Bir toplum özgür düşünceyi özümsemişse, kişilerde özgür düşünmeyi doğal hâle getirir.
Özgür düşünceli bir vatandaş, devlet kademelerinde adaletin esas olduğunu bilir. Onun için özgürlüğün gereği, hak ve hukuk yaşantının her anında geçerlidir.
Devletin bu anlayışla işleyen çarklarında taraftar olmak, kişi hak ve özgürlüğünü korumayı kabullenmek demektir. Taraftar olmak, duygusal davranışlara yakın değildir. Çünkü toplum özgür düşünmüyorsa, diktatörlük anlayışı geçerli hâle gelir.
Toplum özgür değilse taraftar olmak söz konusu olamaz. Çünkü insanların beyni ve vicdanı zincire vurulmuştur. İnsan olarak ruhu körelmiştir. Kişiyi insani değerlerden uzaklaştıranlara karşı; öl de öleyim, vur de vurayım dersin. Bu noktada hak ve hukuktan bahsedemez ve halka rağmen işler oluruna gitmez.
Özgür düşünüp zekânı kullanırsan, bugün hoşuna giden taraftarı olduğun renkler, yarın sevmediğin gruba girebilir.
Toplumun duygusallığını kullanarak, savaşlar çıkarılmış, şehirlerin geri alınması için cennetten köşkler vaat edilmiştir. Haçlı seferlerinde böyle taraftar toplanmıştır. Böyle taraftar toplamak lider cuntasının maharetine bağlıdır.
Duygusal davranan kişiler, bu tür özelliklerini davranışlarına yansıtır. Bunlar aranan taraftardır. Bunlarda akıllı düşünce diye bir özellik söz konusu değildir.
Akdeniz’de petrol arayan gemilerimiz duygusal yanımızı coşturdu. Gemileri geri çektik, coşkumuz ve söylediklerimiz boşa mı gitti. İşte duygusallık bir atış top gibidir.
Egede irili ufaklı 18 adayı Yunan işgal etti. Peki duygusal taraftarımız nerede. Konu gündeme bile gelmiyor. Çünkü duygusallık, toplum üzerine etkin değildir.
Taraftar olmak, her tarihte duygusallığı öne çıkartanların peşinde sürüklenme olmuştur. Hiçbir zaman akıllı düşünce tartışılmamıştır.
Kişilerin davranışları, taraftarlık adına ise korunacağını bilir. Onun için her adımında taraftar gözükmenin yolunu arayacaktır. Halbuki aklı öne alan yönetimler bu tür davrananları hiçbir şekilde hesaba katmayacaktır.
Devletin her basamağı gerektiğinde taraftara da adaletli davranacaktır.