Ormanın gölgesine kurmuştuk iki odalı tahta kulübemizi. Annem ve babam çok çalışmışlar ve kulübenin çevresini de bahçe olarak imar etmişlerdi. Ormandan gelen seslere ilk günler korkuyla tepki verdik. Daha sonra aynı sesler, ninni gibi gelmeye başladı.
Günlerimiz kolay geçmiyordu. Fakat doğanın tüm güzelliklerini yaşıyorduk. Sorunsuz hareket ediyorduk, çevremizde kimsecikler yoktu. Köy yukarıda kalmıştı. Gücümüz yettiğince sebze ve çiçek yetiştiriyorduk. Yetiştirdiğimiz ürünleri, kasabada satıyorduk.
Neşeli yaşantımız, o gün çıkan fırtınaya kadar devam etti. Sabahın fırtınasıyla bahçeye koşan annem, kırılan ağacın altında kaldı. Rüzgâr şiddetliydi, ormanda ağaçlar eğiliyor ve bazıları tekrar doğrulamıyorlardı. İşte çileli yaşantımız bundan sonra başladı. Babam, kasabada ev tuttu, iş bulup çalışmaya başladı. Biz de okullu olmuştuk. Kasabada annemsiz yaşamaya başladık.
Hafta sonu kulübemize gidiyorduk. Babam gelemediğinde korkuyor, dışarı çıkamıyorduk. Köyden bir ninenin çıra ile yırtıcıların korkutulmasını öğretmesiyle biraz rahat hareket ettik. Yabani hayvan sesi duyduğumuzda uzun sopanın yarılmış ucuna sıkıştırılmış çırayı yakıyor ve dışarı çıkıyorduk. Yabani sesler kesiliyordu.
Akşamüzeri kasabaya hazırlanırken, dışarıda yabani sesler duyduk. Tüm cesaretimizi toplayıp çırayı yaktık ve dışarı çıktık. Önce köpek zannettiğimiz iki kurt domuzu kovalıyor. Domuz bizi görünce yola kaçtı. Suyun kaynağına giden ana ve oğluna rastladı. Domuz onlardan da kaçmak isterken, çocuğa çarptı. Çocuk kanlar içerisinde yere yuvarlandı. Kurtlar domuzun peşini bırakmasa da çocuk cansız yerdeydi. Ana bağırıyordu. Çocuğunu kurşuna dizmişler zannetti. Sesine köyden gelenler acı olayla karşılaştılar. Yanan çıra hayvanları korkutmuş fakat çocuğun ölümüne neden olmuştu.
Köylüler ayıların yavrularıyla sebzeliğimize girip her şeyi talan etmelerine rastlamışlar. Bahçeyi kurtarmak mümkün değildi. Biz de bırakmıştık. Babam emekli olursa kulübemizi şenlendirmeye ve doğanın eşsiz güzellikleri arasında olmaya karar verdik. Yalnız yabanilerle köyde mücadele edeceklerdi. Çünkü dışarı çıkamaz olmuşlardı. Bunun için tuzak kurmak ve silahla avlamak gibi önlemler alacaklardı. Bizim kulübemizi köye taşımamızı istediler çünkü, yabaniler toprağımızda yiyecek buluyorlardı. Bu yaz tatilinde köye kulübeyi taşıttık.
Üniversiteyi kazanacağım şehre birlikte gideceğiz. Babam orada çalışacak. Kardeşimde okuluna devam edecek. Okulunu bitirip aynı yüksek okula gelirse yine ayrılmamış olacaktık.
Üniversiteyi bitirdiğin günlerde ikinci ve büyük acı haberle sarsıldık. Kaderin çilesi yakamızı bırakmıyordu. Bir iş kazasında babamı kaybetmiştik. Kardeşimle yıkılmıştık. Allahtan mezun olmuş işe bile müracaat etmiştim.
İşe girince kardeşimi köye göndermedim. Köyde yeniden düzen kurmasını istemedim.
Kardeşimin de üniversiteyi bitireceğini annem ve babamın görmesini çok isterdim.