Doğruluğun ve doğruların yolunun, ”Taşlı-Dikenli ve Sarp Kayalıklarla” kaplı, hatta “Mayın Döşenmiş Bir Arazi Gibi”, olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Doğru kişiler bu sarp kayalıklardan oluşan ve mayın döşeli yoldan aklını kullanarak, elini ayağını koparttırmadan ülke ve millet olarak hep birlikte huzura ve refaha kavuşmak için, karşısına çıkan ve çıkacak olan bütün engelleri göğüsleyerek, bir nefeslik adımlarla aşması gereken insandır.
Doğrular ve Doğruluk abidesi olmayı başarmış kişiler, böylesine zorlu bir yolun akşamdan sabaha padişah değişir misali, aşılmasının mümkün olmadığını ve olmayacağını bilerek, yaşamını idame ettirmek ve hayatına bu minval üzere yön vermek, mecburiyetinde olduğunu bilirler ve bilmelidirler.
Ancak! Büyük umutlarla görev verilen zatı muhteremlerin, kısa yoldan yani akşamdan fakir yatıp “Sabahtan zengin nasıl kalkarım!” düşüncesiyle, harama ve hileye başvurarak işe sarılmaları ve kısa yoldan köşe dönme hayallerini, zorluklara göğüs gererek doğru ve hak yolundan ayrılmadan, emin adımlarla doğru bildiği yolda ilerleme mücadelesi veren kişilerimizin, mücadele azmini kırdığı kaçınılmaz bir gerçektir. Tabi bütün bu olumsuzluklara rağmen, yolundan sapmadan olaylara göğüs gerenlerin zalimlerin kıskacında debelenip durarak, sefilleri oynamaya devam etmeleri istemeyerekte olsa kopmalara sebep olduğundan, doğruların ve dürüstlerin sayıları artacağı yerde azalmaya devam etmektedir.
Eğriler; günümüze kadar olduğu gibi, bugün ve hala günlük yaşadıkları için, onların bugüne kadar “Ne ülkesi ne de insanları olmadı”, bundan sonrada asla olmaz. Çünkü doğruluk ülkeye ve insanlara sıdkı sadakatle bağlılık ister. Azim gerektirir ve en önemlisi hayatından daha çok özveride bulunarak, inandığı yolda her türlü zorluğu ve güçlüğü aşmak için, sonsuz sabırla ve emin adımlarla yürümeyi gerektirir.
Ancak! Her istenen her istendiğinde olmadığı için, doğruluk eğriliğe oranla hızla büyüyüp çoğalmıyor, çoğalamıyorlar bu nedenle doğrulular. Ama eninde ve sonunda doğruluğun kazanacağından adı gibi emin olanlar, doğru bildikleri yollarından eğilmeden-bükülmeden ülkesinin ve insanlarının toplu çıkarı adına, ağır aksakta olsa, ısrarla yürümeye devam ederler.
Doğruluk ve dürüstlük üzerine; “Kim ne söylerse söylesin, kim ne yazarsa yazsın!” doğru tektir. Doğruluğu ve dürüstlüğü gerek sözle, gerekse yazmak ve çizmek suretiyle anlatmak için, ”mahkemede bulunan yeminle dayak ”, misali doğrularda ve idealist insanlarımızda, “acı ama gerçek” olan bunlardır. Doğruluğu, doğru ve örnek insanları alfabemizde yer alan 29 harften üretebileceğimiz, bu ve benzeri cümleler kurarak anlatmaktan başka yolumuz ve çaremiz yoktur.
Devamı bir sonraki günün ışığında sizleri bekliyor…