Sakat olmak ?
Sakat kelimesinin yanı sıra özürlü ve engelli kelimeleri de kullanılmaktadır. Her üç kelime de aynı anlamı vermekte midir ? Bu kanoda daha önce bir makale yazmıştım. O yüzden burada konuyu tekrar etmeyeceğim. Sakat kelimesinin sukut kelimesinden doğduğunu tahmin ediyorum.
Osmanlıca sözlükte sukut kelimesi şöyle açıklanmış.
Sukut :
- Düşme. Yukardan aşağıya birden iniverme.
- Değerini kaybetme. Bozulma.
- Devrilme.
- Mahvolma.
- Ahlâk bakımından alçalma.
- Büyük bir vazifeden ayrılma.
- Sarkma.
- Çocuğun eksik veya ölü olarak doğması.
Bir de sükut kelimesi var. Sükut : Sessizlik, kırıklık manasında sükut-u hayal ve sükut ikrardan gelir tabirleri vardır. Sükut-u hayal : hayal kırıklığı anlamında ve sükut ikrardan gelir : susmak kabul etmektir anlamında.
Sakat kelimesinin sukut ve sükut kelimeleriyle bir ilintisinin olduğu görülmektedir.
Sakatlar sukut ve sükut halindedirler. Suskun ve gönülleri kırıktır. Hayatta derdin ne olduğunu yaşayarak öğrenirler. Yaşadıkları sadece bir organ eksikliği değildir. Çektikleri sadece bedensel zorluklar ve çile değildir. Sakatların bir beden zorlukları, birde ruhsal depremleri vardır. Aileleriyle birlikte yaşarlar o şiddetli depremleri. Sakatların kendi iç dünyalarında yaşadıklar çok büyük korkuları vardır. Bu büyük korkuların doğurduğu katlanılmaz eziklikler ve ızdıraplar da cabası.
Sakatların alınlarında silemedikleri kaderin karaları vardır. Kaderdendir o karalar ve ne kadar karalar bağlasanızda silinmez. Bazen anneleri babaları bile anlayamaz onları. Hayata 5-0 yenik başlamıştır sakatlar. O yenik hallerinde bile sağlam kardeşleriyle kıyaslanırlar, azarlanırlar, hakkını korumaya kalktığında da kıskançlıkla suçlanırlar. Sağlam kardeşlerin her hayali emir telakki edilir de sakatların ihtiyaçları lükse giriverir. Sakatların sağlık özlemi nasıl kıskançlık olabilir ki ? Yoksa sağlam kardeşler çok zalim midir ?
Sakatlar korku içindedirler anneme babama bir şey olursa ben ne olurum diye. Anne babalarda aynı korkuyu çekerler ve o yüzden sağlam kardeşlerine boyun eğerler, sağlam evlatlarının tüm küstahlıklarını, başarısızlıklarını, bencilliklerini,korkaklıklarını ve hatta bel altı vurmalarını sakat kardeşine görmezden gelirler. Eeee ne de olsa sağlam kardeşi bakacaktır sakat kardeşini. O yüzden eğerler başlarını sağlam çocuklarına mahkumdur anne babalar.
Sakat kardeşi olan ablalar da kız kardeşler de zor evlenirler, zor koca bulurlar bunu biliyor muydunuz ? Sakat kardeşi olan erkekler de kız istemeye gidecekleri zaman iki defa düşünürler. Sakat kardeş işi zorlaştırır mı acaba diye. Bir sakatın ağabeyi askere giderken sakat kardeşin ağlamaya bile hakkı yoktur çünkü çevresi hemen kıskandı mı acaba diye düşünür diye. Ablasının çeyizini hazırlarken de ağlayamaz genç sakat bir kız. Sakatların çevrelerindeki kişileri yanlış bir hareketten dolayı eleştirmeye bile hakkı yoktur. Damga hazırdır hemen sen kıskançsın diye.
Kaderin karasıdır bunlar ve değiştiremez bunu sakatlar. Büyür gider ve bir kız arkadaşı veya bir erkek arkadaşı olmaz sakatın. Dört duvar ardına gömerler ama bir sevgili ister diye. Sağlam çocuklar ASLAN OĞLUM HAYDİ GÖSTER AMCANA PİPİNİ veya ASLAN OĞLUM KOMŞUNUN KIZINI MI AYARTMIŞ diye övgülerle şımartılırken, sakat çocukların okul arkadaşı edinmesine bile izin verilmez.
Makalemi çok saygı duyduğum rahmetli Dudu teyze ile bitirmek ve onu rahmetle anmak istiyorum. Benim köyümde yaşamış ve Ayşe isimli sağır dilsiz torunu olan bir yaşlı kadındı. Fakirliğinin yoksulluğunu olumsuzluklarına rağmen Ayşe’yi İzmir sağır dilsizler okuluna götürüp getirdi yıllarca. Ayşe eğitimli bir genç kız oldu, memur oldu ve evlendi, şimdi iki çocuğu var. Kocası da sağır dilsiz. Mutlu bir yuvaları var Manisa da. Dudu teyze nin onca emeği boşa gitmedi. Torununu hayata hazırladı. Allah rahmet eylesin.
25 Mayıs 2010 Salı
UĞUR ÖZALTIN
Çok haklısınız ve çok üzücü bir yazı.Bu duygular karşısında herkesin bir kere daha düşünmek için susması gerekir bence.Dilerim hayat güzellikleri ve kolaylıkları ile devam etsin engelli vatandaşlarımız için ve herkes elinden geleni gerek davranışsal gerekse toplumsal ihtiyaçlar açısından yapsın.
Evet sakatların hem fiziksel zorlukları vardır hem de bundan daha beter ruhsal depremleri.
Ülkemizde sakatların fiziksel yönden bir kaç ihtiyacını gidermekle işlerin hallolabileceğini zanneden cahil yöneticiler az değildir
Kİ, fiziksel engellerin aşılması dahi hala yarım yamalaktır