Bugün satırı, yalakalık adına amuda kalkıp kıyama duranların, iki kuruşluk dünya menfaati adına eğile eğile kamburu çıkanların, üç kuruşluk döner koltuklu bir makam için şereflerini ve haysiyetlerini kaybedenlerin, kamu malını babasının malıymış gibi gören ve o malı müktesep hak olarak kullanan; çalan, çırpanların serüvenlerinden bahsetmek üzere açıyorum.
Dünyada öyle bet adamlar vardır ki, bu adamlar bir takım alamet-i farikalarıyla ün yapıyorlar, çok kötü meziyetleriyle bile şöhret oluyorlar. Aleyhlerinde yapılan tüm kötü yadsımaları, bir takım zanları bile reklâmımız yapılıyor babından hoş karşılıyorlar. Yani, gündemde kalmanın iyisi, kötüsü olmaz mantığıyla hareket ediyorlar.
Yazımda, ne idüğü belirsiz bu bet adamların ifşa edilmeyen bir takım meziyetlerinden bahsederek, sürçü lisansız bir yazı yazacağım!… Meselâ; adamlar bir zamanların çok hızlı devrimcisi, ya da ülkücüsü ya da akıncısı iken, bir anda sanki en şiddetli bir kasırganın hızıyla, yüz seksen derecelik bir değişimle, cari olan her hangi bir iktidarın yamağı, yalağı, hatta uşağı olma yoluna girebiliyorlar. Bu değişimle değişen insanlar, ideolojilerinin çağa ayak uyduramadığından olsa şaşmayacağım; bu dehşetengiz değişimleri aslında, sadece ama sadece getirim, makam ve mevki hırsından kaynaklanıyor.
Yerelden evrensele kadar, bu adamların kapsam alanlarını her yerde görmemiz se ne yazık ki mümkün olabiliyor. Yerelden, resmiyetin birçok kapısına kadar kapsam alanlarını genişleten topukları bilyeli bu dönekler; helal-haram kavramlarını tanımayan haramzadeler; memur-müteahhit anlayışındaki zat-ı muhteremler yaptıkları karanlık işlere bir şekilde kılıf bularak, pervasız bir şekilde çalma-çırpma marifetlerini sergiliyorlar. Haklarında dedikodular, çeşitli söylentiler ayyuka çıkmasına rağmen, sağır sultandan daha sağır bir şekilde işi geçiştiriyorlar; hiçbir söylenti onların umurlarına gelmiyor. Çünkü onlar, tırısa kalkmış atların hızıyla, haram yollardan sanki yangından mal kaçırırcasına pür telaş ceplerini doldurmaya çalışıyorlar.
Özellikle kamu makamlarını babalarının malıymış gibi gören, memur-müteahhit anlayışında olan bazı zevatların, çok uzak değil, şöyle birkaç yıl içinde kamu imkânlarını kullanarak nasıl devleştiklerini görmek olası olmamasına rağmen, bazılarınca bu durum çok olası bir durummuş gibi görülüyor. Bu tip zevatların tepelerindeki erkler tarafından korunmaları ve muhafaza edilmeleri olmasa; bunların bitlenmeleri, devleşmeleri ve pervasız bir konumda görülmeleri hiç mümkün müdür? Bunu da halk, görüyor, biliyor ve bir şekilde yargılıyor.
Büyük din âlimlerinin kamu malını çalanların cenaze namazları kılınmaz dedikleri fetvadan yola çıktığımızda, acaba bu tip kamu hırsızı adamların cenaze namazları kılınır mı? Onu da çok merak ediyorum. Yahut farz edelim ki, cenaze namazları kılındı bu adamların; imamın; “Mevtayı nasıl bilirsiniz?” Dediğinde, cemaatin cevabı “İyi bilirdik olacak mıdır?” Yoksa kamu erkini kullanan, kamu erkince korunan, bu sayede bitlenen bu zevatlara halk; “O bir hırsızdı, o bir talancıydı” diyecek midir?
Özellikle geçmiş ideallerini rafa kaldıran, hatta raf ne kelime; kapısını açmamak üzere karanlık mahzenlere kilitleyen bir takım insancıkların düştükleri böyle rezil rüsva hâller; aslında utandırıcıdır; düşündürücüdür. İki kuruşluk dünya nimeti ve üç kuruşluk ucuz bir makam için eğilmenin, kambur olmanın, üçkâğıtçı olmanın gereği yoktur. Bu durumlar bayağılıktır; hatta hatta adiliktir, sünepeliktir.
Dünya üzerinde mal, mülk, makam; helâl, hakkaniyet ve adalet dairesinde arandığında ve yapıldığında güzeldir. Hatta âdil bir yönetim, helal kazanılan kazanç ve bunun getireceği hizmet; mukaddes bir cemiyet yapılanmasını ortaya çıkarır ki; insanların esas böylesine bir yolun peşinde olmaları evlâdır.
Ne yapmalı ki, çağımızda bu durum tam tersine dönmüş; dünya düzeneği cambazların, fırıldakların, döneklerin, özellikle de “Allah adıyla aldatanların” eline geçmiştir. Düzenin fırıldağı da, senelerdir pervasız bir şekilde dönmektedir. Halkımız uyanık olmadığı sürece, usta aldatıcıların döndükçe dönen fırıldakları daha senelerce dönecektir.
Ey halk! Bu fırıldak daha senelerce dönsün mü sizce!…
Sürçü lisansız bir yazı yazdım bence!…
Ettiysem sürçü lisan af olmaya!…