Yüzünde gülümseme eksik olmazdı. “Gülmesini bilmeyen, yaşantıdan zevk alamaz,” diyen arkadaşının sözü aklından çıkmazdı. “Kulağına küpe olmak,” deyimini aynen kabullenirdi.
Hayat, istediğin yere değil de istediği yere sürükler, dalgalar gibi. Dalgalara hükmettiğini zannedip belirlediğin kıyı yerine, farklı bir yöreye atılırsın. Bu durumda güçlü olmak önemlidir. Güç, bilgiyi beceriye dönüştürmektir. Bugünün bilgisi teknolojik gelişmelerdir. Teknolojiyi yaşantıya uyarlamak bir deneyimdir. Böylece yaşantını düzenlemek ve karşına çıkan zorlukları çözer ve başarıya imza atarsın.
Yüzünde çocuksu masumiyetini koruyan, kimseyi kırmayan ve güncel bilgilerle donanmış olan kişi bizim arkadaşımızdı. Akıp giden bir yaşantısı genelde kesintilere uğramazdı. Her zaman yanlışsız bir yolda ve mutlu sona ulaşırdı.
Bilgisini aktarmak istediğinde heyecanlanır ve dili sürçer, kelimeleri net çıkaramazdı. Yüzü kızardığında anla ki kelimeyi söyleyememiştir.
Temiz kalpli ve hilesiz bir davranışa sahipti. Dert bir değil, derman da çok diyordu. İyilik yapmak onu mutlu ediyordu. Kötü bildiği kişiyle de normal konuşurdu. O zaman arkadaşa “Dikkat et yine kazık yiyeceksin,” derdik.
Sürekli gülücükler dağıtan arkadaşın bazen yüzü asılırdı. Onun için herkes ile danışmak istemezdi. Tanıştığı kişiyi de iyi ölçerdi. “İnsanlardan kaçar oldum,” derdi. Bir işinde yanılırsa, “Beyin sakatlandı,” derdi.
Bilgisiyle insanları kendine çekerdi. Her konuda elde ettiği verileri deneylerinde kullanır, sonra arkadaşlarıyla paylaşırdı.
Ziyaret amaçlı gittiği şehirde, değerli bir taş kolye satın aldı. Kolyenin önemli bir hikâyesi anlatılırdı. Hikâyeyi dinleyen etkilenirdi. Samimi ve dürüst arkadaş, hayatın çirkefliğine bir kere daha yenilenecekti.
İyi giyimli ağzı laf yapan, saltanat, antika ve mücevher gibi yılların eskitemediği sözleri birbirine ekleyerek, anlattığı ortamda, satıcıyı destekleyen üç dört kişi çıkıyordu. Destekçiler kolyeyi överken, aynı anda da özel kutudan kadifeye sarılmış olarak çıkartılar.
Kolye göz kamaştırıcı değil ama taş üzerine hilal olarak tarihi yansıtıyordu. Yıllarca sarayda kapalı kalmış, onun için parlak değil, bugünün teknik bilgisinin kullanılıp silinmesi gerekir diyorlardı.
“Kolye Hindistan’dan geldiğinde en nadide parçalar arasındaymış. Ortam ciddiyetin tavan yaptığı bir atmosfere dönüşüyor ve arkadaş kolyeyi yüklü sayılacak bir paraya karşılık satın almıştı. Güler yüzü daha da çok gülmüştü. Satıcı, hayatın sığ sularında çırpındığını ve bu zorluklardan kurtulmak için elinden çıkarttığını söylüyordu.
Arkadaş kuyumcu dostlarına, taş kolyesini kadife keseden çıkarttı. Kuyumcular yaptığı testlerle kolyenin sahte olduğunu anlıyorlar. Bu taşı şu anda bile deniz kenarında bulabilirsin, diyorlar.
Arkadaş kolyeyi satın aldığı ortamı nasıl hazırladıklarını ve hepsinin düzmece olduğunu satıcının tumturaklı ifadelerle efsunkar bir hava yarattığını anlıyordu. Fakat öyle bir atmosfere sürükleyen arkadaşımın, oyununa geldim, diyor.
Şeref, ahlak ve inanç yüklü kelimelerin ara kesme oynadığı bir ortamda çarpılıyor ve parasını bir yankesiciye kaptırıyor. Olayda arkadaşının payının da büyük olduğunu da biliyordu.