Yaz aylarındayız..
Sıcak mı sıcak hava tabii. Bu sene, hava durumunun da ötesinde bir şey var ki, ayrıca yakıyor herkesi. Artan fiyatların etkisi sıcaklığın şiddetinden daha şiddetli. Enflasyon denen belaya alışkın gibi olsak da, yedi yuttu hane gelirlerini.
Bu ortamın getirisi malum, parası olan parasına para katarken; ücretlisi, emeklisi ve emekçisi şaşkın, huzursuz, stresli. Onlar günü kurtarma ve yaşam derdinde.
Zamanında bilirdik ki; sebzeyi meyveyi mevsiminde yemek ucuz ve sağlıklıydı. Dar gelirlinin sofrasında olmazdı turfanda, sera işi.
Domates, salatalık, biber, meyveler vs.. ucuzlayacak da yazın yiyebileceğiz diye beklerdik. Sonra bir de salça, konserve, reçel yapacağız. Kışa hazırlık da olacak tabii.
Konserve kapaklarına kavanozlara talep ne kadar bu dönemde açıkçası bilmiyorum. Bildiğim o ki, ucuzlayan meyve sebze yok artık. Öyle kasa kasa alıp kış hazırlığı yapan çok az, neredeyse yok gibi çevremde. Nasıl olsun? Yemek için bile pazar, market fiyatları yeteri kadar pahalı ve keseleri zorlarken, bırakın kilo ile almayı, adet hesabı yaparken, kışa hazırlık yapabilecek, bol bol sebze meyve alabilecek kaldı mı çevrenizde? Zor zamanlardayken zaten, daha zor zamanlara hatta kışa bile ihtiyaten hazırlık yapmak artık hayallerde neredeyse.
Hoş, sadece yiyecek içecek konusu değil zaten konu. Barınma derdi var, eğitim var, enerji kullanım maliyeti var..Var da var yani.
Sırtımızdaki küfe ağır. Bu ağırlık hafifleyeceğine her geçen gün daha da taşınmaz hale geliyor, daha bir ağırlaşıyor.
Hani hep arzulanan, geleceğe yönelik, çoğu kez ölüm kalım, hastalık, çoluk çocuk vs. için yapılan birikim, tasarruf desen?
Bugünü ve yarını düşünürken,” borç birikimi” oluyor sadece geleceğe ve gelecek kuşaklara düşen.
Bana öyle geliyor ki, uzun süredir empoze edilen “anı yaşa” düşüncesi ile, anı yaşamak dışında kalmadı zaten başka yöntem.
Mutfaklar yanıyor, insanlar zorda. Stres ve kaygı artıyor. Beraberinde tahammülsüzlük, şiddet hiç ummadığımız zamanlarda ve ummadığımız yerlerde karşımıza çıkıveriyor.
Sokakların eli ağır, sokaklar zalim sanki. sokaklarda kim, ne için ve nasıl, ne sebeple sahip oluyor bilinmez ama silahlar ateşleniyor, yumruklar konuşuyor. Korkarım “gözünün üstünde kaşın var” diye girecek insanlar hiç yoktan birbirine .
Yanlış ifade aslında.. Sokakların suçu yok, sokaklar masum. İnsan farklılaşıyor, insan zalimleşiyor. Sokakların sesi çıkmıyor, taş duvarlar sadece şahit, izliyor..
Argo, küfür sıradanlaşmış her yerde. Maçoluk tavan neredeyse. Bencillik mi? Herkeste. Nezaket, sevgi, saygı, anlama, empati ise saklanmış köşelere.. Sohbetlerde, sanalda, orada burada iyilikte, güzellikte mangalda kül bırakmayanlar nerede? Onlar yaşayan sokaklarda yoklar sanki, pek bulunmuyor. Oysa en çok onların yer alması lazım her yerde..
Gelir uçurumu derinleşiyor ve büyüyor her geçen gün. İzliyor, yaşıyoruz hep birlikte.
“Kimi yer kimi bakar, kıyamet ondan kopar” derler ya, bilmem ne olacak bu işin sonu bu gidişle.
Komşusu açken yatağa tok giremeyen insanlar var mı halâ?
**********
Ve bu ortamda çocuklar büyüyor ..
Rol modeller arıyorlar kendilerine.
“Beslenme” soru işareti. “Sağlık” soru işareti. “Eğitim” soru işareti..
Gelecek? Gelecek kocaman bir soru işareti…
Yaz aylarında plajlara atıyor ailesi ya da çevresindeki kişiler çöpünü, izmaritini hatta çocuk bezini. Yetmiyor ormanlara atıyor atıklarını, yangın riskiymiş, çevre kirliliğiymiş ama ne..Evi arabası temiz olsun yeterli.
Rant uğruna doğa hiçe sayılıyor, bugün için insanın ve paranın hükmü geçerli. Geleceği, çocuklarının geleceğini düşünmüyor kimileri. Peki para her şey mi?
Çocuklar yetişiyor; Kurtlar Vadisi ile yetişen, onu içselleştiren, örnek alan ebeveynlerden belki.
Çocuklar yetişiyor; maçoluğun timsali “Recep İvedik” tiplemesini ve tarzını doğal gören, yaptıklarını olağanlaştıran, belki de yapan ebeveynlerden sanki.
Çocuklar yetişiyor; “ Çukur” dizisi , “Kırmızı Oda” nın sevimli ve mağdur, hoş görünen mafyası akıllarda. Rol model olmuş ya ebeveynine ya çocuğa.
Mafya meşruiyet ve rıza kazanmış bunlarda her nasılsa.
Çocuklar yetişiyor ve yetiştiriliyor; özel hayatların cılkını çıkaran, ifşa eden ve neredeyse Dallas’ı geçen olaylar dizisiyle ilişkilerin, güvenin bile suyunu çıkaran, “kadınlara yönelik hazırlandığı” ifade edilen sabah programlarıyla.
Çocuklar yetişiyor ve yetiştiriliyor; kimisi tarikat ve cemaatler içinde biat kültürü ile. Henüz soyut somut kavramının ayrımına varamamış zihinlere, ekim yapılıyor ideoloji özenle.
Çocuklar yetişiyor; ellerinde telefonlar, laptoplar sanal dünya içinde.
Çocuklar yetişiyor; kiminin yanlış rol modelleri var sosyal hayatta, ailesinde, çevresinde. Kimininse yalnızlığı, kimsesizliği tavan yapmış aslında, sanal dünyada fark etmiyor kendini bile.
Çocukluğumdan hatırlarım;
iyi davranışlar, örnek davranışlar özendirilirdi, erdem öğretilirdi çocuklara öncelikle. Aile, öğretmen, okul yoğururdu hamuru incelikle.
Şimdi iyi ve kötü, erdem denilen şey kişiye göre, içinde olduğu topluluğa göre.
Evrensel doğrular, adalet, empati, barış özlemi, sevgi, eşitlik, insan haklarına saygı sadece birer efsane gibi kalmış dillerde..
Çocuklar yetişiyor ve yetiştiriliyor. “Sorgulama, verilenle yaşa” diyor sistem, yaşayabildiğince.
Dikkat etmek, özen göstermek ve rol model olmak gerekli geleceğe, çocuklara, gençlere. O zaman öncelikle dikkat kendimize, yetişkinlere, eylediklerimize ve söylediklerimize.
Bir motosiklet ya da araba vs. kullanmak için bile ehliyet gerekirken,
çocuklar yetiştiriliyor maalesef ehliyetsiz ellerde…
Gelecek ve toplum şekilleniyor böylece.
Sonra atıyoruz olumsuz herşeyi çocukların, genç neslin üstüne.
Peki ama bu çocukların suçu ne?
Esas suçlu kim, ya da suç kimde?