Tarih ve Köken Üzerine
(Köken Analizi)
Uygarlığın doğusundan (yaklaşık MÖ 4.000) Med-Pers İmparatorluğuna (MÖ 550) kadar geçen sürede Kürt coğrafyasında ondan fazla krallık ve devletin varlığını görüyoruz.
Kürt tarihi incelendiği zaman, genelde Kürt tarihçilerinin çoğu buradan başlar. Ama Mehmet Emin Zeki Beg, güzel bir tasnif yapıyor, Birinci Tabaka ve İkinci Tabaka… Birinci Tabaka Medlere kadar gelen Kürtler, ikincisi Medlerden İslam’a kadardır. O zaman Med öncesi krallıklar Proto-Kürt olup bunlara ön Kürtler denebilir. Ön Kürt ise Kürt değildir… Ön Kürtlere Kürt demek, Farslara Kürt demek gibidir. Yanı sıra bu halklar büyük ihtimalle zamanla Kürtleşip eski dillerini unuttular, zaten tarih böyledir, sonra gelen öncekini değiştirir. Ya da bir kısmı Mezopotamya’dan başka yerlere gittiler. Bu halklar şunlardır: Gutiler, Lulular, Marlar, Elamlar, Kasitler, Hurriler (Mitanniler), Urartular, Kaldalar, Nairiler, Mannerler, Haburlar ve Subariler. En eskileri Guti kavmidir… Sümerleri bile yenmiş bir millettir… Sümerler bunlara Guti diyorlar, Guti ile Kuti – Kurti ilişkisi kurulur. Saydığımız birinci tabakanın geneli Hint – Avrupa dilini konuşurlar, Kürtler ile akrabalıkları kesindir. Ancak “Kürt” kimliği Med kimliğidir. Çünkü, Medler bunlar kadar ya da belkide daha eskidir. Hazar denizinin çevresinde Medlere ait MÖ 2000 yıllarına dayanan bulgular keşfedildi. Büyük ihtimalle daha eskiye de gidiyorlar. Bulgu varsa, varlık daha eskiye gider. Medler, kavimlerin hepsi ile siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkiler kuruyordu. Perslerle birlikte nasıl birliktelik kurmuşlarsa, diğer hanedanlar arasında da Kürt kralların olması öyledir. Gerçekten de eski kral isimleri Kürtçe anlamlara sahipler. O nedenle Kürt tarihi içerisinde yazılmaları abartı sayılmaz. Lakin tutup sahip çıkmak komedidir. Çünkü bir kısmının dili ortadadır, ayrı dillerdir. Kavim dildir, dil yok olunca hepsi de asimile oldu. Ancak Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in oğlu Madai’den gelenler yaşadılar. Yabancılar (özellikle Sümerler) Yukarı Mezopotamya’da yaşayan herkese “Dağ Halkı” anlamında Guti, Kurti, Kardu ya da Gerd derlerdi. Ama zamanla bu ismi sadece Med Milleti taşıdı. Biz eski Kürt değil, Med’iz.
(Atalar)
Bazı yazarlar kasti olarak şu eleştiride bulunuyorlar: “Kürtler kendilerine ata bulmak konusunda sorun yaşıyorlar.” Bu yanlış bir eleştiridir. Ata konusunda sorun yoktur, sorun, Mezopotamya tarihinde var. Sümer, Yunan, İbrani ve diğer milletlerin belgelerinde Yukarı Mezopotamya’da yaşayan herkes Kürt (Dağ Halkı) olarak anıldığı için, Kürt dilini kullanan Hint-Avrupa milleti olan “Kürt” kimliği üzerinde tartışma yapılıyor. Binlerce yıl önce yaşayan Guti, Hurri, Kasit, Elam ya da Marlar kimdi? Bu konuda kuşku vardır ve bazı Kürtler bunları da ata kabul ederler. Ancak bunlar Kavim olarak Hint-Avrupa ailesine mensup olan milletler ve hanedanlar olmalarına rağmen orijinal Kürt değil, zaman içerisinde Mezopotamya’dan göçmüşler ya da Kürt kimliği altında asimile olmuşlar. Peki Kürtlerin orijinal ataları kimlerdi?
Eski tarihçiler “Kawa” ile başlatırlar. Kawa, Med milletine mensuptur. 16. Yüzyılda yaşayan Kürt âlimi Şerefhan Bitlisi (r.a.) Şerefname’de şunu diyor: “Hicretten 1234 yıl evvel Kürdistan’da hüküm süren Dahhak’ın iki omzunda yılanlar çıkar. Bu yılanlara hergün iki gencin beyni yedirilirdi. Sonra vezirler gizlice oğlak ve kuzu beyni yedirerek, gençleri dağa kaçırıp sakladılar. Dağlara kaçırılan gençler sonradan Kürt halkını meydana getirdiler.”
Bu efsaneyi aynen Firdevsi (10. yy.) Şehname’de anlatır. Kaynak ise Sasani döneminde yazılan Pehlevice eserler ve Antik Çağda yazılan Avesta’dır. Avesta’da Aji Dahaka efsanesi vardır.
Şerefname’nin verdiği tarih (HÖ 1234) tam olarak Miladi takvime göre Medlerin Ninova’yı kuşatıp Asur krallığını yıktığı MÖ 612 yılıdır. Bu da Med kralı Fravartis (Phraortes) dönemindedir. Yirmi iki yıl (MÖ 675-653) tahtta kalan Fravartis, Perslere ve Partlara boyun eğdirdi. Bazı bilim adamlarına göre elli üç yıl hüküm sürmüştür. Fravartis, Kawa mitolojisinde geçen Feridun’dur. Fravartis ile ilgili tüm bilgileri tarihçi Herodot aktarıyor. Komuta merkezleri Ekbatana (Hemeden) kenti olan Medler, güçlü bir krallık kurdular.
Kürtçe’nin ana lehçesi “Kurmanci” kelimesinin, Med’in çocukları (Kur Manc) anlamında olduğu söylenir. Böylece Med=Kürt denklemi üzerinden Kürt tarihi analiz edilecektir.
***
Şunu bil ki bilim dalları arasında en zayıf dal tarih bilimidir. Çünkü tarih, güç ve iktidar savaşlarının, taht kavgalarının, hükümdar ve kralların, zalim ve gaddar kan dökücülerinin memleketleri kan gölüne çevirdiği olayların kayıt altına alınmasıdır. Bu sebeple her gelen öncekini silmiş, kendine uygun bir tarih yazmaya çalışmıştır. Söz misali Moğollar Bağdat’ı işgal ettiklerinde Dicle nehri mürekkep akıyordu… Ne varsa yaktılar, yıktılar, bitirdiler. Amaçları şuydu; her şey bizimle başlasın, gelecek nesiller sadece bizi konuşsunlar. Bu durumu en iyi anlatan şu ayeti kerimedir: “Doğrusu hükümdarlar bir beldeye girdikleri zaman orayı bozguna uğratırlar ve halkının ulularını aşağılık duruma düşürürler.” (Neml, 34)
O nedenle hangi konuda olursa olsun, eski kitapları açtığınız zaman, sayısız tartışma görürsünüz. Bu gerçeği bilerek tarih okuyun. Çünkü “Tarih Bilinci” makalemizde dile getirdiğimiz gibi, bize göre hak ve batıl vardır. Tarih, hak ile batıl çatışmasıdır; ırkların, sınıfların ya da hükümdarların taht kavgası üzerine bina edilemez. Esas hak ve batıldır. Diğerleri yan kimliklerdir.
Örneğin Felsefede meşhur bir soru vardır: “Ben Kimim?” diye… Bir insanın bir sürü kimliği vardır. Aile, Kabile, Din, Irk, Ünvan, Makam, İsim… O nedenle, tarihte bazen din savaşları olur, ama her iki tarafta savaşanların din dışında kalan kimlikleri dönemin ruhunda yok olur. Ya da iki ırk savaşır, diğer kimlikler yok olur. Ya da sınıf çatışması (köle isyanları) olur, diğer kimliklerden söz edilmez. Her çağ ve dönemin ruhu ayrıdır… O nedenle tarih en zayıf bilim dalıdır. Yanı sıra “ulus” önemli bir kavramdır. Söz konusu aynı coğrafya, kültür, dil ve inançları paylaşan toplulukların ortak bir hikâyesi vardır. Bu hikâye zamanla hep aynı güzergahta aktığı için orada yaşayan insanların milli bir tarihi oluşur ki dışardan bakınca hepsi tek bir beden gibidir… O nedenle bir milletin tarihi “genetik” kodlar üzerinden anlatılmaz. Kürtlerin içinde Türkmen, Zaza, Arap, Fars ya da başka milletlerden insanlar yaşamış iseler, onlar da tarihte Kürt diye yazılmışlar. Ya da Arapların içerisinde Kürtler yaşanmışsa bunlar Arap ulusuna bağlı kabul edilirler.
İslam yayıldığı vakit yeni bir kavram gelişti, o da “Ümmet” kavramıdır. Kur’an-ı Kerim’de geçen “Müslümanlar kardeştir” ayetine dayalı, Müslüman olan kavimlerin hepsi üst kimlik olarak İslam’ı kabul ettiler. Bu sebeple, zamanın ruhu içerisinde Arap, Fars, Türk, Kürt, Peştu ya da diğer milletlerin kendilerine özgü tarihi “Ümmet” çatısı altında yorumlanır. Ve tarihte “İslam Tarihi” ya da “Müslümanların Tarihi” olarak analiz edilirler. Yanı sıra Avrupa’da “Ulusa Dayalı Devlet” ya da “Her Millete Bir Devlet” anlayışı gelişine, bu ilk defa Fransa’da oldu, diğer tüm milletler ayrılıp birer devlet kurdular. Geriye kalanlar azınlık kabul edilerek onlara birtakım haklar verildi. Yaklaşık yüzyıldır tam oturan ulus devlet fikri, tüm dünyada uygulanıyor. İkiyüze yakın devlet vardır. Ancak her millet devlet olmadı, bazılarına özerk statüler verildi ya da kabul edilmediler. Hindistan’da seksen milyon Tamil, Ortadoğu’da kırk milyon Kürt, bunlar da içerisinde bulundukları uluslar içerisinde tanımlanırlar. Şimdi, tarih boyunca dünya tarihinin kısa bir analizini yaparak, bu temelde Kürt tarihini inleceleyelim.
Aşağı yukarı tüm tarihçiler tarihi ikiye ayırırlar, Tarih Öncesi Dönem (Prehistorya) ve Tarih. Zamanımızdan 5.500 yıl evvel yazı kullanıldı, bu tarih kabul edilir. Tarih = Uygarlık demektir. Uygarlık kent ile ilgilidir. İlk kentleri Sümerler kurdu, yazıyı da onlar kullandı. Bu tarihin başlangıcı kabul edilir. Ondan önceki tarihe Tarih Öncesi denir.
Tarih öncesi dönemi de kabataslak ben ikiye ayırabilirim. Avcı ve toplayıcı dönem, tarım dönemi. Sırasıyla tarih şöyledir:
1. İlk İnsanlar
İlk insanların Güney Afrika’da yaşadığı var sayılır. Bu ilk insan gurupları Afrika’dan Asya’ya, Asya üzerinden Uzakdoğu, Amerika, Okyanusya ve Avrupa’ya yayıldılar. Her gurup yayıldığı coğrafyayı mesken edilenerek kendine uygun kültür, inanç, gelenek ve yaşam tarzı buldu. İlk insanların geçim kaynağı bitki toplamak, hayvan avlamaktır. Konar göçer olup mevsime göre konaklanırdılar. Onbinlerce yıl insanların bu şekilde yaşadığı söylenir. Doğrusu bu gurupların tarihinde “ata” önemlidir. Ruhçuluk, Totemler, Doğa Unsurlarını kutsuyorlar. Putperest değiller…
İlk insan kabileleri için şu kavramı kullanıyorum “Tabiat Halkları” İnsanlar on binlerce yıl tabiat ile içiçe yaşadığı için, onların düşünce dünyası tabiata dayanır. Aborjinler, Amazon kabileleri ve buna benzer az sayıda dünya üzerinde yaşayan kabileler vardır. Onların kimliği “Ulus” ya da “Ümmet” değildir. İlk insanlarda ulus kavramı yoktu… Onlarda gurup, oymak, aile, klan ya da kabile bilinci mevcuttur. Kabilenin atası önemlidir, birçok kabilede atanın ruhuna tapılır… Reenkarnasyon inancının kökenleri de bu döneme dayanır, atanın yaşadığı kabul edilir.
2-Tarım Dönemi
İnsanlığın dönüm noktalarının en önemli özelliği tarımdır. Tarım döneminde insanlar yerleşik düzene geçtiler. Denir ki ikiyüz bin yıl boyunca insanlar küçük guruplar hâlinde yaşadılar. Ta ki Kuzeyde Buzullar eriyince Mezopotamya’da Neolitik (Tarım) devrim yapıldı. Aşağı yukarı on bin yıl önce dünyanın her tarafında bu devrim yaşandı. Uzakdoğu, Ortadoğu, Avrupa, Mezopotamya ve Amerika’da aynı dönemde, eşzamanlı insanlar yerleşik düzene geçtiler, ama ilki Mezopotamya’dır. O nedenle Yukarı Mezopotamya tarım döneminin başlangıcı kabul edilir. Kürt tarihi için ilk bilgi budur… Peki o dönemde Kürtler burada var mıydı? Bu bir spekülasyonkonusudur. O dönemde Farslar, Kürtler, Partlar, Hint Kavimleri, Hititler, bunların hepsi birdi… Bu kavimlere Ariler denir. Söz misali Afrika’ya yayılan kabilelerin ve milletlerin dillerine Afro Asya (Hami); Ortadoğu’ya yayılan (Arap, Keldani, Asuri, İbrani, Akad, Arami) milletlere Semitik (Sami) milletler denilir. Ya da Orta Asya’ya yayılanlara (Türk, Moğol, Tatar, Kırgız, hatta Slav) Asyanik (Yafetik) denilir. Bu üç büyük dalın isimleri Hz. Nuh’un üç oğlu Ham, Sam ve Yafes’e dayandırılır.
Tevrat’a göre dünyadaki tüm ırkların ataları şöyledir; Hz. Nuh’un en büyük oğlu Sam’ın beş oğlu vardır. Bunlar Elam, Asur, Aram, Arpakşad ve Lut’tur. Arpakşad’ın soyundan İbraniler ve Araplar gelir.
İkinci oğlu Yafes’ten Gomer (Sümer), Magog (Moğol), Madai (Medler), Tiras, Yavan, Meşek ve Tuval’dır. Ham’dan ise Kuş, Mizraim, Kenan ve Fut’tur. Kürtler için iki isim üzerinde durulur. Ya Yafes oğlu Madai ya da Sam oğlu Elam’dan gelirler.
Tarım döneminin Hz. Nuh (a.s.) dönemi ile ilgili olduğu açıktır. Ondan önceki dönem büyük ihtimalle Hz. Adem’den Tufan’a kadar süren dönemdir. Artık Hz. Adem’i tam olarak tarihin bir kesitine yerleştirmek eldeki verilerle mümkün değildir. Bilimsel verilere göre Afrika’da yaklaşık ikiyüz bin yıl evvel ilk insan gurupları yeryüzüne dağıldılar… Bu serüven onbinlerce yıl boyunca devam etti ya da Tufandan dolayı bu dönem kapalı bir dönemdir. Ancak Buzulların erimesi yeni bir dönemin başlangıcı kabul edilir. Bu dönemde Karadeniz’in taştığı da Jeologlar tarafından tespit edilmiştir. Bunu Nuh Tufanı olarak kabul ediyoruz. Kur’an-ı Kerim’e göre Cudi Dağına, Tevrat’a göre Ararat Dağına gemi oturdu. Bazı Ehl-i Kitap âlimlerine göre de Cudi’ye oturdu. Zaten Şırnak’ın etimolojisi “Şehr-i Nuh” olduğu söylenir. Cudi dağının yakınlarda Heştiyan (Seksenler) köyü de gemiden inen seksen kişilik kafileden kalma bir isim olduğu söyleniyor. Seksen kişi arasında sadece Hz. Nuh’un üç oğlunun soyu üzerinden insanlığın tarihi açıklanır, diğerlerinin öldüğü söylenir. Gerek dini gerekse bilimsel verilere göre Yukarı Mezopotamya bir başlangıç yeridir. İlk kentler kurulana kadar bu zaman diliminin başlangıcını zamanımızdan 10.000 yıl evvel kabul ediyoruz. ***
Tarım döneminde insanlar ağırlıklı olarak nehir kenarlarında konakladılar. Hindistan’da Ganj nehri, Mısır’da Nil, Mezopotamya’da Fırat ve Dicle… Botan ve Zap suları da önemliydi. Kazı çalışmalarında bu bölgelerde tedrici olarak sığınaklar, evler, yapılar inşa edildiği görülmüştür… Bu dönemde mitoloji ve inançlar artık yeni bir aşamaya geçti. Daha evvel Tabiat, Totemler ve Ata Ruhları önemli iken; tarım döneminde Toprak, Su, Nehirler, Rüzgar, Güneş ve Dağ üzerine tapımlar gerçekleşti. Ama hâlâ Putperestlik yoktur. Çünkü putlar medeniyet ile ilgilidir. Hint Arilerinin “Vedalar” adlı eserinin bütün tanrıları bu dönemden kalmadır. Varuna, İndra, Mitra, Surya… Hitit ve Mitani mitolojisi de aşağı yukarı Hint mitoloji temelinde gelişmiştir. Kürtler de Arilerden henüz kopmadıkları için su, rüzgar, güneş ve ateş gibi unsurlara önem verirdiler.
Arilerin (Hint ve İran Halkları) ana dokümanı Vedalar olup Sanskritçe’dir. Arilerin ilk din kitabıdır… Bu dönemde (tarım döneminde) Farsça, Hintçe, Kürtçe ve Partça yoktur… Hindistan’da yaşayan Ariler, binlerce yıl sonra Vedaları yazdılar, ama Vedalardaki inanç sisteminin ana kavramları tarım dönemiyle ilgilidir. Reenkarnasyon inancı ise ilk insan topluluklarında ataların ruhuna duyulan ilgi ve bağlılık inancı üzere gelişmiştir. Nitekim, Kürtler arasında hala varlıklarını sürdüren Yezidi (Êzidi) taifesinde/inancında reenkarnasyon ve kast sistemi korunuyor. Kast sistemi de, reenkarnasyon da Vedalar ekseninde kabul edilir, dolayısıyla Kürtlerin de tıpkı ilk Ari topluluklarında olan dini gelenek ve göreneklere sahip oldukları ve bu inançları Yezidiler yoluyla korudukları, yine Şahmeran (Yılanların Kralı) gibi efsaneleri korudukları göz önüne alınırsa, tarım döneminden uygarlığa kadar Kürtlerin tarihi bu temelde ele alınmalıdır.
3- Site Devletleri
İnsanlar tarımın keşfiyle birlikte kabile yaşamından kurtulup “Kent Devleti” bilinci etrafında birleşerek putperestliği icat ettiler. Çünkü artık her kabile ayrı ayrı yaşamıyordu, dolayısıyla aynı kentlerde yaşayan insan gurupları için ortak bir kent meclisi ve ortak bir tapınak lazımdı. Bu, tarihin (yazının) başlangıcı kabul edilir. İlk defa Sümer halkları, bugünkü Irak’ta böyle bir sistem kurdular. Aynı sistemi büyük ihtimalle Afrika’dan gelen Kıptiler Mısır’da kurdular. Aynı sistemi Yunanlılar kurdular. Örneğin Sokratesi Atina Mahkemesi yargılıyordu. Atina bir şehir devletidir. Gilgameş bir kraldı, ama Uruk kentinin kralıdır. Çünkü daha o dönemde birkaç şehri ortak idare eden krallar yoktu. Yunanca’da “Polis” şehirlere deniyordu, şimdi bile şehirlerde güvenlik görevlilerine polis deniyor.
Putperestlik önce kent temelinde gelişir. Her şehrin Tanrısı (Putu) diğerinden ayrıdır. Mısır’da Teb kentinin baş tanrısı Amon’dur. Ra ise Heliopolis’in baş tanrısıdır. Gerekçede “Heliopolis” Güneş Kenti anlamına gelir. Ra, güneş tanrısıdır. Fakat farklı tanrılara tapan Mısır krallıkları birleşince, Aşağı ve Yukarı Mısır, iki kentin tanrısı birleştirildi ve Mısır’ın ulusal tanrısı Amon-Ra kabul edildi.
Site devlet yönetim biçimleri, MÖ 2000 civarında Medlerin Babil’i işgaliyle biter. MÖ 3.500 yıllarında dünyada başlayan uygarlık ve kent devlet modelleri MÖ 2.500-2000 yıllara kadar devam etti. Demokrasi kavramı bu dönemden kalmadır… Çünkü insanlar farklı guruplar/kabileler hâlinde akın edince, her gurubun lideri ayrıydı. Yunanistan’da Demokrasi, Büyük İskender’e kadar kent devletlerinin yönetim şekliydi. Sokrates’i de Demokratik sistem öldürdü, bu nedenle Platon Demokrasiye karşı çıkar.
4.İmparatorluk
Kürtler de diğer milletler gibi farklı guruplar/aşiretler hâlinde yaşamışlardır. Bu guruplar ilk defa Babil’i işgal eden Med kabilelerine kadar (MÖ 2000) Kent Devleti modelini uyguladılar. MÖ 7. yy.da Medler çeşitli boylardan oluşmuştu: Buslar, Paretakenler, Strukatlar, Arizantlar, Budiler ve Maglar. Sonda zikredilen Budiler, isminden anlaşıldığı üzere Şırnak’tan Siirt bölgesine yayılan ve hâlâ yaşayan Boti (Botan Aşireti, Botan Bölgesi) aşireti olduğu açıktır. Maglar, daha sonra Zerdüşti din adamları olacak olan Magiler (Mubed ve Megus) için etimolojik köken teşkil edecektir. Med ve Kürt kavramları o kadar kaynaşmış olmalı ki, Selahaddin-i Eyyubi Mısır’ı ele geçirdiği zaman, 13. yüzyılda yaşayan bir Ermeni tarihçisi Hethum olayı şöyle anlatıyor: “Sonunda Araplar Mısır’ın yönetimini kaybettiler ve Kürt olarak bilinen Medler Mısır’a egemen oldular.” Medler, Tevrat’ın verdiği bilgiye dayanarak, Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in bir oğlu olan Madai’den gelirler.
Bu aşiret birlikleri çok eksi zamanlardan kalma bir bilince sahiptiler. Büyük ihtimalle MÖ 2000 civarı yıllarda artık Med kabileleri İran’ın batısına gelmiştiler. Kazı çalışmalarında bu yıllarda Hazar denizi yakınlarda Medlerin varlığına ilişkin izler görülmüştür. Aynı şekilde Babil tarihçisi Berasus, (MÖ 4. yy) Tufan’dan başlayarak Babil Hükümdarlığına kadar, eski arşivlere dayanarak bir tarih yazdı, verdiği bilgilere göre MÖ 2000 dolaylarında Med krallarının Babil’i ele geçirdiklerini yazıyor. Süleymaniye ve çevre şehirlerini kontrol eden Med kralları 200 yıl boyunca tahtta kaldılar ve bu süre zarfında sekiz Med kralı gelip geçmiştir.
Vedalar ve Eski Hint kutsal metinleri ışığında Arilerin ortak inançları incelenir. Ancak İrani kavimler (Fars, Kürt ve Partlar) Hindistan’dan koptukları zaman, kendi tarihlerini ve inançlarını yeniden dizayn ettiler. MÖ 2000 civarında gerçekleşen bu kopuş, MÖ 1000’den sonra netleşmeye başladı ve bu milletler Zerdüştilik şemsiyesi altında birleşip Avesta dilini ve Avesta kitabını resmi doküman niteliğinde kabul ettiler. O nedenle Eski Aryan Mitolojisi Êzidi (Yezidi) inancı altında korunurken, Zerdüşt’ün kurduğu dini sistem İslam fetihlerine kadar neredeyse tüm Ortadoğu’da bin yıl boyunca hâkim dini inanç olarak kaldı. Bu inancın kutsal metni olan Avesta’da, yeryüzü ülkeleri anlatılır. Vendidad bölümünde Ahura Mazda’nın (Bilge Rabb’in) yarattığı 16 ülkeden söz edilir. Şöyle başlıyor: “Ahura Mazda Spitama Zerdüşt’e şöyle dedi: İçindekinin bir cazibesi olmasa da, ben her ülkeyi değerli kıldım: Eğer, içindekinin bir cazibesi olmamasına rağmen her ülkeyi değerli kılmasaydım o zaman bütün dünya Airyana Vaeja’ya (Aryan Yurduna) akın edecekti.” Dikkat ederseniz Aryan yurdu kutsanıyor. Ariler ekseninde bir tarih bilinci mevcuttur. Avesta, Şehname ve Pehlevi kaynaklardan şunu öğreniyoruz. İrani kavimler Hint Arilerinden kopup geldikleri zaman, yani ilk tarih Pişdadi Hükümdarların devridir. İlk insan Keyumars’ten başlayıp Keyanilere kadar devam eder.
-Pişdadiler Dönemi (Mitolojik Krallar)
Firdevsi, Pişdadi hükümdarları şöyle sıralıyor:
1- Keyumars, 2-Huşeng, 3-Tehmures, 4-Cemşîd, 5-Dahhak, 6-Feridun, 7-İrec, 8-Menuçehr, 9-Nevzer, 10-Zav, 11-Kirşab…
İlginç olan şudur, Tevrat’ta Adem ile Nuh arasında on baba sayılır. Sümer listelerinde Adepa (Alulim) ile Ziusudra arasında da on baba vardır.
Avesta’da Paradata olarak geçen ilk insan Gayo Maretan daha sonra Keyumars olarak Farsça’ya geçmiştir. Huşeng, büyük ihtimalle Tevrat’ta geçen Henok’tur. Kur’an-ı Kerim’de İdris olarak anılır, ona Hermes deniyor ayrıca. -Keyaniler Dönemi (900-775)
Pişdadi hanedanlığını Keyaniler (Kavalar) takip ediyor. Liste şöyledir:
1- Keykubad, 2-Keykâvus, 3-Keyhüsrev, 4-Luhrasb, 5-Güştâsb, 6-Behmen, 7- Hümay
Pişdadi hükümdarların listesi üzerinden gidecek olursak, bir gerçeği yakalamış oluruz. 4. Kral Cemşid (Yima) kardeşi Spityura tarafından ihanete uğrayarak tahttan indirilir. Yerine Avesta’da Aji Dahaka olarak anılan yabancı (Sami) kökenli Dahhak getirilir. Büyük ihtimalle bu Asur krallarından biridir… Mitoloji oluşturulurken, Farslar kendi tarihlerine uygun bir tema oluşturdular. Firdevsi şunu kabul ediyor, Dahhak’ı tahttan indiren Kawa ve onunla birlikte örgütlenen gençlerin hepsi Kürt’tür ve Kürtler bu topluluktan türediler. Eğer bu doğruysa o zaman Kawa’nın Dahhak’ın yerine atamış olduğu kral olan Feridun bir Med kralıdır. Biz bunu Med kral listesinden çıkarabiliriz. Tarihçiler şu listeyi veriyor:
1-Deiokes – Diyako (726-674)
2-Phraortes – Feruars (674-652)
3-Kyaksares – Kiyakser (625-585)
4-Astiages – Aspiyan (589-550)
Medlerin (MÖ 674-550) ilk kralı Diyako büyük ihtimalle Dehhak’ın kendisidir. Med ülkesini işgal eden Asur İmparatorluğunun atadığı bir kraldır, bölgesel kral. Kawa, Firdevsi ve birçok kaynakta geçtiği şekliyle sıradan bir demircidir. Dehhak’tan kaçan gençlere önderlik ederek Dehhak’ı devirir ve devletini kurar… Newroz ilan edilir ve ateş yakılır. Ancak devletin başına kendisi geçmez, Feridun’u kral yapar. Medlerin ikinci kralı Feruars, Feridun’dan başkası değildir. Nitekim Med kralı Feruars, Asurların başkenti Ninova’yı (Musul kentini) kuşatarak ele geçirir ve tarih boyunca hiç dönmemek şartıyla yüzlerce yıldır hüküm süren Asur devletini tarihe gömer. Bu dönem, kent devletinden imparatorluğa geçiş dönemidir. Nitekim Babil’de ulusal baş tanrı Marduk olunca kent devletleri yerine imparatorluk dönemi açılıyor… İnsanlık tarihinde kabilecilik, tarım, kent devleti ve imparatorluk şeklinde bir evrilme görüyoruz. İmparatorluklarda esas olan Tek ve Üst Tanrı motifidir. Bu da aynı zamanda Henoteizm inancının doğuşu demektir ve tarihte “Aile Tanrı” fikri gelişerek devam eder. Hristiyanliktaki Teslis (Üçleme) inancı bu tarihi evreden kalmadır. Çünkü şirk evrilir ama tevhit evrilmez. Hz. Adem’in inandığı Allah ile Hz. Muhammed’e kadar gelen tüm Peygamberlerin anlattığı Allah inancı aynıydı.
Henoteizm (Aile Tanrı) inancı Babil Yaratılış Destanında geçen Marduk’un zaferi ile başlar, Akhenaton’un reformu ile güçlenir ve bu inanç sistemi Roma’da Hz. İsa’nın “Tanrı Oğlu” yapılması ile olgunlaşır… Akhenaton’un fikri tam olarak Tevhit değildir, o tapınağı karşısına aldığı için Aton’u tek tanrı ilan ediyor. Ama gökte Aton, yerde kral fikri devam ediyor… Akad kralı Naram-Sin (Nemrut) de aynı fikri savunuyordu. Tanrı olduğunu söylerken, bir nevi Tanrı’nın oğlu, Tanrı’nın bedenlenmiş şekli olarak görüyordular kendilerini.
Med İmparatorluğu Zerdüşt’ün dinine bağlıydı, Persler, Partlar ve Sasaniler, kesintisiz tüm İran İmparatorlukları böyle devam ettiler. Zerdüşt’ün kişisel inancı Tevhittir, büyük ihtimalle böyleydi. Çünkü o Mitra’ya inanmıyordu, en azından putperest değildi. Fakat diğerlerinde şirk vardı… Katı bir dualizm (iki tanrı) inancı gelişti. Onlara göre iki tanrı vardır (iyilik ve kötülük tanrıları) bunlar savaşıyorlar ve bu savaş insanın içinde de vardır, yeryüzünde de bu savaş olacaktır. Dolayısıyla İran’ı ayakta tutan bu ideolojiydi. Ahura Mazda iyilik tanrısı olarak onların yanındaydı, diğerleri kötülük tanrısı Angri Mainyu’ya destek veriyordular. Örneğin mitolojiye göre İran ülkesini işgal eden Dahhak Ehrimen’in soyundan gelir. Birgün Ehrimen bir kılığa girerek Dahhak’ın omuzlarını öper, omuzlarından iki büyük yılan çıkar. Sonra yine Ehrimen gelir, ona çözüm olarak hergün iki gencin beynini bu yılana yedirmesini söyler. Kötülüğün kaynağı Ehrimen olarak tasarlanmıştır… Bizdeki Şeytan yaratılandır, ama onlarda Ehrimen ezelidir. Bizde Şeytan sadece vesvese verebilir, onlarda dünyanın ve hayvanların iyi olanlarını Hürmüz, kötüleri Ehrimen yaratmıştır. Ehrimen, Hürmüz’e saldırınca zarar verebilir… Ama Ehrimen aptal olduğu için sonunda yenilecektir, bundan dolayı Hürmüz’e destek verilmelidir. Bin yıl boyunca bu inanç üzere Ortadoğu’da hüküm süren İran İmparatorlukları, İslam’ın gelişiyle birlikte, bir daha geri dönmemek üzere, tıpkı Asurlar gibi tarihe karışıp gittiler. İlginç olan Asurlardan geriye küçük bir Süryani gurubu kaldı, Zerdüştilerden de Hindistan’a sığınan küçük bir Parsi gurubu kaldı.
(Özet)
Şimdiye kadar yazdıklarımı özet halinde sunarak kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Ben Kürt Tarihini incelerken insanlık tarihiyle paralel anlattım. Bu, bilimsel bir anlatımdır. Dört önemli evrede Kürtlerin durumunu analiz ederek sundum.