Yeni yılın ilk yazısı nasıl olmalı?
Şöyle allı pullu, renkli, neşeli olmalı değil mi?
İçi kestane ile doldurulmuş, fırında nar gibi kızartılmış hindi dolması anlatılmalı.
Veya saat tam yirmidörtte patlatılan şampanyanın verdiği zevk. Sevgi ve dostlukla sokakta birbirlerine sarılıp yeni bir yıl için şans, sıhhat, umut, zenginlik dileyenler…
İyi de bu başlık neyin nesi diyebilirsiniz.
Ben 2011 yılının sonunda da güzel bir yazı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda, üç gün önce Roboski’de bombalarla yakılan Kürt gençleri aklıma geldiğinde kendimden, insanlığımdan Türklüğümden utanarak yazı yazmaktan vazgeçmiştim.
Bugün de zorlanıyorum. Ama yazmak zorundayım. Yazacağım. Yok canım benim bir gazeteyle anlaşmam falan yok. Aklıma estikçe yazıyorum. Bazı gazeteler hoşlarına giderse basıyor. Benim derdim kendimle. Yazmazsam geceleri uyuyamamaktan korkuyorum.
İki gündür beynimin içinde dolaşıp duran düşünceler beni uyutmuyor. Nereden başlamalıyım. Hangi sorunu yazmalıyım. Hangi derdi, hangi çileyi anlatmalıyım…
İkinci Paylaşım savaşının sonunda Naziler yenilmiş ve Almanya müttefik devletler tarafından işgal edilmişti. Seyrettiğim bir belgeselde gördüklerimi hiç unutmuyorum. Biliyorsunuz bu kamplarda Yahudiler, Sosyalistler, Çingeneler çok zor şartlar altında önce çalıştırılmış, güçten düşünce de yakılarak imha edilmişlerdir. Bu kampları işgal eden Amerikalılar, İngilizler çevrede oturan Alman halkını bu utanç kamplarına getirip gezdirmişlerdi. Ölmek üzere olan insanlar, iskeleti çıkmış çocuk, kadın, erkek yaşı belirsiz insanlar. Üst üste yığılmış cesetler. Sadece gözleri, aç gözleri belli olan, hâlâ korkuyla bakan insanlar. Ve onları görmemek için yere bakarak kampı gezen Alman halkı.
Almanlara:
“ Burada, burnunuzun dibinde olan bu katliamdan, insanlık suçundan haberiniz yok muydu? „ Diye sorulduğunda. Hepsi de, „ Bilmiyorduk, görmedik, duymadık,“ diye yanıtlamışlardır. Oysa hepsi, herşeyi olmasa da çoğunu biliyorlardı. Her gün bacalardan çıkan yanık insan kokusunuda mı hissetmemişlerdi…
Salt Naziler değil, sessiz kalan bu halk da suçluydu.
Aylardır Türkiye’nin bir yakasında Televizyonların ve gazetelerin Doğu, Güney Doğu diye adlandırdıkları Kuzey Kürdistan’da bir insanlık trajedisi, katliam yaşanıyor. Çocuklar, yaşlı erkekler, hamile kadınlar öldürülüyor. Adı konulmamış bir savaş yaşanıyor. Haberleri dinlerseniz, „ Bu korkunç cinayetleri işleyenler gözü dönmüş PKK’lılardır.“ Kendi analarını, kendi kardeşlerini öldüren, kendi evlerini bombalayan bu PKK’li teröristlerdir!…
Silvan’da sokağa çıkma yasağı bittikten sonra, anımsarsınız bir video görüntüsü ekranlara düşmüştü. Zavallı ve çaresiz askerler aralarında otuz kırk metre arayla kenti terkederken, kenara yığılmış halk onlara saldırmıyordu. Hatta yaşlı Kürtler o askerlere bir şey olmasın diye onlara sarılarak koruyordu. Ve kenarda yığılı olan Kürt halkının attığı bir slogan çok net duyuluyordu: „ PKK HALKTIR, HALK BURADA“
Bundan daha net bir mesaj verilemezdi. Onbinlerce Kürt; hepimiz PKK’lıyız diyordu.
Niye anlatıyorum bunları? 2015 Aralık ayında bir aya yakın İstanbuldaydım.
Bir avuç aydını, sosyalisti, demokratı bir yana bırakırsak halkın büyük bir kısmı üç maymunları oynuyordu. Bilmiyorlardı, duymuyorlardı, konuşmuyorlardı…
Öyle miydi gerçekten? Bilmiyorlarsa, meraktamı etmiyorlardı. Hadi Kürt kanalları Türkiye’de yasak, arada bir İMC’ye bakamazlar mıydı? Sokakta satılan Özgür Gündem gazetesini okuyamazlar mıydı? Hiç olmazsa Kürt komşusuna; „Sizin oralarda neler oluyor?“ diye soramazlar mıydı.
Sormadılar, görmediler, okumadılar ama bal gibi ne olup bittiğini hepsi biliyordu. Zannediyorlardı ki, üç maymunu oynarlarsa kendilerini temiz pak tutacaklardır.
Körelmiş vicdanlar, kirlenmiş ruhlar…
Ve hâlâ riyakâr bir kardeşlik türküsü…
Salt Erdoğan’ın ve AKP’nin tutumu değil, bu körelmiş vicdan sahipleri de fiili olarak Türkiye’nin bölünmesine olanak vermişlerdir.
İstendiği kadar birlik nutukları atılsın bugün vicdanlarda bölünmüş bir Türkiye vardır, Bir yanda ölüm ve katliam, bir yanda „vur patlasın, çal oynasın.“ Hangi birlik? Hangi kardeşlik?
Demokratik bir Türkiye kurulduğunda sadece Erdoğan’a, AKP’lilere, onların yalakalarına değil, sessiz kalan bu halka da SUÇLU AYAĞA KALK denilecektir.
Attilla Keskin
– See more at: http://m.marmarayerelhaber.com/Selami-GUREL/40406-SUCLU-AYAGA-KALK#sthash.Bc60aXUm.dpuf