Tahmin edileceği üzere, çamaşırlar akşam yıkanıyor. Hıldır hıldır yıkıyor makine. Gün ışıkları çoktan gitmiş olduğu için balkonda rahatça çamaşır asabiliyorum.
Gündüzün yıkanıp da yine gündüzün asılabilir, fakat başıma her zaman bela olan şu cazibe meselesi canımı sıkmasın diye çamaşır asarken görünmek istemiyorum. Sadece burada değil, her yerde ortam kötü. Her şey her hareket… hatta yapmadığınız şeyler bile başınıza dert olabilir.
İnsan, artık çocuklara bile sevgi göstermekten geri durur hale geliyor. Bir çocuk, tabii terbiye edilmiş bir çocuk, yüz tane psikologa bedeldir. Bazen kendimi ilginç buluyorum. Çocuklar öyle şeyler yapıyorlar ki veya öyle yerlerde geziyorlar ki, diyorsun kendi kendine, ben neden daha çok düşünüyorum onları? Kendi başlarına bıraksan başlarına bir kaza gelebilir.
Çocuk demek, sorumluluk demek. Vebal demektir, aynı zamanda. Bir insan, çocuğuna ne verebilir? Hep öğrencilerin, velilerin arasında olduğum için çok da cinayete şahit olmuşluğum vardır. Anne veya baba, çocuğun her şeyini öldürüyor. Özgünlüğünü öldürüyor.
Benim kızdığım şeyleri farklı anladılar. Ben diyorum ki şu dünyada ne kadar insan varsa, diyelim ki şu an 7 milyar, o kadar farklı özgünlük vardır. Çocuklar doğuyor ve ne anne ne baba çocuğunun özgünlüğünün farkında. Nadir olsalar da vardırlar özgünlüğü serbest bırakan.
***
Kütül Amare. İktidarın iktidarlığı kaç sene oldu? 14 sene mi oldu? 13 yıldır KütülAmare’yi anma, sonra an, sonra bilmem bir şeyler. Biri de çıkıp demiyor ki: yeni mi oldu bu Kütülamare? Son 13 yıldır… yeni mi aklınıza geldi?
Bu iktidarın her şeyi yalan dolan. MİT tırları IşId’e silah taşırken yakalandı. Ortalık heyheylenince, dikkat ettiniz mi, hemen bir Bayırbucak Türkmen hikayesi çıkardılar. Yani şunu demeye getirdiler: bakın; ey kamuoyu, işte o silahlar var ya, onlar Türkmenlere gitti…veya gidiyordu.
Bayırbucak dedikleri de iki tane tepe. Türkmen tugayları da kayboldu; nereye gittilerse. Işidli Türk katillerin mermi sandıklarında Türk tipi silah damgaları vardı.
El altında tutulan farklı katil öbekleri var. Ülkücüymüş gibi görünen (ki hemen anladınız: ülkücülerden oy devşirimi) katiller ortaya çıkıp kayboldular. Muhtemelen, şii öldürüyoruz diye, Türkiye’de her istedikleri zaman tatmin edemedikleri alevi katletme içgüdülerini orada tatmin ediyorlar.
Ortaya çıkıp kaybolan yapılar, katil öbekleri. Bir ara da Hizbullahçı katilleri salıverilmişti. Ortadan kaybolmuşlardı. Şimdi onları IşId’in içinde bulabilirsiniz.
Veya Konya Ovası‘nda mantar gibi türetilen katil dinciler.
Neyse… Bunlara, dediğim gibi, siyaseten denecek bir şey yok. Bence eliniz piçağunizda hazır durun.
***
Veri Madenciliği diye bir saha var bilişim dünyasında. Bilgi, data, veri… filan dedikleri şey. Veriler çoğalıyor ve Big Data dedikleri devasa büyüklükte yapıları oluşturuyorlar. İşte, Veri Madenciliği dediğimiz saha da bu Big Data ile ilgili.
Aklınıza ne geliyorsa… Sadece haber türü veriler değil, her şey işte.
Bunlarla ilgili olarak;
Büyük arama motorları, haliyle, özellikle Web’deki site içeriklerine önem veriyorlar. Daha doğrusu, veri denen şeyin özgünlüğüne önem veriyorlar.
Herhangi bir sitedeki verinin özgün olmasıyla, motor o siteye bir artı puan daha veriyor diye-biliriz. Siteleri tasarlayanlar, optimizatörler, SEO’cular filan da yönettikleri sitelere özgün metinler eklemek konusunda çaba içerisindeler.
Pek çok bilişim alt sahası ortaya çıkıyor. Şu bahsettiğim veri çeşitliliği-özgünlük arayışından dolayı bazı şirketler türedi. Bilişim şirketleriydiler zaten de, o iş işte önemli olmaya başlayınca metin üretim-veri üretim piyasası da ortaya çıktı.
Sorunlar da var… Özgün şeyler yazmak… Bu işi yazı-metin çalmaya kadar götürüyorlar. Metni ç-al, biraz değiştir, kendi web’ine ekle…gibi bir piyasa.
Derin konular bunlar. Akşam akşam dalamıyorum. Gece dalışları tehlikelidir çünki.
***
Klasik bir tur arayışında değilim. Avrupa turlarına bakıyorum. İnce üçkağıtlar var. Farklı bir tur anlayışıyla gitmek isterim.
Mesela diyelim ki içinde Berlin kelimesi geçen bir roman var. Veya, sevdiğiniz bir yazarın hayatını okudunuz. Nerelere gittiğini öğrendiniz… Elinizde kitap veya yazarın özgeçmişi, onun gittiği yerlere gitmek… veya konuların geçtiği yerlerde bir hissiyat aramak.
Prag’da ön hazırlık yapmıştım. Tam bir verimle gezemedim fakat yapılabileceğini orada gördüm.