Dünyanın Güneşin etrafından kaç kere dönüp, dönmediğini bilememek, tehlikesiz cehalettir. Bunu bilmezseniz tehlike arz etmez.
Ancak yürüdüğünüz yerde ki çukuru göremezseniz, bu çok tehlikeli bir cehalettir.
Çukura düşmüş iseniz kurtarılmayı bekleyerek çırpınır durursunuz.
Belki birisi o cılız çıkan sesinizi duyar ve sizi kurtarır, kurtarmasına, ama bilesiniz ki, artık siz kendinizi onun sizi kurtardığı duygusundan kurtaramazsınız.
Eğer siz o düştüğünüz çukurdan kendi gücünüzle kurtarabilir iseniz özgüveniniz artar ve bağımlı olmamakla, olmak arasında ki farkı, fark edersiniz.
Durumu bilmek ve görmek mantığına sahip iseniz belki kendinize yardım edebilirsiniz.
Ancak başkasının kolunda yürürken kendinizi bağımsız sanma cehaletine düşerseniz işte bu tehlikeli cehalettir.
Şimdi bu pencereden bakarak yaşadığımız Ülkeyi bağımsız sanmak, bu nedenle ‘çok ama çok tehlikeli cehalettir.
Gönlünü başka ülkelerde, aklı kahrolası bir ülkeye ipotekli, cebi uluslararası sermayeye çengelli bir düzende Ülkemiz asla bağımsız olamaz.
Mustafa Kemal Atatürk Ülkesi ile bugünkü ülkemiz arasındaki farkı, fark etmemek Atatürk’ü eleştirmek ve hem de dini bir kurumun başında olmak çok tehlikeli bir cehalettir.
Atatürk’ün büyük hedeflerinden birisi ‘bilince yönelik çağdaş eğitim’ idi.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü o’nundur. Bu adının başında bileme ne olan birisine ilimi kim verdi acaba?
Bugünün, geçerli eğitim hedefi bütünüyle değişmiştir.
Ne yazık ki, eğitim hedefi, inanca yönelik sermayenin hizmetine uyarlı insan gücü yetiştirmektir. Din temelli toplumun eğitim amaçları her yolla devreye sokulmaktadır.
Bunu görmemek, görüp de kabul etmemek, kabul edip de bu durumu ‘demokrasi sanma,’ cehaletine düşmek, tehlikeli cehalettir.
Demokrasi, bütünüyle bir kurallar ve kurumlar politikasıdır.
Demokrasinin temeli laikliktir.
Laikliğin temeli dindar-dinsiz ayrımı yapmamaktır.
Laiklik olmazsa ise yurttaş eşitliği olmaz.
Yurttaş eşitliği olmazsa asala demokrasiden bahsedilemez.
Bunu bilip de bilmezden gelmek, bunu bilip de görmezden gelmek, uykumuzdan uyanmamak tehlikeli cehalettir.
Hangi ülkede yaşarsak yaşayalım TEHLİKELİ CEHALET’ toplumların başına hep bela olmuştur.
Çünkü toplumların küçük bir bölümü bu durumdan büyük menfaat sağlar.
Geri kalan bir bölümü de küçük çıkarlarla yetinir.
Bir bölümü, ilerde kendisinin de çıkar sağlayacağını umar.
Çilekeş bir bölümü durumu görür, toplumu uyarmaya çalışır, gerekirse bedenini ölüme yatırır ama gücü yetmez.
Bu durumun en yaygın araçları, üçüncü güç olan kitle iletişim araçlarıdır.
Televizyon en yaygın biçimde bu doğrultuda çalışmaktadır.
En izlenen saatler ‘toplumu gerçek bilgilerden uzak tutmak’ amacıyla kullanılmaktadır.
Kadın cinayetleri, ıvır zıvır eğlencelikler, boş zevzeklikler, pırıltılı eğlencelikler insan katletmek, ne yazık ki çeşitli dizi filimler bu amaca hizmet etmektedir.
Düşünmeye alışmamış beyinler de böylece oyalanıp gitmekle kalmayıp, etki nedeni ile birer cellada dönüşmektedir.
Düşünen beyinlerin de bu durumu önlemeye gücü yetmemektedir.
‘TEHLİKELİ CEHALET; farkına varmadan bu tuzağın içine düşüp eğlenmektir.
Bunu bilip de bilmezden gelen, görüp de çıkar sağlayanlar, sonra da işte özgürlük budur’ diyenlerse toplumun asıl belalarıdır. Bu nedenle, ya farkında ol ya da farkında ol.
”Mustafa Kemal Atatürk Ülkesi ile bugünkü ülkemiz arasındaki farkı, fark etmemek Atatürk’ü eleştirmek ve hem de dini bir kurumun başında olmak çok tehlikeli bir cehalettir.” Teşekkürler.
Sayın Şükran hanım. Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sizlerinde diline sağlık. Selam ve saygılarımla.