Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
TECRÜBE
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre çeşitli anlamları olan tecrübe kelimesi, Türkçe ‘de tek başına ya da farklı cümleler ile beraber kullanılabilir…
Tecrübe kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. Tecrübe kelimesi Arapça kökenlidir.
TDK’ye göre tecrübe kelimesi anlamı şu şekildedir:
– Deneyim
– Deney
– Görgü
Bir biri ardına, devrilen her yıl, insandan, bir şeyler alıp, götürürken, birçok şeyleri de getirip, koyar ömür heybesine. Kaybettiklerimiz uğruna, kazandığımız ve ileriki yaşantımızda, bize fayda sağlayacak her şey tecrübedir.
Tecrübeler geçmişte kalan birer hatıra değildir
Tecrübe insanda ikinci akıldır…
Tecrübeler ve hatıralar. Bana göre bu iki kelime birbirine yakın anlamlar içerir çünkü ikisi de geçmişte yaşanmış ve tekrar yaşanılması ihtimalde olan olayları kapsar fakat aralarında önemli bir fark vardır.
Hatıra; geçmişte başımızdan geçen acı veya tatlı bir olayın farklı zamanlarda beynimizde cereyan etmesi ve sadece hatırlanması gereken kavramdır. Tecrübe ise; yine başımızdan geçen fakat asla sadece düşünmekle kalmayıp, gerektiği noktalarda uygulamaya geçirmemiz ve ders çıkarmamız gereken yaşanmışlıklardır. Kısacası tecrübeler kesinlikle hatıra değildir…
Tecrübe acıdır ve aynı zamanda paha biçilmezdir zira onu kazanabilmek adına, bir şeyi kaybetmek, bir şeyden vazgeçmek, bir derde katlanmak, bir sıkıntıyı aşmak, kısacası büyük bir bedel ödemek zorundayızdır. Ve zamanla tecrübelerimiz arttıkça, hayatı ve karşımıza çıkarttığı, insanları, olayları ve durumları, daha iyi anlayıp, perde arkasındakileri daha iyi görmeye başlarız…
Düşünürlerin penceresinden baktığımızda, ‘Deneyler en iyi öğretmendir, yalnız okul masrafları biraz fazladır,’ demiş İskoç asıllı İngiliz tarihçi ve eğitmen Thomas Carlyle… Romalı devlet adamı, bilgin ve yazar Çiçero, “Tecrübe en değerli hocaların vermiş olduğu derslerden bile daha üstündür,” deyişini bırakmıştır tarih sayfalarına… Ve ünlü İslam alimi-hekim İbn-i Sina’ya göre de, tecrübe ilimden üstündür…
Tecrübe çok önemli bir yol göstericidir. Paha biçilmez bir değerdir. Yaşadıklarımız ve onların bıraktığı izler, acılar çekerek öğrendiğimiz, üzerinde düşünerek bir karara vardığımız anlar, dakikalar, saatler ve günler tecrübelerimizi oluşturur…
Her insan dünyaya gelirken kendine vaat edilen yaşam sürecini en iyi şekilde kullanmak ister, âmâ maalesef bu istek sadece istek olarak kalır. Başımıza gelen talihsiz olaylar, bizleri belki vakti iyi kullanma gerçeğinden uzak tutar ama unutmayalım ki talihsiz olayları da meydana getiren yine kendi iradelerimizdir.
Her dert, her sıkıntı, her üzüntü, her kayıp, hayatın bize bir şeyler katma, bir şeyler anlatma çabasıdır. Bu çabaya kızarak, kırılarak, küserek, kendi kabuğumuza çekilerek değil, sebebini sorgulayarak, eksikliklerimizi gidererek, fazlalıklarımızı törpüleyerek ve bir daha aynı duruma düşmemek için, evvelce attığımız yanlış adımları, tekrarlamaktan vazgeçerek, hayata verdiğimiz her cevap tecrübedir…
O zaman bizler tecrübelerimizi de hatıralarımız gibi beynimizin raflarına dizmemeliyiz.
Fakat bu iki kavramı birbirine karıştıran o kadar çok insan var ki. Çevremizde sıkça görürüz yaptığı bir hatayı yılmadan üst üste tekrar eden bireyleri.
Sanki o hatayı o yapmamış hatta o olayla hiç karşılaşmamış gibi benzeri bir olayda kendini yabancı tutup yine aynı tutumu sergiler. Bu birey hata yapmaya açıktır ve sonuç yine hüsran. Çünkü o, tecrübesini kullanmayı tercih etmemiştir ve onun için hata yaşanmış ve unutulmuştur. Hâlbuki sadece bir kere anımsaması, ona o hatayı tekrar yaptırmayacağı gibi başarı olarak karşısına çıkacak ve hayatında güvenerek attığı bir adım olarak kalacaktır.
Yeter ki hayatın bizi olgunlaştırmak, kendimize getirmek, dünyaya geliş amacımızı bize hatırlatmak için karşımıza çıkardıklarına, İyi, kötü, hoş, nahoş, demeden, hoş geldin deyip, buyur edebilelim başköşeye ve yaşamış olduğumuz her şeye sevgiyle şükredebilelim…
Peki, tecrübeyi nasıl kazanırız?..
İnsanoğlunun doğasında hep ben bilirim hissi baskındır. Bu his onu hatalara götüreceği gibi doğrulara getirmesini de bilir, tabi tecrübe denen kavramı yeterince anlayabilmişsek.
Neden tecrübe edinmeden bu hayatta gerçekten ilerlemek mümkün olmuyor?.. Eğitimi tamamladık diyelim hayata atıldığımızda neden hayallerimize ve gerçekleştirmek istediklerimize değil de ilk önce tecrübelere bakılıyor? Başka taraftan bakarsak neden bu hayatta yürürken bazen aynı taşlara çarpıp duruyoruz? Tamam, bu hayatta hepimiz hatalar yapıyoruz ve bundan dolayı pişmanlıklar duyuyoruz ama ne yazık ki bazen hatalardan hayat dersleri çıkartmak yerine hep geçmişte yaşamaya devam ediyoruz hatta daha kötüsü o hataların ve pişmanlıkların kısır döngüsünde kendimize işkence ediyoruz. Evet, doğru, bu hayatta her zaman yeterince olgun hareket edemiyoruz. Tecrübeleri biriktirmek ve olgunlaşmak için ne yapmak gerekiyor?..
Peki, insanlar hiç hata yapmamalı mı?.. Elbette yapmalı, insanoğlunu doğruya götüren en emin yollardan biridir hatalarımız. Hayatta iyi veya kötü edindiğimiz her izlenim birer tecrübedir. Eğer yaptığımız bir eylem yapacağımız diğer eylemde ortaya çıkıyor, kendini hatırlatıyor ve tutumumuzu etkiliyorsa bu da tecrübenin işlevselliğini gösterir. İşte bu adımda bizler tecrübelerimizi kullanmaya başlamışız demektir.
Tecrübe çok önemli bir yol göstericidir. Paha biçilmez bir değerdir. Yaşadıklarımız ve onların bıraktığı izler, acılar çekerek öğrendiğimiz, üzerinde düşünerek bir karara vardığımız anlar, dakikalar, saatler ve günler tecrübelerimizi oluşturur.
İnsanlar hayata geldiği andan itibaren gerçekleştirdiği her davranış onun yaşamını şekillendirir. İnsanların doğar doğmaz, daha gözlerini açmadan, ana rahminden çıktığı anda ilk yaptığı eylem olan ağlamaktır, bu onun artık kendi iradesiyle yaptığı ve yapacağı tüm eylemlerden sorumlu olduğunun göstergesidir. Hayatta başımıza gelen iyi veya kötü tüm olaylar bizim kendi davranışlarımızın birer sonucudur.
Peki, deneyim yani tecrübe denen şey nasıl kazanılır?..
Hepimizin yaşam yolu farklı olduğu için bu sorunun herkese göre net bir yanıtı biliyorum yok ama herkes için ortak tarafı eminim şu olurdu: Yaşayarak ama yaşamak deyince büyük harflerle yaşamaktan söz ediyorum. Yani bu yaşama büyük bir anlam katmak, bilinç katmak ve bir parça da macera katmaktan bahsediyorum. Evet, hepimiz bir şekilde yaşıyoruz, ama hayatla ne yapacağımızı sorgulamak herkese nasip olan bir şey değil.
Hepimiz yürüyoruz ama adımlarımızla nereye ulaşacağımızı bilmek de benzer şekilde. İşte kendimize doğru bir yön belirlersek ve doğru bir yaşam amacı bulursak her adımda yılları biriktirmek yerine deneyimleri biriktirebiliriz. O zaman da yaptığımız her şey yapmaya, denemeye ve tecrübe kazanmaya değer olmaz mı sizce de?..
İşte sevgili dostlarım bu hayatta bu şekilde ilerliyoruz, adım adım.
Pisagor’un bilgece bir sözü var: “Olgun bir insan talihin telaşlı arabasından çok tecrübenin bastonunu yeğler” diye.
Bir insan iki yönlü sonuçlar doğuracak bir olay karşısında ise çevresinden ne kadar ses duyarsa duysun o yine kendi içinden gelen sese kulak verecektir. Yanlış da olsa ancak bu yol onun içini rahatlatır ve bireyin tecrübe kazanmasına sebep olur.
Bir insanın hele hele yakınınızın bile bile bir hataya sürüklendiğini görürseniz uyarın, sizler size düşen görevi yerine getirmek adına, fakat bunu asla ısrara dönüştürmeyin.
Çünkü eğer size kulak verirse bilin ki hayatının başka bir noktasında yine kendini dinleyecek ve o hatayı mutlaka yapacaktır. Sizi dinlemez ve ben bilirim hissi ile yaklaşır ise bırakın bu olay ona tecrübe olarak dönsün, dönsün ki bir diğer eylemde daha dikkatli olsun. Unutmayın; bireyin kendi iradesiyle yaptığı hatanın boyutu ne olursa olsun, asla başkalarının yaptırımıyla oluşan hata kadar pişmanlık hissi vermez ve can yakmaz!..
Hatırladığımız zaman, geçmişte kalan, canımızı yakan, en üzücü olayları bile silmemeliyiz beynimizden, bırakalım orada kalsınlar çünkü silmeye çalışmak ve silmek bizi yine aynı hatayı tekrarlamaya mahkûm kılar ve aynı hüsrana uğratır. Yapmamız gereken unutmak değil, hatalarımızla yaşamayı öğrenmektir.
Hep derim: benim en pahalı elde ettiğim tecrübeler en pahalı olanıdır…
Çünkü doğrular gibi hatalar da insanoğluna aittir. Ve hayatın akışında bilinmeyene sürüklenirken yalnızca doğrular değil yanlışlarımıza da emek verirmişizdir. Emekleri unutmak vefasızlık kavramına girer…
Tecrübe insanın yaşadıklarından arta kalandır diye tanımlanabilir. Hepimiz yaşadığımız süre içerisinde acı ya da tatlı birçok olayla karşılaşırız. Yaşadığımız her olay bizim için bir ders olur…
Tecrübeler insanların olgunlaşmasını sağlar. Yaşadıklarımız bizim acılara daha dayanıklı olmamızı, benzer olayları tekrar yaşadığımızda nasıl davranmamız gerektiğini bizlere gösterir. Elbette tecrübelerin faydalı mı zararlı mı olduğu tartışılabilir. Bazen tecrübe ettikçe hayatta iyilerin hep kenara atıldığını görebilir. Bazen de tecrübeler bize kötülerin kazanıyor gibi görünse de aslında yalnızca kendilerini kandırdıklarını öğretir.
Tecrübeler bizlere doğru çizgide yürümemiz ve bize verilen süreyi en dengeli şekilde doldurmamız için sunulan armağanlardır. Bu armağanları geri çevirmemeli ve gerektiği yerde, gerektiği zamanda paketinden çıkarmayı bilmeliyiz.
Az hata yapmak ve doğru yollarda yürümek istiyorsak lütfen tecrübelerimizi biraz olsun hatırlayalım ve hatıralarımız gibi onları da rafa kaldırmayalım…
Yaşadıklarıma, öğrendiklerime ve çevremden edindiklerime baktıkça diyorum ki, anılarımızı, deneyimlerimizi, ülkemizin geleceği için yapılabilecekleri, tarih, ilim, mesleki bilgiler, çevre, ekonomi velhasıl kelam hangi alanda bilgi ve tecrübe sahibiyse insan bunlar üzerine düşüncelerini kapsayan bir kitaba aktarıp arkasında bırakabilmek çabasında olmalı. Bunu yapmak, bilgi tohumlarının atılmasını sağlayacaktır gelecekteki beyin tarlalarına…
“Tecrübelerini biriktirmeyen, kendinden sonrasına aktarmayan kişiler ve toplumlar aynı hataları yapmak zorundadırlar. Aynı dersten devamlı sınıfta kalırlar. Bu da büyük bir zaman kaybını doğurur. Tarih, ders almayanlar için kendisini tekrarlamaktan öteye gidemez.”
Ben ki; bu günüme gelmemde, bu günkü ben olmamda, hayatımda kazandığım ve boncuk, boncuk, tecrübe tespihime eklediğim, her bir tecrübede, başta rahmetli anneme, babama, rahmete kavuşmuş öğretmenlerime, emeği geçen tüm güzel canlara, sevgili aileme, akrabalarıma, dostlarıma, arkadaşlarıma, ağabeylerime, ablalarıma, yazılarından, şiirlerinden etkilenip esinlenerek var olanın sesiyle yazan kalemimin yeni şeyler üretmesine sebep olan her kaleme, hayatımın her hangi bir diliminde, yolumuzun kesiştiği güzel yürekli, güzel insanlara, çok teşekkür ediyorum…
Hayatıma kattıklarınız için teşekkürler, Bana yaşattıklarınız için teşekkürler, iyi ki varsınız, iyi ki sizleri tanıdım, sağ olun, var olun… Hakkınızı helal ediniz. Benden yana varsa eğer helaldir hakkım…
Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklara inat yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol olsun bu hafta sonu…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim… Her dem sevgi, dostluk ve muhabbetle hoş kalın, hoşça kalın, hep sevgiyle dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#