DEĞERLİ DOSTLAR; Uzunca yazımızın 1. bölümünü; “Lozan’da sağlanan siyasi kazançlar sayesinde bu gün o koltukta oturulduğu nasıl unutulur?
Salt bunun hatırına bari hakkı verileydi Lozan’ın.” diyerek bitirmiştik.
Oysa bırakın Lozan’ın hatırını saymayı; Lozan’ı hezimet olarak tanımlıyor AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan. İşte Erdoğan’ın sözleri: (Eylül 2016) (Şu da Web adresi) https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/erdogan-lozan-dosyasini-acti-ancak-bu-kez-daha-temkinli-5402236/
1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a razı ettiler. Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’la verdik. Kıta sahanlığı ne olacak, havada ne olacak, karada ne olacak hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. İşte bunun nedeni, o anlaşmada masaya oturanlar bunun hakkını veremediler”
Devamı da; Kasım 2016’da: “Lozan kutsal bir metin değildir.” Ve ekliyor:
“Biz, 22 milyon kilometrekarelik dünya ölçeğinde toprağı görmüş devletin varisleriyiz, daha yeni, daha şurada 3 milyon kilometrekarelik topraklara sahiptik. Lozan ifadesini kullandığımda birileri rahatsız oldu. Niye rahatsız oluyorsunuz. Lozan’da da 3 milyon kilometrekarede bir yerler tırtıklandı, 780 bin kilometrekareye düştük. …Bizi Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar.”
Sakın o “Emevi Camii’nde öğle namazı kılma dürtüsü de “Lozan Hapishanesi’nden kurtulup, 780bin kilometre kareyi 1500’lere çıkarma temeline dayalı olmasın?
Emevi Camii’nde namaz kılma hayali, Eşbaşkanlık’tan gelen güçle, aile dostu Esad’ı, Esed yapan da mı aynı dürtü yoksa!? Cümlelerin gelişi öyle gibi.
Neylersin ki; işte gelinen nokta!… Tam da yeri: “Neredeeeen nereye!”
Yoksa, Suriye’deki öz toprağımızdan Süleyman şah türbesinin apar topar kaçırılması, zaferin Erdoğan’cası mı yoksa?…
*
Erdoğan söyler de Bay prof Kuzu durur mu? Allah vergisi üstün ferasetiyle Barış Pınarı zaferiyle bağlayıveriyor Lozan hezimetini!:
“Kurtuluş mücadelemiz sonrasında savaş meydanlarında kazandığımızı tarihi başarıyı Lozan masasında kaybetmiştik. Kıbrıs Barış Harekatı’nda adanın tamamını alamadık. Barış Pınarı operasyonunda Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ABD’ye adeta diz çöktürdük hem sahada hem masada kazandık.”
İnsanın biraz adabı elverecek ki; “Ulan!” diyecek; “Ulan, Lozan öncesi, “atalarımız” dedikleriniz yüzünden. Sevr ile anüs ebad bir toprağa razı edilmeye mahkûm kılımıştık!”
Hadi, hem sahada hem masada kazandığınız “Güvenlik Koridoru”na 5 milyon savaş kaçkını Suriyelilerin yarısını gönderin oraya.
Sanki, sabahtan çıktığımız fetih yolunda öğleye Emevi Camii’nde Cuma namazındaydık; Halep de (82) olmuştu
Barış Pınarı Operasyonu nedeniyle Tramp’tan gelen; “Bak, yaptım yine yaparım… Kabadayı olma, Aptallık etme. “mesajını yazılı ileten o mektup Bay KUZU’nun sözünü ettiği alan ve masa kazançlarından(!) sadece bazılarını anlatır(!) gibi. .
Tek satırını bile yiyip yutabilen -Bay KUZU ve benzeri sıddık ve sadıklar dışında- bir “Babayiğit(?) varsa bravo!. “Hazımlıymış!”
O çoook anlamlı, o kısacık mektup var ya; “Yaptım yine yaparım” diyen, “Sert adam- kabadayı-olma diyen, “Aptallık etme!” talimatı veren, o mektup var ya; Türkiye Cumhuriyeti payidar kaldıkça, kırılan onuru, nesiller boyu hep hatırlatacak. “İbret-i müesses” olsun ve birkez daha okunsun diye ben de alıyorum buraya. Önemli yerlerin alını çizeyim dedim, baktım ki, çizilmeyen satırı kalmamış:
“Sayın Başkan,
İyi bir anlaşmaya varalım! Binlerce insanın katledilmesinden sorumlu olmak istemezsiniz ve ben de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemem – ki bunu yaparım. Rahip Brunson sırasında size zaten bunun küçük bir örneğini gösterdim.
Bazı sorunlarınızı çözmek için çok çalıştım. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. İyi bir anlaşma yapabilirsiniz. [SDG Genel Komutanı] General Mazlum sizinle müzakere etmeye istekli ve geçmişte asla vermeyecekleri tavizleri vermeye de istekli. Onun bana yazdığı, benim yeni aldığım mektubun bir kopyasını size gönderiyorum.
Bu işi doğru ve insancıl bir şekilde hallederseniz, tarih sizi iyi hatırlayacaktır. İyi şeyler yaşanmazsa, tarih sizi sonsuza dek bir şeytan olarak hatırlar. Sert adam olma. Aptallık etme!
Seni daha sonra arayacağım…”
*
İnsan sormadan edemiyor: “Arayıp” daha neler diyecek acaba? “Bazı sorunların” çözümü mü yine?
*
Ah be siyaset… Tarihi bile işine geldiği gibi çarpıtmaktan kirletmekten çekinmeyenleri de “Siyasetçi” olarak devreye soktun ya!.. Zamana meydan okurcasına, “Dün dündür, bugün bugündür” ifadesine bile akıl almaz kılıflar uydurdun ya!… Ben “Yuh!” deyim, sen “Bravo!” anla. Ve işte bak; 2019 Ekim:
Ayni Erdoğan; biraz insafa mı gelmiş, yoksa tarihi bilgilerini mi yenilemiş ne; “Lozan’ı günün şartlarında değerlendirmek lazım” demiş…
Tarihin zamandan bile saymadığı üç yıl içinde “Lozan hezimettir”den bu gün gelinen nokta.
Ne değişti… Belgeler mi bulundu yeni? AKP’li Erdoğan mı zihnen değişti? Yoksa sözü bu noktaya getirmeyi gerektiren, hatta zorlayan yeni durumlarla mı gelişti?
Hadi onu da 3. bölüme bırakalım.