Takatim kalmadı, patikayı arşınlarken, düşünmeye. Düşündükçe yenilikleri öğrenmeye.
Sistemin kollarında oyalandırılarak dertsiz bırakılmamaya. Bir taraftan kavrulurken diğer taraftan dondurulmaya.
Toplumu makine ve insanı da makinanın parçası yaptırmaya, üzülmemeye ve ağlamamaya takatim kalmadı. Ağzımıza emziği sıkıştırdılar, ağlamayı da beceremedik.
Üzerimize atılan çamuru temizletmediler, maalesef çamurla kuruduk. Kuruduk ve derimiz buruştuğu için acı içinde kıvrandık. Çile çektik ve çilemiz dolmadı. Sinirlerimiz uyarıldı ve sonunda pik yaptı.
Birileri için yapmayın, etmeyin demeye, enerjimiz kalmadı. Kalmadı ve bir şey de diyemiyoruz. Ruhumuz bağımsız olarak haykırmadı. Bedenimizi sevgi, saygı ve merhametten uzak tutup taşlaşmanın peşine sürüklediler.
İnsanları geleceğe özendirip sevindirmediler. Toplum bir gün olsun neşelenmedi. Neşe ve gururla işlerinin başında olmadılar.
Duygusuz bir canavar gibi ağaç gövdelerini tırmalattılar. Şöyle ki, şehirlere göç olayı, tırmalamaktan daha kötü bir anlayıştır. Böyle bir yönetim şekliyle insanları oyaladılar. Öyle bir oyalama ki, sırf lafa boğdular. Kelime ve kavramlarla birbirine düşürdüler. Sahte ve uyduruk bilgilerle zafer sarhoşu yaptılar.
İnsanların aydınlığı için “Ay” dediler alkışlattılar, korku adına “Ayı” dediler yine alkışlattılar.
Bireysel ve bencil hareketler tasvip gördü. İnsanca davranışlar, içini dostça açan ve para ile dostluk olmaz diyenler değer görmedi. Perdeyi çektiler ve hayatı bitirdiler. Yüze gülüp yalayacak bir çanak arattılar.
Yandaş ve yandaş olmayan diye ayrımcılığı ülkeye benimsettiler. Samimi ve dürüst insana bu toplumda yer yoktur, diyerek toplumu oyalamaya kalkıştılar.
Bedenen ve ruhen çatışmayı körüklediler. İnsani değerlerin içini boşaltılar.
Bunlarla mücadeleye takatim kalmadı dedirtmek için uğraştılar. Fakat milletin bağımsız düşüncesini bozamayacaklarını anladılar. Onun için farklı yöntemlerle insanları maddi sıkıntı içerisine sokmaya çalıştılar.
Serbest piyasa ekonomisi veya küreselleşmeyi esas alıp yoksulluğa pirim verdiler. Böylece daha çok semirdiler. Yoksullaşmayı ülkeye yayıp poşete muhtaç ettiler. Bu davranışlarını yoksula ve dar gelirliye anlatmaya gücüm yetmedi.
Günümüz toplumuna, tüketici rolünü ve görevini biçimlendirdiler. Bu yapı toplumda önemli değişiklikler yarattı. Çünkü üretimden tüketime geçilmiş ve “satın al geçin” metoduna başladılar.
Ülke tarihi değerleriyle yaşar, bu değerlerin altını oyarsan ülkenin altını oymuş olursun. Ne söylense boşuna denmesi için hiç kimseyi dinlemiyorlar. Bu durumda kimsenin düşünmeye bile gücü kalmadı.
Takatim kalmadı, sürüklendiğimiz bataklığa girmeyi engellemeye.
Hasan TANRIVERDİ