmak mümkün olmadı. Zaten büfeyle ilgili olarak hiçbir eşya karada kalmadı. Her şey denize çekildi.
Büfenin dışı ve rafları ahşaptı. Parçalandılar. Tüm mallar denize açıldılar. Sel suları da onları daha ileriye taşıdı. Bu arada olanları biliyor musunuz? Kayıklar dönerken, denizde şişelere rastlıyorlar. Ganimet diye hem gülmüş ve hem de içmişler.
Şişeyi kafaya dikenler ayakta duramamışlar. Kayığı bir şekilde kenara çekebilmişler, bağırıp çağırmışlar. Balık yiyemeyenler gelsin, hepsini bedava dağıtıyoruz, demişler. Bedava balık için önce tereddüt sonra verilen balığı halk süpürmüş almışlar. Balıklar genelde istavritmiş. Torbasını dolduran gidiyormuş.
Gençler ayakta duramaz hale gelince kayıkta uzanmışlar ve kendilerinden geçmişler. Yapılacak olan gençlerin uyandırılması ama mide yıkamaya geç kalmışlar. Doktor öyle söylemiş.
Diğer kayıkçılar gelmişler ki, bir kayık balık dağıtıldı. Kendileri de balığı ucuz vereceğiz haberini salmışlar ve büyük kısmını satabilmişler.
Bizimkiler uyanamamış. Yapılanlara rağmen, uyumaya devam etmişler. Sabaha kadar uyusun demişler. Kayıkçıların da dalga gelir düşüncesi akıllarına gelmemiş. Yalnız söylemiyorlar ama diğer kayıkçılar da buldukları şişeleri almışlar.
Balıkçılar sabah erken geliriz, diye ayrılmışlar.
Sabah, dalgalar kayığı denize çekmiş. Korkulan ikisinin de kayıkta görünmemesi. Çünkü uyuyorlar diye teselli oluyorlar. Halbuki sızmış olan iki kafadar, sabaha karşı su içerisinde uyanıyorlar. Birbirlerine tutunup dışarı çıkıyorlar ve kayığı kenarda bırakıp barınağa gidiyorlar.
Balıkçılar denizdeki kayığa varıyorlar ki gençler yok. Herkesin eli ayağına bulaşıyor. Kime ne diyecekler. Akıllarına polis geliyor ve karakola koşuyorlar. Karakolun çaycısı, gençlerin barınakta olduğunu söylüyor ve herkes rahat bir nefes alıyorlar.
Deniz önce büfeyi, sonra kayığı alıyor. Çekilen sıkıntı da yanımıza kâr kalıyor.
Denizde bulabileceğimi bilseydim, şişeleri arardım. Zararım çok oldu.
Böylece emekli oldum. Bilmem bir daha büfe işletir miyim?
Hasan TANRIVERDİ