Bir zamanlar ”Susam Sokağı” vardı!… Öyle ya 1980 ve sonrasında doğan çocukların ortak noktası… Aynı dönemin çocukları olarak bir araya geldiğimizde gülümseyerek hatırladığımız program. O dönemin çocuklarında iz bırakmış bir klasik.
Aslında ben bile unutmuştum geçenlerde internette dolaşırken bir arkadaşımın paylaşımıyla tekrar hatırladım ve o günlerin bölümünden bir bölüm izledim, yer etmiş karakterleri anımsayarak çocukluğum geldi aklıma.
İşte Susam Sokağı Başlarken;
*Gün güneşli
İnsanlar neşeli
Sen de gel oyna
Susam sokağı’nda
Dostluk ve sevgi
Sarıyor her yeri
Sen de gel oyna
Susam sokağı’nda
Sev dünyayı
Açılır her kapı
İşte susam sokağıııııııııı*…
Piyano çalan bir adam vardı. Daha doğrusu çalmaya çalışan bir adam. Bir türlü olmuyor!… Olmuyorrr!… Olmuyorrrr! Diye bağırırdı… Kermit ona unuttuğu yerlerde yardım eder ve şarkıyı birlikte tamamlarlardı.
*Yağmurlu kasvetli bir hava
Şaşırdım yolumu karanlıkta
Bana söyler misiniz
Nasıl gidilir susam sokağınaaaaaa*…
Kurabiye canavarını izleyipte onun gibi yemeye çalışan çocuk yoktur sanırım…Tabiki başarız denemler yapan nice çocuklar!…
Bir bölümünde kurabiye canavarının kütüphane görevlisiyle konuşması ve kütüphane görevlisini çileden çıkartışı!…
Bir kitap ve yanında bir kutu da kurabiye lütfen…
Burada kurabiye bulunmaz ama kitap isterseniz verebilirim.
Öyleyse bir kutu kurabiye ve bir bardak süt lütfen
Burası kütüphane burada yalnızca kitap bulunur.
Öyleyse bana kurabiyeler hakkında bir kitap ve bir bardak da süt lütfen.
Kermit’in parmağının ucuyla garip sesler çıkartarak (vıjıtttttttt) geometrik şekiller çizmesi… Akabinde dışarıdan seslendirme yapan insan daire, daire, daire diye seslenişi!…
Kermit’e diş fırçası satmaya çalışıyorlardı bir bölümde ama kermit’in dişleri yoktu ki! Kermit’te benim dişlerim yok ki ne diş fırçası diyordu. O da takma diş satmaya başlamıştı…
Bir de Edi’nin saati öğrenmek için tüm mahalleyi “oo soo lee mii yoo” diye ayağa kaldırışını hemen hemen hatırlar o dönemin çocukları!…
Bir çok çocuk harfleri, okumayı, yazmayı, saati o proram sayesinde öğrenmiştir…
Birde; bu benim gözüm, gözüm, gözüm, gözüm!… Burnum, burnum burnum!… Bu da ağzım, ağzım, ağzım, ağzım… Ne günlerdi!… Malum yaaa, bu progrmalarlarla ne dahiler yetişti.(!))))))
Tırtıllar için söylenenler; dış ses aynen şöyle dile getirirdi.
Tırtıllar asla, asla, ama asla kahverengi bot giymezler. Tabi sonradan tırtılların bırakın kahverengi bot giymelerini tırtıllar hiç bot giyer mi? Amaç kahverengini öğrenmekse niye böyle bir anlatım diye düşünmekten kendimi alamıyorum!. Malum işte, dahi yetiştirme programı (!)))
Yalnız anlam veremediğim bu programda para mevzu bahis değildi. Manavdan, kırtasiyeden herşey bedava alınırdı. Her şeyin paraya döndüğü dünyaya inat.
Tahsin amcayı unutmamak gerek: herşeyi tamir ederdi.
Tahsin amca oyuncak robotum bozuldu, arabam çalışmıyor diye gelen çocukların ilk adresiydi Tahsin Amca. Yavrucum pil kutuplarını (-) ve (+) tarafına takacaksın.
Minik kuşu unutmamak gerek. Herşeyi sorardı. Öğrenmek onun için çok önemliydi. Çok soru sorar herşeyi ama herşeyi öğrenmek isterdi ve öğrendiklerini kırpık’a anlatırdı.
Nihat amca hiç unutulur mu? Her türlü kitabı çocuklar ondan alır okurlardı.
Kırpık ”Susam Sokağı” çocuklarıyla en çok ilgilenen karakterdi…
O dönemin çocuklarının hala büyük bir hayranlıkla hatırladığı, o zamanlar her gün televizyon karşısına oturup pür dikkat izlediğimiz Edi’si Büdü’sü Kurabiye Canavarı ve Kurbağacık’ı ile şu an dengi olmadığını düşündüğüm eğitici çocuk programıydı vakti zamanında!…
Şimdilerde yayınlanan çocuk programlarıyla karşılaştırılınca barış ve sevgi açısından eşi benzeri olmadığını düşünüyorum…
Yerlere çöp atmamayı, muslukları boş yere açık bırakmamayı, dostluğu, arkadaşlığı daha pek çok öğretici davranışı kazandırmış bize şarkılar ve oyunlarla dile getirmiş.
Olsa yine izlerim’…
Malum alışkanlık yapıyor.))))
Sanırım Hakan diye genç biri de vardı. Genç dediğim o zamanlar . Şimdi olgun biridir. Artık yeni trend Caillou. Hatta biz “Caillou Devrimi” diye bir yazı da yazdık.
Mâziye götürdün bizi sevgili Nurdan kardeşim. 🙂
GErcekten güzel bir yazi olmus Nurdancim; bana cocuklugumu hatirlattin… tebrik ve tesekkür ederim.
Yalnız anlam veremediğim bu programda para mevzu bahis değildi. Manavdan, kırtasiyeden herşey bedava alınırdı. Her şeyin paraya döndüğü dünyaya inat.
dedgin gibi suan ki zamana inat güzel zamanlar da olmus hayatimizda, eskiden gercekten de para bu kadar ön planda degildi, maalesef zaman degistikce menfaatler ön plana ön plana cikti.. Fakat herseye ragmen bence vefa ve dostluk bakii koruyabilene tabii ki