Su kaynayarak yüzeye çıkmıyorsa, sen ona ulaşmalısın. Düşüncesiyle kapısının önüne su kuyusu vurduracaktı.
Özellikle yazın çekilen susuzluk, böyle bir kararı almak için yeterli bir nedendi. Köylüler, tepelerden üç dört köyü geçip suya erişmeyi göze alamamıştı.
Yaz mevsimi uygun olmamıştı. Bu yaz ise kesin kararlıydılar. Yer yüzünün derinlerine inmeyi düşünüyorlardı. Yaşanan zorluklar, ona çeşitli kurumlara, baş vurmayı öğretmişti. Fakat bir iki ip ucu elde etse de hiçbir yerden fayda bulamamıştı.
Kolay değildi şehirden su taşımak. Dereye ulaşmayı düşündü ama su azaldığı için motor bağlamak yasaktı. Doğrusu hiç kimse de motor alma taraftarı değildi.
“Yarın su kuyusu için ilk kazmayı vuruyoruz,” dedi.
Evin kuzey tarafına kuyu için ilk kazmayı vuracaklardı. Usta eve yakın olsun ama güney tarafa vuralım dedi. Kabul etti ve kuyu eşilmeye başlandı. O gün gelenlere tatlı dağıttı. Gelemeyen yaşlılara gönderdi. Suyun dünyası derinlerde, derine indikçe suya kavuşacağına inanıyorum, dedi.
İzlemek üzere gelen yaşlı bey amca; kuyunun pek derine ineceğine inanmıyorum. Yer altı kaynağına ulaşılır, dedi. Hayaldi belki de düşünde görüyordu.
Kuyu vurduran devlet kadrolarından emekli olmuştu. Yapılanları kimseye sormuyordu. Neyin nasıl yapılacağı belliydi. Emekli olduktan sonra karar verme, kendine kaldığı için bocalıyordu. Kuyu kararı bile sıkıntılıydı. Çünkü köylüler su biraz derinde ve yeri güney ve daha aşağıda, diyordu. Köylünün dediğini kabul etmiyordu. Zaten sorma ihtiyacını da duymuyordu.
Emekli müdür, daha da ileri gidiyor, cahillik zemini, diyordu. İnceliği bırakmış onlara kabaca cevaplar veriyordu. Bir kuyu için köylüleriyle atışıyordu. Uydurulmuş bilgiler hangi gözleme dayandırılıyordu. Yanıldıklarını göstereceğim, diyerek hırs yapıyordu.
Neşeli bir girişten sonra kuyu derinleşiyordu. Söylenenleri duymazdan geliyor, cevap vermek istemiyordu. Kitap mı karıştırdılar da bilecekler, diyordu.
Emekli müdür “Kenara çekilin, pişmiş aşa su katmayın, kuyu yolunu buldu,” diyordu.
Kuyu ustaları dördüncü günde, beş metreyi geçtikleri hâlde nemli toprağa rastlamadılar. Biraz daha aşağı inilince büyük bir kayaya denk geldiler. Usta sinyal verdi ve yukarı çıktı. Bu kadar dedi. “Su yok, ayrıca kayaya çattık,” dedi.
Müdürün söz dinlememesi meyvesini acı olarak vermişti. Usta “Köylülerin dediği yere başlayacağız,” dedi.
Müdür köylülerin bu konuda üzülmesi samimiyetlerini gösterir, dedi. Böyle samimi insanlara hayatımda rastlamadım. Hayal kırıklığını bırakıp işin gerçeğine dönmenin zamanı, dedi. Köylülerin ve ustanın dediği yerden kuyu yeniden vurulmaya başlandı.
Öfkesine kapılmadan ve gurur yapmadan konuyu konuşup tartıştı. Sonuçta kuyunun ilk metreleri eşilmiş oldu. Köylülerin dedikleri ayağı yere basmayı gerektiriyordu. Havai değildiler. Sahte davranışları olmuyordu. Doğru ve dürüstçe tartışıyorlardı.
Beşinci gün suyu emmiş toprağa rastlandı.
Yedi metreden sonra suyun kaynağına erişildi. Herkes çok sevindi. Su bulunmuş ve düşünülenden çok daha fazlaydı. Kuyu ustası kuyunun bütün işlerini yaptı ve üç gün sonra teslim ederim, dedi.
Müdür de boş durmadı ve suyu tahlil ettirdi. Kaynak suyu çok temiz ve içilebilir çıktı.
Müdür “Hayat ve hayata ait olaylar deneyimle de elde ediliyor,” dedi.
Hasan TANRIVERDİ























