Arap diliyle tesis edilen İslam’a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.
Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar verilememesinin altında; Orijinal metinlere bakılıp günümüze yorumlanması gereken hakikatlerin çok önceden yapılmış tercüme ve yorumların kullanılması yoluyla cevaplanması hatası yatmaktadır.
‘’Darebe ‘’ kelimesinin tercümesinde müfessirlerin yaptığı hata bunun en önemli örneklerindendir. Yaşayan Kur’an olan Hz. Muhammed(s.a.v.)’in hayatının hiçbir döneminde şiddet yokken ve şiddete asla onay vermemişken ‘’darebe’’ kelimesinin ‘’dövün’’ şeklinde tercüme edilmesi ve hadislerde de aynı mana verilmesi İslam’a zarar veren uygulamalara kaynaklık etmiştir.
Bu yanlış tercüme Ailede dayak, Camide dayak, Kur’an Kursunda dayak, Okulda dayak, Sanayide dayak, Asker(Peygamber) Ocağında dayak, Kreşte dayak v.b. hayatın tüm alanlarında dayak uygulamasını meşrulaştırmıştır.
Modernizmin baskısıyla bunalan ve çıkış yolu arayan taklitçiler hatalarını itiraf edip düzeltmek yerine ‘’(hafifçe) dövün’’ şeklinde bir acubeye de imza atmışlardır.
Hızla uyanıp, tevbe ve istiğfarla hata itiraf edilmezse bu ‘’darebe’’ meselesi daha çokkk can yakacak bilesiniz.
Bknz: ŞU ‘DAREBE’ MESELESİ ÇOK CANIMIZI YAKTI , HALA DA YAKIYOR… http://www.cemilpasli.com/ahlak/su-darebe-meselesi-cok-canimizi-yakti-hala-da-yakiyor
‘’Darebe’’ kelimesinden daha önemlisi ‘’takva’’ kelimesinin tercümesinde yapılan büyük hatadır.
“Korunmak, itina göstermek, kurallara sıkı sıkı bağlanmak, sığınmak, sakınmak, çekinmek” gibi mânalara gelen takva, dinî metinlerde şöyle ele alınıyor: Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınmak, Allah’tan sakınmak, azaba götürecek eylemlerden uzak durmak, nefsi günahtan muhafaza etmek, Allah’ın korumasına girmek, dinin bütün emir ve yasaklarını titizlikle uygulamak, Hz. Peygamber’e tam mânası ile bağlanmak.
Hz. Peygamber takva bağlamında şu öğüdü veriyor: Takva sahibi bir kimse Allah’ın emir ve yasaklarına uymanın yanında, haram ve helâl olduğu şüpheli şeylerden de sakınmalıdır.
Kesin hüküm şudur: İslâm nazarında en üstün kişi en fazla takva sahibi olandır. ‘’
‘’Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız,O’na karşı çok saygı duyanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır. Hucurat,49/13
Kur’an-ı Kerim’in bütün insanlar için değer ölçüsü kabul ettiği takva hakkında bazı İslâm âlimleri zorlama diyebileceğimiz şu yorumda bulunuyorlar: “Kavramın kapsamında bulunan “korku”, psikolojik anlamda bir korku olmayıp, Allah’a derin bir şekilde saygı duymak, her fiilinde O’nun hoşnutluğunu gözetmek, O’nun iradesinden zerre miktar şaşmamak,onun çizdiği sınırlara hadlere riayet etmek. Kur’an ve hadislerdeki takva ile ilgili hükümler bir bütün olarak değerlendirildiğinde takva teriminin “korku” yerine “saygı” kavramıyla karşılanmasının daha yerinde olacağı aşikardır.”
Ama bugün günlük yaygın dilde ‘’Allah’tan kork’’ Müslümanların diline pelesenk edilmiş, her fırsatta ‘’korku’’ gündeme getiriliyor.
Oysa Kur’an-ı Kerim’de onlarca ayette; ‘’Haberiniz olsun ki, Allah dostlarına korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.’’ Yunus,10/62, Al-i İmran,3/102, Zuhruf,43/68, En’am,6/48, A’raf,7/35 buyurulmaktadır.
Takva Hakk’ın buyruğunu gereği gibi yerine getirmemekten duyulan endişenin adı olabilir. Kul hatasız olmaz; işte bu hata endişesi, bu eksiklik, bu âcizlik kulun sürekli hassasiyet içinde bulunmasını getiriyor: “Ya yanlış bir şey yapar da sevgilinin ilgisinden uzak kalır, gereken saygıyı ortaya koyamazsam”. Ümit ve korku arasında yaşamanın manası budur.
Kur’an-ı Kerim takva sahiplerini anlatır:
Bollukta ve darlıkta Allah rızası için harcama yaparlar.
Öfkelerine hakim olurlar.
İnsanları bağışlarlar.
İyilik etmeleri sebebi ile Allah’ın sevgisini kazanırlar.
Çirkin bir iş yaptıklarında Allah’ı hatırlayıp hemen tevbe ederler.
Namazlarını kılar, oruçlarını tutar, zekatlarını verirler.
Zan’dan uzak dururlar.
Başkalarının gizlice –kendi aralarında– konuştuklarını duyarsanız, bunu yaymayın.
Birbirinizin ayıbını araştırmayın.
Birbirinizi kıskanmayın.
Lüzumsuz rekabete girmeyin.
Birbirinize kin tutmayın.
Birbirinize sırt çevirmeyin.
Ey Allah’ın kulları O’nun size emrettiği gibi kardeş olun. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ne ona zulmeder, ne de onu yüzüstü bırakır.
Hz. Peygamber yukarıdaki hükümleri saydıktan sonra göğsüne vurarak üç kez şöyle buyurdu:
– Takva buradadır, takva buradadır, takva buradadır.
Biz yazımızda ‘’Darebe’’ ve ‘’takva/ittika’’ kelimeleri üzerinden ‘’beyana dair’’ ölçü ortaya koyduk.
Tekrar ediyorum!
Metinlerin orijinali üzerinden iyi bir dil bilgisi ile ‘’güncel’’ yorumlar yapamayan insanların karşısına, özellikle gençlerin karşısına çıkmasın.
Çıkarsa, çok misallerle görüldüğü üzere dünya ve ahiretine zarar verir.
Bizden söylemesi.