Süzgeç, aile için mutfağın başarısında, pay sahibiydi. Sağladığı kolaylıkla, değerini bir kat daha artırırdı.
Süzgecin, çeşitli metaller ve ahşap ana gövdesini oluşturur. Yöreye göre farklı isimler de alsa kullanım amacı hemen aynıdır.
Bakır süzgecimiz büyük ve kulpları genişti. Elimizin altındaydı ve her işte, görev yapardı.
Sebze ve meyvelerin yıkanıp süzülmesi, işleminin mihenk taşıydı. Özellikle alüminyum süzgecimiz de kapıda asılı ve her işe hazır nazırdı.
Annem, balıkları süzgece koydu, yıkadı ve duruladı. Süzgeci, bahçe duvarının üzerine bıraktı. Kendi kendine sesler çıkartı. Ne dediğini anlamadım. Komşunun çağrısına, döndü ve seslerini duyuyordum.
Komşu; çayırı birine vermediyseniz biçerim. Annem de biçebileceğini söylemiş. Hatta biz biçer, kenarlara yığarız, oradan alırsın, demiş. Annem çayır konusunu da bu şekilde halletmiş oldu.
Annem konuşurken, bahçeden çıkan iki köpek, balıkları kaptıkları gibi kaybolmuşlar. Annem geri geldiğinde balıkların yerinde yeller esiyormuş. Kaşla göz arasında balıkların yok olmasına içerlenen annem, komşuya seslenir. Olayı anlatır. Komşu, köpeklerin mahallede dolaştığını söyler.
Komşu yükünü bırakır ve balıklarla gelir. Anneme, misafirliğe gideceğiz. Yarın alır getirirsiniz, diyerek balıklarını verir.
Annem, yeni topladığı fasulyeleri süzgeçte yıkamıştı. Aradan bir saat geçmişti ki, komşunun ineği çimene geldi. Annem yine içeriye, bıçak almaya gider. Bıçakla geri döner fakat inek fasulyeleri halleder. Taze ve yıkanmış…
Babam anneme seslendi, bari yıkasaydın. Annem başını salladı ve yıkanmıştı, dedi.
Annem ineğe baktı ve kaşıdı. İnek durdu anneme boynunu uzattı. Komşu geldi, annem, borcun ikiye katlandı. Bu defa fasulyeler de gitti. Komşu güldü, başka besleyeceğin, ne var. Ona göre ineğe yiyecek hazırlayayım, dedi.
Annem süzgece baktı ve birlikte güldüler.
Hasan TANRIVERDİ
























