Köylü olmak veya köyde yaşamak…
Köylü olmak veya köyü terk etmemek…
Bir köylü olmanın ne demek olduğunu başka bir köylü bilir.
Her sabah, her hanenin bacası tüter. Tüten her baca, bir hanenin mevcudiyetinin alametidir.
Köylerde her gün aynıdır hemen hemen. Gün dediğin dedir ki? Güneşin bir tepenin ardından doğup, diğer bir tepenin ardına gizlenmesi esnasında geçer süre.
Köy demek; toprak demektir, su demektir. Emek demektir. Alın teri, nasırlı el demektir bazen.
Köy demek medeniyetin “gönlü” tam olarak bozamadığı yer demektir.
Köylü samimi insandır.
Köylü ilim sahibi olmasa da izan ve idrak sahibidir.
Köylü gönül sahibidir.
Gaz, tuz, şeker, yağ, kumaş, ayakkabı, vs; buna benzer ihtiyaçların temin edilemediği yerdir. Tamamen sanayi mahsulü olan bu tür ihtiyaçlar şehir merkezlerinden temin edilir.
Her şehrin bir “Pazar”ı vardır. Taşova’nın da pazarı,perşembe günüdür.
Taşova’nın köylerinde yaşayan birçok insan şehre bazı ihtiyaçları için iner.
Her perşembe günü Taşova’ya isteyen köylüler köy minibüsünde yerini alır. Belli bir süre beklendikten sonra şehre hareket başlar.
Bu durum başlı başına hem ticari hem de sosyal bir faaliyettir köylü için.O gün şehrin caddelerini gezer, sokaklarında dolaşırlar. Satıcı iseler bir yerde tezgâhını kurar, satıcı değilse alacığı neyse onları temin etmeye çalışırlar.
Tezgâh kuranlar hariç diğer vatandaşlara ihtiyaçlarını temin etmek için birkaç saat yeter.
Sonra mı?
Sonra kendince geçirir zamanını. Mesela salaş bir yerde yemek yer. Bazıları ailece yapar bunu. Hani “Felekten bir gün çalar” kendilerince.
Çok eskiden çocuklar; gazoz ve simidi tercih ederlerdi. Yarım asır sonra yerini “Kola ve pizza”ya bıraktı. Alışkanlıklar bile zamanın usulüne ayak uydurmuştu artık.
Bazıları tanıdığı bir berber, bir ayakkabıcı, bir hazır giyimci, bir nalburun dükkânında sohbet eder kısa süre.
Marketler sohbet edilen ve veresiye mal verilen yerler değildir. Sadece “reyon”lar dolaşılır ve alınalar neyse ücreti nakit olarak ödenir. Kartla veya kartsız…
Sonra gün azalır. Gitme vakti yaklaşmıştır. Kendine ait sürenin dolduğunu bilir köylüler. Minibüs şoförü yerini almıştır çoktan. Herkes minibüse bindikten sonra, şöyle göz ucuyla yoklama yapılır. Gelenler ile dönenler aynı olmalıdır.
Falancanın yokluğuna bir açıkla yapar gelirken olmayanın yanında oturan kişi. “O Taşova’da kalacak iki gün, sonra dönecekmiş.”
Böylece baba ocaklarına dönüş başlar. En fazla iki-üç dakika içinde araba köy yolunu tutmuştur bile. Artık evlerde bir hafta anlatılacak mevzu vardır. Şehre gelmeyenlere şehri anlatır gidenler. Can kulağı ile dinlenir bu kısa yolculuk…
Belki sadece gezmek için bile gidenler vardır şehre. Olsun. Bir günlüğüne de olsa “Tebdil-i mekan” yapılmıştır. Hani “Ferahlık vardır” diye bilinen…
Her Perşembe, Taşovalının “Baba ocağının” daha güzel olduğunun ispatlandığı gündür. Tekrar köyüne vardığında aldığı her nefesin şehri soluduktan sonra farkına varır. Atalarımız “Her şetde bir hayır vardır” sözünü boşuna söylememiş demek.
Perşembe günleri Taşovalı için köy şehir mukayesesinin yapıldığı günlerdir…