Demokrasiden her geçen gün uzaklaşıyoruz. Hızlıca geri vitesi takıp geriye gidiyoruz.
Üniversitelerde rektör seçimi yapılır. Seçim hak getire. Atama yapılan isim rektör olur.
Siyasette Delege seçiminden tutun, İl, İlçe seçimlerine kadar demokrasi işlemiyor. Önceden alınan kararlar birilerinin “tek” olma sevda dayatmalarıyla belirleniyor. Herkes kendi mevziisini koruma peşinde. Böyle şey olmaz!
Bir sabah kalkıyorsun seçilen belediye başkanının yerine kayyum atamaları…
Ertesi gün yeni bir tasarıyı onaylamışlar. Tasarruf adı altında tüm kapıları kapatan kararname..
Ekonomik daralma yaşarken birçok yerel gazetecinin kapanmak zorunda bırakılması..
Normalleşme desen değil… Yumuşama desen hiç değil. Bunun adı olsa olsa Tek olmak.
Bir gün herkes aynı renk ve belirlenen kıyafeti giyecek diyecekler diye ürperiyorum.
Oysaki farklılıklara saygılı olmak ve bunları zenginlik olarak görmek önemlidir. Tarihimizi okuyanlar bilirler. Ders almak için ibretlerle doludur. Geçmişe baktığımızda çoğulcu demokrasinin ve en güçlü mizahi atışmaların saygınlığı, aydınlığı çok daha itibarlıydı. Kapsayıcıydı. Şimdilerde ise astığı astık, kestiğim kestik mantığıyla ilerliyor. Üstüne cila yapar gibi demokrasi deyip duruyorlar.
Siyasi olarak kendi yerinize birilerini siz ayarlamaya çalışırsanız farklı sonuçlarla karşı karşıya kalırsınız. Geçmiş dönemlerde okuduğum kısa bir fıkrayı paylaşmak istiyorum.
Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yılanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yüksekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durumda yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, ‘alın yiyin’ diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer.”
Hür iradenizle gerçekleri söylemekten imtina ediyorsunuz. Çünkü sistemin çarkı öyle bir hale gelmiş ki, çok bileni istemiyorlar az bileni susturuyorlar. Yani kumandalı sistem kurulmuş. Herkes bir kumanda sahibi olmak istiyor. Maalesef olmuşlar.
Kim güçlüyse onda kumanda.
Kim zenginse onda kumanda.
Kimin üst düzey yakını varsa onda kumanda.
Kim yalaka ve her şeye evet diyorsa kumandalı.
Kim yanlışı alkışlıyorsa kumandalı.
Sen çok yaşa padişahım demeye ne kadar devam edilecek!
Susmak kabullenmek değil, cevaptır. Eğer insan kısa cümleler kuruyorsa, uzun yorgunlukları vardır.
(Bob Dylan)