Sarayın emirlerini ifra etmekten başka, hiçbir yetkisi ve görevi olmayan (kongre sonunda iyice yalnız kalan) Başbakan; Türk halkını aptal yerine koymaya devam etmektedir.
1- AKP Genişletilmiş
İl Başkanları toplantısında yaptığı şu konuşmaya bakınız; (aynı sözler kongrede de tekrarlanmıştır.)
“AKP’nin kurucu değerlerinde, lüks ve şatafatın yeri yoktur. (???) Halkımız, ‘kurucu değerlere dönün’ dedi. O değerleri yaşatmak hepimizin görevidir. Halka kibirle bakan kimse bu kadro içinde yer alamaz(???) Hayat standardını siyasete girerek değiştirmiş olanlar, bizde yoktur. (???) Tek bir hırka ile dolaşmaya niyet edenlerin, bu davada yeri vardır. (???) Eşini, dostunu, akrabasını oralara dolduranların, bizim aramızda yeri olmadı. (???), olmayacaktır. Sahip olduğu kamu görevinin üzerinden herhangi bir şekilde rant elde edenlere, bu kapı kapalı oldu. (???)
Ya Rabbim, aklımızı koru. Hiçbir dönemde; bu kadar saçma, gerçek dışı, hepimizi salak yerine koyan; bir konuşma yapılmamıştır.
Hem de ‘profesör’ titri taşıyan bir kişi, nasıl olur da bu konuşmayı yapabilir? Gerçekleri bu kadar ters yüz edebilir? (Gerçi, dış politkada sergilenen fevkalade başarısız icraat, bu ünvanın altının, pek de dolu olmadığını göstermiştir.)
Atalarımız ne güzel söylemiş; “Sen herkesi kör, elalemi aptal mı sanırsın”. Ve milletimiz, bu kadar ağır hakaretlere müstahak olmadığını, 1 Kasım’da ispat etmek zorundadır. Aksi halde; süresi bilinemeyecek bir baskı, zulüm, küçük görülme, adam yerine konmama dönemini, kendi elleri ile inşa etmiş olacaktır. Terör, bölünme, iç savaş, hukuki, ekonomik, ahlaki, sosyal çöküş düzenine mahkum edilecektir. Tek adam düzeninin kaprislerine, baskılarına, zulümlerine maruz kalacaktır.
Kendi iradesini kullanmasına izin verilmeyecektir. Şüphesiz; TBMM ve yargı birimleri de, tamamen devre dışı bırakılacaktır. Rüşvet, yolsuzluk, rant yağması, pervasızca sürdürülebilecektir. (Mesela, son bir habere göre; Fenerbahçe’nin 606 Milyon TL verdiği arsa; Bilal Erdoğan’a 3 Milyon TL’ye verilmiş. Doğru mudur, yanlış mıdır, bilemem? Ancak gerçeklerin, özgür medya sayesinde öğrenebileceğini, bilirim.)
Başbakan,
2- Bir diğer konuşmada da, “Rabbim ve milletim, seçim istedi” diyebilmektedir? Biz, böyle birşey duymadık. Aksine, milletin “AKP’nin iktidardan gitmesi” mesajı verdiğini anladık.
Bizim bildiğimiz, seçimi isteyen Saray’dır. Başbakan, herhalde adresi şaşırmıştır. Yoksa, kendilerine “Vahiy” gelmesi, mümkün değildir.
Ve son olaylar da göstermektedir ki, çok korkmaktadırlar. Zira, birgün bile iktidarı bıraksalar; TBMM’yi işletseler, yurtiçinde ve dışında, çok sayıda suçtan yargılanacaklarını, mahkum olacaklarını bilmektedirler. Hukuka aykırı her yola başvurmaktadırlar. İşe İPEK, DOĞAN ve BOYDAK gruplarından başlamışlardır. Ciddi bir tepki olmaz ise; sıra ile, tüm yalakalık yapmayan, kul olmayan, medya, kalemler, ağızlar susturulacaktır. Tam bir baskı dönemi yaşatılacaktır. Her türlü yalan, iftira gündeme getirilecektir. Ve TRT dahil, yandaş medya, bu konuda, fevkalade istekli davranmaktadır.
Neymiş?
a) Talimatı, “Anayasal düzene karşı işlenen suçları araştırma komisyonu” vermiş? Peki, Saray ve ekibi tarafından, “Anayasal Düzen” tamamen bertaraf edilmemiş, hukuk düzeni devre dışı bırakılmamış, yargı yandaş hale getirilmemiş midir? Gerçek anlamda, bir “Anayasal Darbe” yapılmamış mıdır? Ülke, kanunsuz emir ve talimatlarla yürütülen duruma sokulmamış mıdır? Yasama, yargı, yürütme, medya hürriyetleri sona erdirilmemiş midir?
b) MASAK’ın yapması gereken ciddi işler yok mudur? Rüşvet, yolsuzluklar, özelleştirmeler, hazine arazi yağmaları, her türlü kaçakçılık, kara para transferleri, vs. zirve yapmamış mıdır? Rıza Zerrab, hepimizle alay etmemekte midir?
c) İPEK, DOĞAN ve BOYDAK grupları teröre yardım etmiş mi? İnsaf doğrusu. Terörü azdıran, ülkemizi silah deposu haline getiren, kurtarılmış bölgelere göz yuman, Kandil ve İmralı’ya teslim olan, polisi ve askerimizi pasif duruma getiren; son kabinede de yönetime sokan kimdir?
d) Amaç, Türkiye’de kaos ortamını, iyice derinleşmektedir. Böylece, 1 Kasım seçimlerini yapmamak, illegal yönetimlerini devam ettirmek için, bahane uyduracaklardır. Bu sebeple, halkımız, kasıtlı olarak tahrik edilmektedir.
Gün; demokrasiye, özgür medyaya, mağdur ve mazlumlara sahip çıkma günüdür. Aksi halde, çok karanlık bir gelecek bizi beklemektedir…
Suriye faciasının suçlusu yüzünden;
– Denizin bile yutmaya kıyamayıp, iade ettiği yavruları gördüğümde;
– Terörü azdırarak, her tür tavizi vererek, ülkemizin silah deposu haline gelmesine göz yumarak, her gün vatan evlatlarının toprağa düşmesine sebep olanların, yalanlarını ve pervasız davranışlarını izlediğimde;
-Mardin’de, kahpece şehit edilen, polis kardeşimin vasiyetini okuduğumda;
-Anaların, babaların, eşlerin, evlatların, kardeşlerin ve tüm vicdan sahiplerinin acılarını, tüm kalbimle paylaştığımda;
Bu koltuk hırsı ile malul-hukuk ve demokrasi tanımaz, sadece kendilerinin ve yandaşlarının çıkarlarını düşünen, pervasız, acımasız, kindar, baskıcı, totaliter, tüm dini, milli ve ahlaki değerleri hiçe sayan, AKP iktidarına olan antipatim katlanarak artmaktadır.
İnanıyorum ki; Cenab-ı Hak, bu veballerin hesaplarını, burunlarından fitil fitil getirecektir. Ve şüphesiz, dünyevi çıkarlar uğruna, bu iktidara suç ortaklığı yapanlar, destek verenler de, çok (ama çok) pişman olacaklardır.
Bakalım; o zaman, patronları, kendilerini Cenab-ı Hak’kın gazabından kurtarabilecek midir?
Not: Ülkemim teröre kurban edildiği bir ortamda; acılarla dolu yüreklerimizle idrak ettiğimiz bayramın, hayırlar getirmesini diliyorum.