Sürdürülebilir Kıyı Yönetimi Açısından Ar-Ge’nin Önemi (II)
Ar-ge ve deniz araştırmaları
1950 Öncesi Deniz Araştırmaları: 1933 yılında Üniversite Reformu sonrası Balta Limanı’ndaki Enstitü’nün genişletilmesi planlanmışsa da 1937’de kapatılmıştır. 1947’de Ekonomi Bakanlığı’nın balıkçılığı bilimsel bir temel üzerinde geliştirme yönünde aldığı karar sonucu 1950 yılında Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle 1937’de faaliyeti durdurulan Baltalimanı’ndaki Enstitü yeniden canlandırılmıştır.1951’de bu Enstitü Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü’ne dönüştürülmüştür. (Bingel ve diğerleri, 2007)
1950-1960 Dönemi Deniz Araştırmaları:İstanbul Üniversitesi Hidrobiyoloji Enstitüsü’nün gelişme dönemini kapsayan bu süreçte gerçekten önemli aşamalar sağlanmış ve bilimsel çalışmalar gerçekleştirilmiştir.Yine ilginçtir ki o yıllarda Enstitünün finansmanı yalnız İstanbul Üniversitesi’nce değil, aynı zamanda Toprak Mahsulleri Ofisi ve daha sonra Et ve Balık Kurumu tarafından sağlanmıştır. Değişen koşullar sonucu İstanbul Üniversitesi Hidrobiyoloji Enstitüsü’nün faaliyetleri durma noktasına gelince enstitü maalesef kapatılmış ve önemli bilgi birikimi ve insan gücü yitirilmiştir. 1960’ta planlı dönemde DPT bir “su ürünleri sektörü” oluşturmuş ve sektör uzmanı istihdamına ise daha sonra başlanmıştır. (Özarslan, 1974).
1970-1980 Dönemi Deniz Araştırmaları: İ.Ü. Hidrobiyoloji Enstitüsü gerilerken oluşan boşluk önce İzmir’de 1965 yılında Ege Üniversitesi-Fen Fakültesi’nde bir Hidrobiyoloji Bölümü kurularak doldurulmaya çalışılmıştır. 1975’te Dokuz Eylül Üniversitesi-Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü kurulmuş ve 1978 yılında R/V Piri Reis hizmete sokul-muştur. Benzer şekilde Ankara’da 1975 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesince, deniz bilimlerinde disiplinler arası temel ve uygulamalı lisansüstü eğitim ve araştırma yapmak amacı ile Rektörlüğe bağlı olarak bir ‘Deniz Bilimleri Bölümü’ kurulmuştur. Bölüm, YÖK yasasının yürürlüğe girmesi ile ODTÜ-Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü adını almıştır.Bir yandan özetlenen gelişmeler olurken diğer yandan Deniz Kuvvetleri Komutalığı’na bağlı olarak Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı’nın (SHODB), 1738 nolu kanunun 30/5/1973 tarihinde Resmi Gazete’de yayını ile kurulması önemli bir gelişme olmuştur (SHOD, 1987).
1980-1990 Dönemi Deniz Araştırmaları: Bu dönemde 1982 sürecinin başlaması ve YÖK uygulamaları çerçevesinde yeni kurulan üniversitelerde su ürünleri fakülteleri kurulmuştur. ODTÜ-DBE’nün katkılarıyla bir su ürünleri ana planı önerisi hazırlanmıştır. Bu çalışmalara paralel olarak Oseanografik Hidrografik Araştırmalar Ana Planı – Ulusal Deniz Ölçme İzleme Programı 1983’te Deniz Alaka ve Menfaatleri Yüksek Koordinasyon Kurulu onayından geçerek yürürlüğe girmiştir. (Bingel ve diğerleri, 2007)
1990-2000 Dönemi Deniz Araştırmaları: Bu dönem içerisinde yer alan önemli iki gelişme olmuştur. Bunlardan biri 1997-2006 yıllarını kapsayan ‘Ulusal Deniz Araştırmaları Programı (DAP)’ın TÜBİTAK Bilim Kurulunca kabul edilmiş ve yürürlüğe konulmuş olmasıdır. Diğeri ise Denizcilik Müsteşarlığı’nın oluşturulması ile görev ve sorumluluklarına ilişkin 5 Mayıs 1995 tarihli Başbakanlık Genelgesidir (TÜBİTAK, 2001).
2000 Sonrası Deniz Araştırmaları:Uzak ve yakın geçmişte yaşananlar ve yapılan çalışma, tartışma, toplantı, yazılan rapor, önerilen projeler vb hep sözde ve kâğıt üzerinde kalmış ve somut bir sonuç elde edilememiştir. Örneğin 2002’de sona eren DAP yenilenememiştir. Kalkınma plan dönemlerinde ne deniz araştırma master planı çalışmaları ve sonrasında ne değişen hükümetler ne de yakın dönem DPT sektör uzmanları deniz bilimlerinin getirisi ve götürüsünü bir olasılıkla ön plana almamış görünmektedirler.
Deniz Araştırmaları ve Bugün
Konuya strateji çerçevesinde bakıldığında kanun koyucunun ülke çıkarlarını korumak ve bunun politikasını oluşturmak ile bu politikaların yurt içinde ve yurt dışında gereğini yapma yükümlülüğünü deniz bilimcilere ve denizle ilgili kurumlara bırakmıştır. Bu nedenle hem eğitim ve araştırmalarla yükümlü üniversitelerin hem de diğer devlet kurumlarının (örneğin Dz.K.K. Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi, Denizcilik Müsteşarlığı, TÜBİTAK vb’nin) deniz bilimlerini destekleyici çevrenin oluşturulması ve bu desteğin sürekli kılınmasının sağlaması için gerekli girişim ve adımları atmaları gerekmektedir. (TUBİTAK, 2001)
Deniz araştırmalarında mevcut yapı
Halihazırda sayıları 20’yi aşan kamu kuruluşu ve üniversiteler, deniz bilimleri konusunda eğitim, öğretim ve sınırlı da olsa araştırmalar yapmaktadır. Denizcilik ve Ar-Ge Önündeki Engeller Finansman Eksikliği var, İşbirliği-Koordinasyon Yok, Teknik Donanım Yetersiz ve Yetişmiş İşgücü Azdır. Deniz İlgi Alanlarında Eşgüdüm Noksanlığı En Büyük Sorunumuzdur. Ulusal deniz ilgi alanlarında artan faaliyetlerin gereğini yerine getirebilmek ve canlı ve cansız kaynaklarından ekosistem işleyişini dikkate alan sürdürülebilir yarar sağlayabilmek için bazı önceliklerin karşılanması ve bunların yerine getirilmesi kaçınılmazdır. Bununda anahtarının yine çağa uygun eğitim olduğu açıktır. Bu eğitimin ise bir bütünsellik içerisinde köklü bir üniversitelerde verilmesinden daha rasyonel ve uygun yol düşünülemez (BTYK, 1999).
Deniz araştırmaları ve yapılanma: Deniz Araştırmaları Ve Yapılanması konusunda bir çok kurumun yetki paylaşımı sözkonusudur. Bu kurumlar; Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Daire Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Denzicilik Müsteşarlığı, TÜBİTAK ve Üniversitelerdir. Mevcut kurumlar arasında koordinasyon bulunmamaktadır.
Ar-ge bilgi merkezi ve veri değişimi: Deniz araştırmalarında toplanan verilerin bir merkezde toplanması ve kullanıma açılması gereklidir. Bu kapsamda öncelikle veri yönetim planı hazırlanmalıdır. Daha önceki yıllarda toplanan verilerin kaybolmaması için bir veri arama ve kurtarma (data archaeology and rescue) projesinin uygulamaya konmasına da acilen gerek vardır.
Ar-ge ve milli gelir: Türkiye, sanayi ve teknolojik gelişim için büyük önem taşıyan Ar-Ge harcamalarına milli gelirinin yüzde 1`i kadar bile pay ayırmıyor.